nanmayın... Darbeleri severler... Bir "ıslah ve tedip projesi" olarak darbelerin yanında saf tutarlar...
27 Mayıs'ı çok sevdiler mesela. "En ilerici" darbemizdi...
Ne darbesi? "Devrim"di.
Siyasete müdahale edilmiş, temsil mekanizması ortadan kaldırılmış, bir başbakan ve iki bakan asılmıştır ama "devrimin tarihsel meşruiyeti" çerçevesinde bütün bunlar olağandı. Bu cümleden olarak, "şiddet" de meşru bir enstrümandı.
12 Mart'ı da çok sevdiler...
İtirazları, darbenin yönüne idi...
Türk Silahlı Kuvvetleri muhtıra verdiğinde, bunun "beklenen sol darbe" olduğunu düşünmüş, üst üste destek mesajları yayınlamışlardı. CHP'sinden Halkevlerine, sendikasından derneğine, mecmuasından gazetesine, sol tandanslı bilumum kuruluşlar, Demirel'i şapkasını alıp gitmeye zorlayan darbeye selam çakmışlardı
Ha Madanoğlu, ha Tağmaç...
Değil mi ki Türk Silahlı Kuvvetleri "ilerici" bir hamle yapıp meşru siyasete son vermişti, bu müdahaleden nur topu gibi bir devrim doğabilirdi.
Doğamadı...
Darbe kendi evlatlarını yemeye başlayınca, naçar, karşıt pozisyona geçtiler, "faşizm" edebiyatına sardırdılar... ("12 Mart edebiyatı"na bakın. Füruzan'ın, Erdal Öz'ün, Sevgi Soysal'ın yazdıklarını okuyun... İşkence ve kötü muameleden gerici Türk polisi sorumlu tutulmuştur hep. İlerici Türk subayı kollanmıştır. Erdal Öz'ün "Yaralısın" romanının kahramanı, gerici Türk polisi eliyle Nuri'leştirilmiştir. Zaten gerici Türk polisinin nihai hedefi, bütün bir ülkeyi Nuri'leştirmektir.)
12 Eylül'ü de çok sevdiler.
Bir darbe bekleniyordu.
Bunun sol bir darbe olması gerekiyordu.
Böyle inanmışlardı.
Tarihin ilerici Türk subayına biçtiği rol, 1960'ın anayasa programını uygulayacak bir müdahaleye öncülük etmekti. (Füruzan, roman kahramanlarına işkenceli sorgulamalarda şöyle savunma yaptırıyordu, "Tek suçumuz, 1960'ın anayasa programını hayata geçirmek.")
Kenan Evren tam tersini yaptı. Darbenin yönünü sağa çevirdi...
Birden "nefret öznesi" haline geliverdi.
Esasında 12 Eylül sağ bir darbe de sayılmazdı. Darbenin yönü olmazdı. Darbe, darbeydi. Sonuçta siyasete müdahale edilmiş, sol siyasetle birlikte sağ siyaset de şiddetten nasibini almıştı.
Bugün Kenan Evren'e küfrediyorlar, içinde "12 Eylül faşizmi" geçen parlak laflar ediyorlar, 82 anayasasına verip veriştiriyorlar...
İnanmayın...
Türk solunun itirazı darbeye değil, darbenin yönünedir.
Kenan Evren kitabında bunları yazdı... Aralarında İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Hasan Cemal gibi şanlı kalemlerin de bulunduğu "demokrat aydınların" 12 Eylül sabahında ve ilerleyen aylarda ne yazdığını, darbeye nasıl selam çaktığını, "kahraman Türk ordusuna" hangi güzellemelerde bulunduğunu "örnekleriyle" faş etti. (Bu kalemler ve bu kalemlere eklenebilecek diğer örnek aydınlarımız, Hasan Cemal hariç, 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu açan referandumda "hayır" oyu kullanmışlardı. 82 anayasasının değiştirilmesi tehlikesine karşı da "şeytan"la işbirliği yapmışlardı.)
Dün de yazmıştım:
Dertleri Kenan Evren değildir...
Kenan Evren, 27 Mayıs'ın getirdiklerini götürmüştür... Örneğin, çifte parlamento uygulamasına son vermiştir, yani vesayetin aracı kurumu olan Senato'yu kaldırmıştır. Başbakan asanların ihdas ettiği "27 Mayıs Anayasa ve Hürriyet Bayramı"nı "milli bayramlar" listesinden çıkarmıştır. Yani, 20 yıllık bir utanca son vermiştir. Kendi vesayetini kurmuş, kendi şiddetini kurumsallaştırmıştır, ayrı. Ama solun istediği şeyi de yapmamıştır.
Türk solunun derdi budur.
Ahmet Kekeç / STAR