Her daim seçkin, her daim beyefendi ve paçalarından nezahet fışkıran Profesör İlber Ortaylı, bir televizyon kanalına, "Bizi millet getirdi diyorlar. Milletmiş... Ne milleti! Bunlar illet!" şeklinde son derece bilimsel ve akademik bir açıklama yapmış.
Bu seçkin ve saygın bilim adamının bazı hallerine, Yeni Şafak muhabirine konuşurken tanık olmuş, esasında çok da şaşırmamıştık.
Geçenlerde "fortlamak" diye bir laf attı ortaya.
Kendisine yöneltilen, "Ağzı bozuk... Çok pis küfrediyor. Dilinden necis kelimeleri düşürmüyor" şeklindeki eleştirilere cevap verirken kullandı bu kelimeyi.
Eskiden "fortçuluk" diye bir şey vardı.
Belki hâlâ vardır...
Belediye otobüslerinde, toplu taşıma araçlarında sıkça rastlanırdı bu davranışa. Sıkışıklıktan yararlanarak, önlerindeki hanımefendilere ya da meşreplerine göre beyefendilere sürtünen ve cinsel yakınlık kurmaya çalışan kişilerin eylemine bu ad verilirdi. Belki hâlâ bu ad veriliyor.
Fakat "fortlamak" diye bir şeyi ilk kez duyuyorum.
İlber Ortaylı'nın derin akademik konuşmasını izledikten sonra, "Belki benim cahilliğimdir" diyerek sözlüklere baktım, ansiklopedi filan karıştırdım, internet mecralarında "arama" yaptım. Yok... Böyle bir kelime (yahut fiil) yok... Bir kez daha ne kadar cahil olduğumu hatırladım ve utandım. "Hepiniz cahilsiniz" diyordu ya... Evet, hepimiz çok cahilmişiz.
Hayır, aslında var.
Böyle bir kelime (ve kullanım) var...
Bildiğimiz "fortçuluk" eylemini tanımlamıyor... Hocayı dinleyenler, nostaljik koku alabilir, işi "Aman ya, Allah iyiliğini versin" diye hoşgörülü bir tebessümle geçiştirebilirler ama İlber Ortaylı'nın kullanımındaki fortlamak sözcüğü nostaljik bir karşılık oluşturmuyor. Tebessüm de ettirmiyor. Daha çok kızdırıyor... Adam bütün perdeleri kaldırmış çünkü.
Neyi imla ettiğini bilseniz, sinirlenirsiniz... "Yahu sen ne terbiyesiz bir adammışsın" dersiniz.
Kelime, "zuhur etmek", "çıkmak", "ortaya fırlamak" anlamlarında kullanılmış olmalı. "Olmalı" değil. Aynen böyle. (Bunun yazılı kültürde yeri yok. Dolapdere ve Sulukule taraflarının jargonu.)
Örnek vermek isterdim ama İlber Ortaylı kadar bilgili, nezahetli ve seçkin olamadığım için bunu beceremiyorum.
Fakat mesele ortada kalmasın, dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım yine de:
Hoca, "illet" diye tanımladığı milletin zuhurunu, yani ortaya çıkışını (AK Parti iktidarı eliyle ispat-ı vücut etmesini) "fortlamak" kelimesiyle açıklıyor. Herhalde bunu yapmaya çalışıyor.
Daha çok argo konuşmalarda geçer. "Bilmem ne fortlaması" derler. Dişil bir cinsel organın kendini ortaya salması (ortaya çıkarması) anlamında kullanılır... İçinde "yırtık don" geçen deyimle de bir benzerliği yahut akrabalığı vardır.
Bu karşılıkları okuyunca, iyice ikna oldum.
Evet, çok cahilmişiz.
Peki, İlber Ortaylı'nın "dişil uzuv fortlaması gibi" ortaya çıktığını söylediği millet ne yapıyormuş? "Yeni Türkiye"yi kurmaya çalışıyormuş.
B.k kurarlarmış... Kasabalılar ne anlarmış bundan!
Öyle ya, ideal Türkiye'yi "kentliler" ve "bürokratlar" kurmuşlardı.
Kurdukları Türkiye'yi de darağaçlarıyla, "Takrir-i Sükûn"la, İstiklal Mahkemeleri'yle, Varlık Vergisi'yle, pogromlarla, darbelerle, sıkıyönetim uygulamalarıyla yönetmişlerdi. Bir sürü de adam öldürmüşlerdi tabii...
Ortaylı bir konuşmasında da şöyle diyordu: "Bu açılım işleri belediyecilerin boyunu aşar."
Kısa bir süre öncesine kadar "Muhterem Tayyip Bey"di...
Topkapı Sarayı Müdürlüğü elinden alınınca, "belediyeci" oluverdi.
Eskiler, "Üslubu beyan, ayniyle insandır" derlerdi ama oralara girmenin gereği yok. Yararı da yok. Varsın İlber Ortaylı üslubuyla bin yaşasın, fortlayıp dursun...
Fakat zahmet olmazsa şu soruya da "uygun" bir cevap düşünsün:
Çok bilgilisin, çok kültürlüsün, kılcallarına kadar bütün bir dünya ve Slav tarihine vakıfsın ama kentlilerin kurduğu "ideal Türkiye"yi ve bu Türkiye'nin bazı hallerini hiç bahis mevzuu etmiyorsun. Niye?
Ahmet Kekeç /STAR