İstediğiniz gibi yaşayın!
Yaşıyorsunuz zaten, hani derler ya, "hayat size güzel!"
İstediğinizi düşünün!
Hiç sorun yok.
Gerçi düşünüyor musunuz, ona da emin değilim. Çünkü iyi okullarda öğrenim görmek "iyi eğitim" anlamına gelmiyor.
Hayat tarzınızı değiştirmeye zorlamayan bilgilere ve "zararsız" fikirlere bayılıyorsunuz.
Bir kere bile kapağını açmadığınız Nutuk'un ilham sahibi bir kitap olduğunu sanacak kadar gülünçsünüz...
Mevlana'yı filozof olarak görecek kadar ecnebisiniz... "Tetuaklan yerlilerinin bilgelik sırları"nın günümüzün zengin bir sahil kasabasında hayata geçirilebileceğine inanmaya kalkacak kadar hamsınız.
***
Eh, hepsi sizin bileceğiniz şeyler nihayetinde.
Fakat ne olur, Geziciymişsiniz, solcuymuşsunuz havalarına girmeyin artık!
Berkin için hakikaten üzülüyormuş gibi yapmayın!
Sizi iyi tanıyorum.
Birinin acısı keyfinizi azıcık bozacak olsa, hemen lafını kapatırsınız. Dertli insanları görünce yolunuzu değiştirirsiniz.
O halde, artık dürüst olmanızın zamanıdır.
Artık Instagramınızı, Facebook'unuzu, Twitter'ınızı sözde sol sloganlarla cilalamayı bırakın!
Bu durum sadece gülünç olmakla kalsaydı, mesele olmazdı.
Ama bir hezeyana yol açtınız.
Oligarşik medyadaki kardeş yazarlarınız ve kendini "şirin" bulan tv yorumcularınızla bütün varlığınız bir kötülük kumkumasına döndü.
Bilmem, farkında mısınız?
***
Sizinkilerden biri geçen gün şikâyet ediyordu...
Eşinin İstanbul'un dış mahallelerinden birindeki işyerine sol örgütler tehdit ifadeli bir mektup bırakmış. Pek ürkmüşler.
Polislerden bir çare bulmasını bekliyorlarmış.
Gezi zamanında o sol örgütlerin küfürlü ve şiddet dolu sloganlarının fotoğraflarını Instagram hesabına aktardığını hatırladım. O fotoğrafların arkasından da Bangkok'ta tatil görüntüleri gelmişti.
İçimden acı acı güldüm.
Yine de şunun altını çizmeliyim ki, o sol örgütlerle sizin seküler, beyaz, burjuva hayatlarınızın ortak bir yanı var: Derinleşmiş ve kemikleşmiş bir halk nefreti!
Neyse...
Benden size bir tavsiye...
En iyisi sevimli cehaletinize ve "evrenden dileme"ye falan geri dönün!
Haziran kalkışmasıymış, şuymuş buymuş, bırakın!
Bir de şu arka odada bilgisayar başından kalkmayan oğlunuza söyleyin de...
Ona buna "yargılanacaksınız!" tvitleri atarak klavye kabadayılığı yapmasın.
Otursun, derslerine çalışsın! Hep baba parasına güvenilmez; gün gelir, şimdi çalışıp öğreneceklerine ihtiyaç olur!