Mütefekkir Mümtaz'er Türköne bu yazıyı okuduktan sonra, arkasından bir "veda mektubu" bırakarak kendini denize atmalı.
Bugün "bölüyor, nefrete yöneltiyor, düşman yaratıyor" diyerek vücut dilini ve "ahvalini" eleştirdiği Erdoğan için vaktiyle öyle şeyler yazmış, vücut diline ve ahvaline (hatta uzun boyuna) öyle kutsal/ezoterik anlamlar yüklemiş ki, ne yalan söyleyeyim, ben okurken utandım.
Hep söylediğim gibi, bunca yılın yandaşıyım böyle bir yazı yazamadım.
Mümtaz'er'inki gibi vıcık vıcık yağ damlayanına güç ve kalem yetiremedim.
Mümtaz'er, çok değil, birkaç yıl öncesine kadar, Zaman gazetesindeki köşesinde (hoşlanacakları ifadeyle söyleyelim), "Dönemin Başbakanı" Erdoğan hakkında muhteşem övgü yazıları yazıyordu.
Bunlardan birini, sağ olsun, Hamit Tarakçı adlı okurum hatırlatmış...
Bir de link göndermiş...
Mümtaz'er, "Kimin boyu daha uzun? Başbakan'ın mı, Genelkurmay Başkanı'nın mı?" başlıklı yazısında öyle uçuyor, öyle ilginç sonuçlara varıyor ki, yukarıda da söylediğim gibi, okurken utandım.
Bu orantısız uçmayı, yayınlandığı dönemde nasılsa atlamışım. Ama Kürşat Bumin atlamamış, Yeni Şafak'taki köşesinde hak ettiği ilgiyi göstermiş.
Kürşat Bumin'den yardım alarak (onun cümleleriyle) devam edelim:
Ben bu yazının (Mümtaz'er'in yazısının) -her şeye rağmen- hâlâ bir mizah denemesi olarak kaleme alındığını sanıyorum. Mutlaka öyle olmalı, çünkü aksini düşünmek "çılgınlık" sözcüğünü çağrıştırırdı.
Diyor ki Mümtaz'er, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan mı, yoksa Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ mu? Tartışabileceğimiz konu bu. Hangisi daha uzun boylu? Belki yürüyüş stilleri de karşılaştırılmalı. Erdoğan'ın dik, pervasız ve meydan okuyan bir yürüyüş stili var."
Bu giriş cümleleri eğlendirici dakikalar yaşayacağımızın birer habercisi niteliğinde açıkça.
Devam ediyor Mümtaz'er: "İkisi de sakin ve özgüvenle yürüyor. Eğer söylenen sözlerin ötesinde yüze ve hareketlere yansıyan vücut dilinden derin anlamlar çıkartacaksanız, ülkemiz emin ellerde gözüküyor. Vaziyete hakim, ne yaptığını bilen, olağanüstü şartlarda da isabetli kararlar verebilen bir Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, işinin başında görünüyor..."
Tasvir edilen bu "iki uzun boylu" (Mümtaz'er "Başbakan ondan bir-iki santim daha uzun boylu duruyorsa da" diye ekleme gereği duyuyor) şahsiyetin yan yana duruşundan "ülkemizin emin ellerde gözüktüğü" sonucunu çıkartmamak imkânsız (!) doğrusu.
Burada "HALKIN özlemini duyduğu uyum" diye bir ara başlık kullanıyor Mümtaz'er ve uçmalarına şöyle devam ediyor: "Ortalamanın epeyce üzerinde uzun boylu bir Genelkurmay Başkanı'mız var. Kemal Reis Fırkateyni'nden SAT komandolarının tatbikatını izlerken çekilen fotoğraflar sivil-asker işbirliğinin ve doğrudan doğruya devletin zirvesindeki uyumun işaretlerini gösteriyor. (...) Başbakan'ın karşısında selam duran askerler bize fazla gelen bir şeyi değil, dünyanın her yerinde normal olanı anlatıyor."
Mümtaz'er böyle diyor ama çok önemli bir soruyu atlıyor:
Dünyanın her yerinde normal olan bu manzara bize gelince niçin "halkın özlemini duyduğu uyum" oluyor? İkincisi, Bu durum bizde niçin yazı konusu oluyor?
HAMİŞ:
Mümtaz'er'in "mülaaneci" dostları, aynı ahval ve "uzun boy" için bugün beddua seansları düzenliyor: "Uzun adam ölmeli..." Mümtaz'er de bu dileğe alkış ve tempo tutuyor: "Adaletin keskin kılıcı inecek, bazı başlar düşecek... Turpun büyüğü heybede... Şubat ayının ortasında gör bak neler olacak!"