Yemen'de Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'yi istifaya zorlayan ve dünya gündemine "Husi darbesi" olarak düşen gelişmelerin ardından ülke siyasetinin geleceği endişe uyandırıyor.
2011 halk ayaklanmaları ile başlayan geçiş süreci 33 yıllık Ali Abdullah Salih rejiminin sona ermesi ile Salih'in yardımcısı Hadi'ye teslim edilmiş ve Birleşmiş Milletler (BM) ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) garantörlüğünde sürdürülmeye çalışılmıştı.
Ensarullah Hareketi'nin (Husiler) 2014 yılının ilk aylarında başlayan hükümet karşıtı protestoları büyüyerek ''geçiş sürecini'' bitirmeye yönelik siyasi bir harekete döndü. 21 Eylül'de Sana'nın düşmesi ile başlayan süreç, dün akşam hükümet ve Hadi'nin istifaya zorlanmasıyla bir nevi ''darbe algısı'' oluşturarak, aslında BM'nin ve KİK'in önderliğindeki geçiş sürecinin de resmen sona ermesi manasına geldi.
HUSİLER DEVLETİ NASIL KURUMSALLAŞTIRACAK?
Yemen'de yaşanan bu flaş gelişmeler ardında birçok soru işaretini de beraberinde getiriyor. Sa'da merkezli yönetilen ve arkasında bilinen bir İran desteği olan Ensarullah Hareketi, savaşçı ve disiplinli yapısı ile tanınmasına rağmen, devleti yeniden kurumsallaştırma noktasında yeterli olabileceği konusunda şüphelere yol açıyor
Geçiş sürecinin bitmesi ve Hadi'nin istifası ülkede şimdiden büyük bir ''Otorite krizine'' neden oluyor. Aden başta olmak üzere birçok güney ili, Sana'nın kararlarına uyulmayacağını deklare ederek şimdiden ''kendi kaderlerini'' çizme yolunu seçmiş durumda.
Aden gibi ülkenin ''Sunni nüfusunun yoğun olduğu'' bölgeleri şimdiye kadar yol haritalarında göstermeyen Husilerin, ülkenin petrol ve doğalgaz yataklarının bulunduğu kısmı da kontrolü altına alarak kuzeyde Şii tabanlı bir ''İmamet devleti'' kurması bekleniyor.
Güney bölgeleri ve Hadramevt'in bır kısmı ise 1990 öncesi Güney-Kuzey Yemen haritalarına dönebilir.
KUZEYDEKİ HEDEFLER
Husilerin, ülkenin güney kesimi ile ''ilgilenmezmiş gibi'' dururken kuzeyde oluşturmaya çalıştıkları Zeydi-Şii harmanlı nüfus yapısını nasıl yöneteceği de merak konusu. Husiler, bu bölgede oluşturmak istediği yeni devlet yapısını bölgedeki nüfusa nasıl kabul ettireceğinin ilk ipuçlarını 21 Eylül'deki Sana baskınında ortaya koymuştu.
Şiiliğin bir kolu olan Zeydiyye mezhebine mensup kişilerin Husilerin Sana'yı ele geçirmesinin ardından ''Husi yanlısı'' bir hüviyete bürünmeleri, Husilerin Zeydileri ''dönüştürmekte'' zorlanmayacağı yorumlarına neden oluyor.
Ancak bu noktada siyasetçiler ve köşe yazarları, Husilerin kuzeyde devletleşme planını zorlaştıracak ''3'üncü parti faktörlerin'' devreye girebileceğini öngörüyor. Bu faktörlerin başında ise el-Kaide örgütünün eylemleri ve Marib ile el-Cevf gibi bölgelerdeki savaşmaya hazır kabileler geliyor.
MARİB VE TAİZ ÇATIŞMALARIN ODAĞINDA KALABİLİR
Husilerin ülkedeki ilerleyişi şimdiye dek iki bölgede başarısız oldu. Ülkenin başkent Sana'dan sonra nüfus bakımından ikinci büyük kenti olan Taiz, Husilerin henüz giremediği yerlerden birisi.
Taiz kenti sahip olduğu Sünni yapısı ve okuma yazma oranının yüksek olması ile Husi ilerleyişine ''direnebileceği'' görüntüsü çiziyor. Kentteki askeri düzenin Sana'ya göre daha disiplinli olması ve Taiz valisinin Husiler karşısında ''sağlam duracağızi Taiz bu ülkenin kırmızı çizgisi'' açıklamaları yapması, Husileri şimdilik kentten uzak tutmuştu. Ancak Husiler, Taiz'e girebilmek için kilit konumdaki İbb kentini de kontrolü altına almış bulunuyor.
Husi militanlarının Taiz'e henüz girmemesinin bir diğer nedeni de yeni bir cephe açmak istememesi. Husilerin şu an en büyük önceliğinin Marib kentini ele geçirmek olduğu da ülke basınında yazılanlar arasında yer alıyor.
Marib, ülkenin sahip olduğu doğalgaz ve petrol yataklarına ulaşabilmek için kritik bir konumda bulunuyor. Marib kenti, Suudi Arabistan tarafından desteklendiği iddia edilen Sünni kabilelerin kontrolünde bulunuyor. Zengin yataklara ve ülkenin elektrik ihtiyacını sağlayan santrallere sahip olabilmek için bu kabileleri saf dışı etmek gerektiği belirtiliyor.
Husilerin karşısında duran ve ellerinde ağır silahlar olan bu kabileler, savaşçı karakterleri ile dikkati çekiyor. Son olarak Marib'teki aşiret liderlerinden Şeyh Hamad Bin Vahid'in, "Cumhurbaşkanı Hadi, Marib'i teslim etmek için Husilerle komplo kuruyor. Hadi, Amran'ı Husilere verdi ancak Marib sakinleri, kenti Husilere teslim etmeyecek" açıklaması bölgede yeni ve büyük bir savaşın yakın olduğu yorumlarına yol açıyor.
ÜLKE GENELİNDE DİRENİŞ ÇAĞRISI
Husilerin ilerleyişi ile yerle bir olan Yemen Devrimi ve devrimci kanadın Husiler karşısındaki sessizliği ise son gelişmelerin ardından bozulacak gibi. Dün akşam yaşanan ''şok gelişmelerin'' ardından Islah Partisi'ne (Müslüman Kardeşler'in Yemen kolu) ve Yemen Devrim Gençliği'ne bağlı gruplar ülke genelinde ''protesto çağrısı'' yaptı.
Bugün bazı kentlerde Husi karşıtı protestoların yapılması beklenirken Sana'da devrim ile özdeşleşen ''Değişim Meydanında'' cuma namazı öncesi toplanan sayıca az bir grup ''Yemen Devrimi yeniden başlayacak ve 2011'de olduğu gibi yeniden çadırlarımızı kurarak ülkeyi kaosa terk etmeyeceğiz. Husilerin ilerleyişine karşı barışçıl yollarla, 2011 ruhu ile direneceğiz" şeklinde bir basın açıklaması yaptı.
SÜREÇ NASIL İLERLEDİ?
Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin Ofis Müdürü Bin Mübarek'in 17 Ocak'ta kaçırılmasıyla başlayan gerginlik, Ensarullah Hareketi'ne bağlı silahlı güçlerin Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile Hadi'nin Sittin Caddesi'ndeki konutuna saldırısıyla tırmanışa geçti.
Başkent Sana'yı geçen yıl 21 Eylül'de kuşatarak kontrolü altına alan Husiler, ordu ve güvenlik güçlerini saf dışı bırakarak, ülkedeki geçiş sürecine yeni bir ivme kazandırmıştı. Varılan anlaşma ile Ulusal Uzlaşı Hükümeti kurulmuş ve kriz geçici olarak durmuştu. Ancak geçen yıl Eylül'den bu yana Ensarullah Hareketi'nin diğer önemli illere yönelik ilerleyişi ve Hadi'nin otoritesini kabul etmeyen çıkışları, geçtiğimiz Pazartesi günü yeni bir krize dönüştü.
Husilerin lideri Abdülmelik el-Husi'nin her konuşmasında, Hadi'nin yönetimini ''Batı ülkelerinin karşısında aciz'' olarak nitelendirmesi, yaklaşan krizin habercisi olurken, militanların Saray ve Hadi'nin evini kuşatmasıyla, ülke basınında geçtiği şekliyle ''dönülmez bir yola'' girilmiş oldu.
Dün akşam itibariyle istifaya zorlanan Hadi ve hükümet, Husiler her ne kadar ''istifalar askıda'' dese de Yemen siyasetinde oyun dışı edilmiş durumda. Hadi'nin istifasının, ülkenin güney bölgelerinde ''bağımsızlık dalgası'' oluşturmasından endişe ediliyor.
Son olarak ülkenin orta kesiminde yer alan Seba bölgesi, güneydeki Aden bölgesine katıldığını duyurmuştu. Seba yerel idaresinden yapılan açıklamada, ülkede gerçekleşen "Husi devirimine" tepki olarak, gündeydeki Aden bölgesine katılma kararı alındığı ifade edilmişti.