Fatma Barbarosoğlu / Yeni şafak
"Biz"e vurmayı, bize vuranlara aşk ile bağlanmayı seviyor aydınlarımız.
Batılılaşma tarihimiz "onlar ne kadar temiz, ne kadar cici, ne kadar insan " diyenlerin özentili ezikliklerinin de tarihidir aynı zamanda.
Geçen hafta; Avrupa'yı eleştiriyorsunuz ama bakın adamlar ne kadar demokrat, bakın İslam alemine ne kadar da saygılılar diye dağıtılan yaldızlı karneler vardı dört bir tarafta.
Ama demeyin, fakat demeyin, sadece takdir edin, hayran olun cümleleri taş niyetine fırlatıldı durdu ekranlardan.
"Adamlar her daim seviyeli bakın işte bize de pek saygılılar!"
Saygı?
Halkların, bireylerin saygısı ile devletlerin saygısını birbirine karıştırmayalım. İnsana, İslam'a, farklı kültürlere saygı duyan Avrupalı, Amerikalı bilim insanlarını, sanatçıları biliyoruz. Biliyor ve seviyoruz.Ürettikleri eserlere gösterdiğimiz ilgi üzerinden takdirlerimizi ortaya koyuyoruz.
Devletler söz konusu olduğunda, ABD ve Avrupa devletlerinin İslami değerlere, Müslümanların devletine ne kadar saygılı oldukları üzerinden bir söylem ortaya koyarsak, kendi kafamızı karıştırmaktan başka bir şey yapmamış oluruz.
"Tavşan kaç tazı tut söylemi" ile Ortadoğu'yu cehenneme çeviren ABD politikasını, ABD politikasından rol çalmaya uğraşan Avrupa devletlerinin her türlü "derin ilişkisi"ni bir tarafa bırakıp, e canım bu Müslümanlar da niye bu kadar gergin, Lizbon'da da fakirlik var ama onlardan hiç de terörist çıkmıyor diyen ablalar ve abiler ile hiçbir zaman aynı dünyada yaşamadık. Bundan sonra da yaşamayacağız. Bunu bir an önce kabul edelim. Onlar, acıların, kederlerin amasını, fakatını, lakinini sevmiyor. İlle velakin amasız, fakatsız kurulan cümlelerde vara vara varacağımız yer Lizbon'un fakirleri mi?
Lizbon'un fakirlerini hayran olan abiler için "nezih bir örnek vererek" ayrılayım huzurunuzdan:
"Victoria İmparatoriçe ilan edilince, Lord Lytton Delhi'deki sarayında yedi gün yedi gece boyunca yetmiş bin konuğu ağırladı.
The Times gazetesinin çalım satmasına göre, evrensel Tarihin en pahalı ve en kalabalık yemeği oldu bu.
Kuraklığın tam ortasında, güneş tarlaları kavururken ve gece onları dondururken, Genel Vali ziyafet sırasında, Hintli tebaasına mutluluk, bereket ve refah dileyen İmparatoriçe Victoria'nın teşvik mesajını okudu.
Oralarda dolaşan İngiliz gazeteci William Digby, yedi gün ve yedi gece sürün büyük ziyafet esnasında yaklaşık yüz bin Hintlinin açlıktan öldüğünü hesapladı." (E.Galeano, Aynalar kitabı.s.231 )
Saygı mı demiştiniz?