Çözüm sürecinin devam etmesi, Kürtlerin haklarının verilmesinin silahların bırakılması koşuluna bağlanmaması istenen açıklamada, PKK da sergilediği 'tek tipçi yaklaşım' ve 'mütedeyyin insanlara yönelik sindirme çabaları' nedeniyle uyarıldı. Açıklamada, yeni dönemin temel harcının İslam kardeşliği olacağı, Ortadoğu'da oynanan oyunların da Kürt-Türk ittifakı ile bozulabileceğini görüşleri savunuldu.
Diyarbakır, Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Mardin, Ağrı, Elazığ, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa, Şırnak, Van, Tunceli, Muş ve Siirt'te bulunan 701 sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile tarikat ve cemaatlerden bölgede 'mele' diye anılan 56 din adamı, Liluz Otel'de bir araya gelerek, Kürt sorunun çözümünü görüştü. Toplantıda HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan da bulundu.
Toplantının yapıldığı salona Türkçe, Kürtçe ve Arapça, 'Barış en hayırlı olandır' yazılı pankart asıldı. Toplantı sonunda ortak açıklamayı Bitlis'ten gelen mele Nizamettin Yakışık Kürtçe, Diyarbakır'dan gelen mele Fevzi Güzelsoy Arapça, Şanlıurfa'dan Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslami Bilimler Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe ise Türkçe okudu.
"FARKLI DÜŞENEN TÜM KÜRTLER SORUNA TARAFTIR"
Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, son dönemlerde barışa, açılıma çözüme yönelik başlayan görüşmeler ve süreçte diyalog sürecinin kesintiye uğramaması, daha fazla kan akmaması için kardeşlik ve adalet için, savaşın sesini susturup, barışın sesini yükseltmek için yürütülen gayretlerin övgüye ve desteğe layık olduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Gökçe, şöyle dedi:
"Ancak, unutmamak gerekir ki, Kürt meselesinin çok derin ve maalesef kanlı, gözyaşı ile dolu uzun bir tarihi bulunmaktadır. Dolayısıyla çözümü de uzun ve titiz bir onarma sürecini zorunlu kılmaktadır. Sorun, yılların ihmali sebebiyle ırkçı bir söylemi güçlendirip, belirli grupları ön plana çıkarmış olsa da, tüm Kürt halkının farklı düşünen kesimleriyle birlikte soruna taraf olduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda farklı etnik ve inanç grupları da bu sorunun tarafıdır. Reformların yapılması sadece kültürel haklar verilmesi, anayasaya eşit yurttaşlıkla ilgili maddeler konulması gibi sınırlı düzenlemelerden daha çok, ülkede adalet merkezli ve insanların kimliğini ve inancını özgürce yaşadığı siyasi, kültürel, ekonomik yaşam kalitesini topyekun yükseltecek köklü düzenlemelerden geçmektedir. Hükümet, Türkiye'deki bürokratik oligarşiyi, anayasayı ve tüm kurumları insana saygılı bir içeriğe dönüştürmenin yolunu ararken, diğer toplum kesimleri de farklı destek yöntemleriyle süreci kolaylaştıracaktır. Bu sorun tek başına hükümetin değil, yasama, yargı ve devletin tüm mekanizmaların olduğu gibi, tüm siyasi partilerin, STK'ların, üniversite, medrese, aydın, medya, tarikat, cemaat ve tüm kanaat önderlerinin meselesidir."
PKK'YA ELEŞTİRİ
Yrd. Doç. Dr. Gökçe, PKK ile Hüda- Par arasında son aylardaki çatışmalara değinerek, "PKK ve unsurlarının tek tipçi anlayış ve yaklaşımı ile mütedeyyin kimlikteki insanlara yönelik sindirme çabaları ve başka kimliklere tahammülsüzlüğü barış ve çözüm sürecindeki en önemli engellerden biridir" dedi. Sorunların çözümünde İslam'ın temel rolü olacağını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Gökçe, şunları söyledi:
"Bu toprakların binlerce yıllık İslami mirası, bugünkü sorunların çözümünde de temel rolü oynayacaktır. Tüm hukuki ve siyasi adımlarla birlikte, İslam kardeşliği yeni dönemin temel harcı olacaktır. Türkiye'deki sivil toplum yapıları olarak bu tartışmalardaki yerimiz inancımızın bize verdiği hakkaniyet ölçüleriyle çerçevelenmiştir. Zira inanıyoruz ki, kavimler ve diller üstünlük veya aşağılanma sebebi değil, birbirimizi tanımak için yaratılmış ayetlerdir. Süreci çözecek politika adalet ve kardeşlik hukuku üzerine inşa edilmelidir. Sürecin olumlu bir şekilde yürütülmesi için tüm imkan ve olanaklar kullanılmalıdır. Manevi, dini, ahlaki bir ruha sahip olmak ve gençleri bu ruh ile yetiştirmek gerekir. Bu saatten sonra çatışmalarda ölen her insan için, herkes kendini sorumlu hissetmelidir. Bu nedenle, tüm siyasilerin politik beklenti ve hesaplardan öte, insan hayatını önceleyen bir sorumlulukla hareket etmeleri gerekmektedir. İnsana Allah'ın verdiği tüm hak ve özgürlükler koşulsuz olarak sağlanmalıdır. Sorunların çözümünde katılımcı taraflar kim olursa olsun İslami, insani, adil ve özgür bir yaklaşım sergilenmelidir."
"MESCİD-İ AKSA İLE KOBANİ BİRBİRİYLE İLİNTİLİDİR"
Ortadoğu'daki genel çatışma ve huzursuzluğun farklı farklı aktörlerden kaynaklandığı düşünülse de sorunun aslında tek orijinli olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, şöyle dedi:
"Dolayısıyla Kürt meselesi, Mescid-i Aksa olayları, Suriye meselesi, Irak'ın istikrarsızlığı ve Kobani olayları tamamıyla birbiriyle ilintilidir. Emperyalizm ve Siyonizmin aktörlerinin bu meselenin çıkışı ve çözümsüzlüğüne yönelik aktivitesi bilinen bir gerçektir. Küresel güçlerin bölgesel hegemonyasına, bölge halkının kanı üzerinden kurulan oyunlara dikkat çekmek gerekir. Ancak mazlum Kürt halkının ABD, İngiltere, İsrail ve işbirlikçilerinin oyunlarına karşı, kendi kardeşlerinin ve bölge halkının değerlerinin yanında adaletin yanında yer alacağı tarihi bir sürecin içinde de olduğu görülecektir." .
"HAKLARIN VERİLMESİ, SİLAHLARIN BIRAKILMASI ŞARTINA BAĞLANMAMALI"
Kürt sorunun tüm kesimler için travmaya dönüştüğünü kaydeden Yrd. Doç. Dr. Gökçe, "Sorun ülkedeki tüm kesimler için travmaya dönüşmüştür. Psikolojik ayrışmayı derinleştiren bu durumun ortadan kaldırılması adına, devlet kısıtlanan engellenen ve gasp edilen hakları iade etmelidir. Hakların verilmesi, silahların bırakılması sürecine bağlanmamalıdır. Haklar ve özgürlüklere dair düzenlemeler, derhal gerçekleştirilmelidir. Silahların bırakılması süreci, PKK ile devlet arasındaki bir süreçtir. Haklar ve özgürlükler konusu ise devletin vatandaşına karşı yükümlülüğüdür" dedi.
"KÜRT-TÜRK İTTİFAKI BÜTÜN OYUNLARI BOZAR"
Kürt ve Türk ittifakının, kardeşliğinin Ortadoğu'daki bütün oyunları bozacağını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Gökçe, şöyle dedi:
"Her ne konuda olursa olsun taraflar arasındaki hiç bir anlaşmazlık müzakere sürecini etkilememeli, süreç mutlak süreçte devam ettirilmeli, masa terk edilmemelidir. Bu bağlamda silahların kullanılmasına fırsat verilmemelidir. Kim ki, bu meselenin çözümüne katkıda bulunur ve kanı durdurup bir insanın hayatını kurtarırsa, bütün insanlığın takdirini ve Allah'ın sevgisini kazanacağına inandığımız gibi, bu süreci baltalamaya yönelik çalışma içinde olacak olan herkesin de tarih önünde, toplum nezdinde ve Allah katında hesap vereceğine inanıyoruz. Biz alim, aydınlar, STK ve cemaatler olarak Kürt-Türk ittifakının kardeşliğin Ortadoğu'daki bütün oyunları bozacağına inanarak bölgemizde kan ve gözyaşını durduracak her türlü olumlu çabanın içerisinde olmaktan onur duyarız. Bu anlamda bu sürecin tarafı ve takipçisiyiz."
TAN: KÜRTLERİN HAKLARI İADE EDİLMELİ, PKK DAĞDAN İNMELİ
Açıklamalardan sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, İslami sivil toplum örgütleri ve kanaat önderlerinin bu kadar derli toplu bir şekilde Kürt meselesinde barışla ilgili inisiyatif kurmalarının hayırlı bir girişim olduğunu söyledi. Tan, şöyle dedi:
"Buradaki en önemli cümle hükümete olan çağrıdır. Kürt halkının gasp edilen bütün haklarını bir an evvel iade ediniz. Çünkü bu haklar yüzyıla yakındır gasp edilmiştir. PKK dağdan inse de inmese de, bir başka grup dağa çıksa da çıkmasa da, ne olursa olsun bu gasp edilen haklar bir an önce iade edilmelidir. Demokratikleşme ve Kürtlerin ana dille eğitim, bölgesel yönetim, Kürtçenin resmi dil olması gibi en meşru haklarının iadesiyle birlikte PKK'nın da dağdan inerek silah bırakarak, siyasi hayattaki yerini alması en önemli gündem maddesidir. Onun için hükümetin bir an önce Kürtlerin bu gasp edilen haklarını iade etmesi ve sürecinde devam etmesi lazım."