Cengiz Aktar, Ahmet İnsel, Baskın Oran, Gencay Gürsoy, İbrahim Betil, Oya Baydar, Nilüfer Göle, Altan Tan, Dengir Mir Mehmet Fırat, Ertuğrul Günay, Murat Belge, Nuray Mert, Ömer Madra, Ömer Laçiner, Reha Çamuroğlu, Hasan Cemal, Ahmet Altan gibi isimlerin aralarında olduğu 85 aydın ve siyasetçi, 14 Aralık'ta gerçekleşen, Cemaat'in Tahşiye kumpasına yönelik operasyonu "Demokrasiye darbe" olarak niteleyen bir bildiriye imza atarak, hükümete "Demokrasi ve hukuka dönüş" çağrısı yaptı. Söz konusu bildiriyi okurken onlar adına ben utandım; demokrasimiz katledilirken bu isimlerin hiçbiri ortada yoktu, onları maalesef mumla aradık; teki bile istihbaratçı polis ve savcıların 17-25 Aralık'ta hedef aldığı sivil siyasete sahip çıkma cesaretini gösteremedi.
CEMAAT KUMPASINA KARŞI ÇIKMA CESARETİ GÖSTERSELERDİ..
Cemaat kuşatması altında ülke nefes alamaz haldeyken hiçbiri "Polis devletine dönüyoruz ey Türkiye" diye bir bildiriye imza atmadı. Oysa tek bir kere bile -evet tek bir kere- Cemaat kumpasına karşı çıkma cesaretini göstermiş olsalardı, onların janjanlı demokrasi bildirilerine bu kadar kayıtsız kalmaz, öfkeyle karşılamazdık.
Bilmem farkındalar mı; Türkiye'nin dinleme merkezi sayılan devasa TİB binasının bugünlerde gömülmesi ya da dinamitle toptan havaya uçurulması tartışılıyor. Bu bina, Cemaat'in yıllarca bütün ülkenin ciğerini dinlediği bir merkez haline gelmiş. Cemaat'in istihbaratçı polis ve savcıları Türkiye'nin aldığı nefesi, TİB binasından takip etmişler. Ne devlet, ne hükümet otoritesi kalmış ortada; Pensilvanya'ya bağlı istihbaratçı bir grup, bu aydınların da içinde olduğu geniş bir kesimi ve Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı, Genelkurmay Başkanı'nı, hasılı bütün Türkiye'yi adım adım izlemiş. Sadece bu örneğin bile çok şey anlatacağına inanıyorum; Cemaat'in 10 binlerce insanı hapse gönderdiği diğer kumpaslara girmeye gerek bile duymuyorum; çünkü bu kadarı bile ülkede demokrasiyi ve hukuku kimlerin ihlal ettiğini açıkça göstermeye yetiyor.
BU ÜLKEYİ VE HALKI ALDATTINIZ
Zavallı aydınlar demek geliyor içimden. Çoğunun yazdığı bildiriye, attığı imzaya inandığını da düşünmüyorum zaten. Eminim tarih haklarında şöyle yazacaktır: Bu ülkeyi ve halkı aldattınız; size güvenen okurları yanılttınız; Cemaat'in bu ülkeyi nasıl ele geçirdiğini, siyaseti ve hukuku nasıl katlettiğini, hükümeti ve başbakanı esir alacak operasyonlar düzenlediğini, yeni bir vesayet düzeni kurduğunu okurlarınızdan, sizlere güvenip takip eden halktan gizlediniz. Cemaat'in 17-25 Aralık'ta giriştiği darbeyi halka, okurlara "Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması" olarak pazarladınız...
Tarihin haklarında verdiği hükmü bu aydınların şimdiden bildiğini, açıkça gördüğünü düşünüyorum. Bu kalemlerin çoğu, Cemaat'in ülkeyi ele geçirme operasyonlarını medyada aklama işlevini gördü. Açık bir darbe girişimini "rüşvet operasyonu" olarak satmaya kalktılar. Gerçeklerden, haktan, adaletten, bilimden bu kadar kopan aydınların "demokrasi ve hukuka" sahip çıkmaları zaten mümkün değil.
CEMAATİN AÇIKÇA BİR DARBEYE KALKIŞTIĞINI ONLAR DA BİLİYOR
Aslına bakacak olursanız, bu aydınlar sıradan insanın gördüğünü göremeyecek, anlayamayacak kadar saf değil; Cemaat'in açıkça bir darbeye kalkıştığını en iyi onlar biliyor. Cemaat'in Emniyet'e, Yargı'ya, bürokrasiye nasıl sızdığını, siyasi ve toplumsal alanı nasıl kuşattığını ve son darbeye kalkışırken yenilgiye uğradığını en iyi onlar biliyorlar. Şimdi sadece bir bağımlılığın doğurduğu sorumluluğun gereğini yerine getiriyorlar. Eğlence olsun diye bildirilere imza atanları dışında tutarsak, içlerindeki ciddi isimlerin durumu maalesef bu. Durumlarını kısaca şöyle özetleyebiliriz: Yeni vesayet sisteminin kurucu aydını olarak görevlendirilmişlerdi, onlar sorumluluklarını gayet başarılı bir şekilde yerine getirdi; Cemat'in devleti ele geçirme operasyonlarını "temiz eller" operasyonu olarak topluma yutturdular; fakat Cemaat'in Emniyet ve Yargı ayağı başarısız olunca, onlar da yenilmiş oldu.
ALDATMACANIN SONUNA GELİNDİ
Sonuç: Büyük oyunun, aldatmacanın sonuna gelindi. Cemaat aracılığıyla Türkiye'ye atılmaya çalışılan yeni vesayet formatı tutmadı. Cemaat ile birlikte yeni vesayet sisteminin kurucu aydınları da yenildi. "Demokrasi ve hukukun" kapıları herkese açık; biliyorum çoğu geriye dönme sınırını çoktan geçti; ama çok az isim için hala geri dönüş şansı bulunuyor. Onları da geç kalmadan gerçek demokrasiyle tanışmaya davet ediyoruz.