Yolsuzluk iddialarıyla yargıdaki uzantılarını kullanarak hükümeti devirmeye teşebbüs eden Paralel Yapı, kendi savcılarının yolsuzluk ve usulsüzlüklerini ise örtemedi. SABAH'ın 6 Ocak'ta yayımladığı belgelerde, başsavcı vekili Zekeriya Öz'ün Ekim 2013'te yaptığı Dubai seyahatinin 77 bin TL tutan faturalarını Ali Ağaoğlu'nun ödediği ortaya çıktı. Öz, skandalın ortaya çıkmasıyla hemen ertesi gün HSYK 1. Dairesi'nce Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak atandı. 1 ay sonra da Bolu'ya düz savcı olarak atandı. Öz'ün, Ağaoğlu şirketine, seyahat faturalarını aldırıp yok etmek için polis ekibi gönderdiği de ortaya çıktı. 17 Aralık operasyonlarının hemen ardından hükümet emniyetteki atamalarla operasyonu boşa çıkarmıştı. Yargıdaki atamalar da bir ay sonra geldi. 16 Ocak 2014'te HSYK adli yargı kararnamesi ile 20 hakim ve savcının görev yeri değişti. Savcı Muammer Akkaş bu kararnamede Tekirdağ'a atandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanırken Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu ise yeni İstanbul Başsavcısı oldu. Görev yeri değiştirilen paralel savcıların tamamı 10 günlük sağlık raporu alarak yeni atandıkları yerlere gitmedi. Hatta raporlu görünmelerine rağmen İstanbul Adliyesi'ne gelmeye devam ederek odalarını boşaltmayanlar da oldu.
KUMPAS GÖRÜNDÜ
Görev değişikliğinin ardından Paralel Yapı'nın adliyedeki kirli çamaşırları da ortaya döküldü. Yeni savcılar, Paralel'in, Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gizlice yürüttüğü soruşturma dosyalarını buldu. Özel görevli savcıların yıllarca açık tutukları soruşturmalarda binlerce vatandaşı hiç ilgisi olmayan suçlamalarla dinlediği, teknik takibe aldığı ortaya çıktı. Üst düzey devlet yetkilileri, siyasetçi, bürokratlar, işadamları, akademisyenler, sanat, spor ve medya dünyasından, kısaca toplumun her kesiminden vatandaş, çok kolay bir şekilde "terör örgütü üyesi" diye dinlenmişti. Birçok insanın aylarca dinlenmesine rağmen hakkında ne dava açılmış ne de takipsizlik verilerek dinlemeye son verilmişti. Çoğu kez kişiler üzerinden kurumlar hedef alınmıştı. Normal hakim ve savcıların eline geçen bu dosyalar kamuoyunda şok etkisi yaptı. Korku imparatorluğunun boyutu tahmin edilenin çok ötesindeydi.
UYDURMA SORUŞTURMALAR
İllegal dinlemeler için uydurma örgüt soruşturmaları açılmıştı. Soruşturma açma taktiği ise hep aynıydı. İsimsiz ihbar mektupları ile başlatılıyordu. Hemen hemen herkes kendini bir örgüte dahil edilmiş olarak bulabilirdi. Hatta bir kişi birden çok örgütün üyesi de olabiliyordu. Odatv davasında bir süre tutuklu yargılanan gazeteci Barış Terkoğlu, "Beni hem Ergenekon hem de Tevhid Selam örgütünden dinlemişler. Ben hangi örgütün üyesiyim" dedi. Amaç, herhangi bir örgüte yönelik soruşturma yapmak değil, suni örgütler yaratılarak dinlemeleri yasal çerçeveye oturtmaktı. Paralel telekulağın, bu taktiği her seferinde hiç çekinmeden kullandığı görüldü.
PARALEL İÇİN HERKES TERÖRİST
Paralel'in elindeki uydurma örgüt soruşturmalarından biri de sözde Tevhid Selam adlı soruşturmaydı. Sadece bu soruşturmada 3 binden fazla insanın terör örgütü şüphelisi olarak dinlendiği ve dörnemin Başbakan Erdoğan'a ulaşılmaya çalışıldığı anlaşıldı. Selam grubunun yanı sıra İHH, İslamoğlu cemaati ve diğer İslami grupların da dinlendiği ortaya çıktı. Gezi olayları bahanesiyle de yüzlerce dinleme yapılmıştı. Can Dündar, Ertuğrul Özkök ve Defne Samyeli gibi isimler de dinlenenler arasında yer aldı. Hatta daha ileri giderek İHH grubunu uluslar arası terör örgütü El Kaide ile birlikte hareket ediyormuş gibi göstermek için çalışmalar yapılmıştı. Tevhid Selam soruşturmasındaki dinleme listesinde, onlarca da isimsiz numara yer alıyordu. Dinlenen bu numaraların isim hanesinde "X" yazıyordu. Bunlar genellikle kişilerin üzerine kayıtlı olmayan, şirket ve kurum numaralarından oluşuyordu. Paralel'in gizli dosyalarını ortaya çıkaran adliye kaynaklarından biri SABAH'a şu tespitte bulundu: "Tevhid Selam operasyonları gerçekleşseydi İslami kesimin Ergenekon'u olacaktı."
TEHLİKEYİ GÖRDÜLER
Tüm kurumlarda tasfiye edilmeye başlayan Paralel Yapı, yargıdaki hakimiyetini sürdürmek için 12 Ekim'deki HSYK seçimlerine odaklandı. Yerel seçimlerde CHP ile ittifak yapan örgüt HSYK seçimlerinde de kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan YARSAV'la işbirliğine gitti. Ancak korkunç yapılanmayı gören bağımsız hâkim ve savcıların oylarıyla hezimete uğradılar. Hâkim, savcılarla ilgili üstü örtülen dosyalar bir bir açılmaya başlandı.
ERDOĞAN TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
Paralel Yapı, 21. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u da Ergenekon davasında "terör örgütü yöneticisi" diye yargılamış ve müebbet hapis cezasına çarptırmıştı. Genelkurmay 2'nci Başkanı olan Hasan Iğsız, Genelkurmay İstihbarat ve Harekât Başkanları da dahil tüm karargâh aynı kumpasın hedefi oldu. Bu devlet görevlilerinin katiller, tecavüzcü ve mafya üyeleriyle birlikte yargılanması da Paralel yargının çarpıklığını gözler önüne sermişti. Sanık yaptıkları üst düzey devlet yöneticilerini asılsız ihbar mektupları ve şaibeli gizli tanıkların iddialarıyla suçlamışlardı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbuğ'a destek olan açıklamaları ve Balyoz sanığı emekli Orgeneral Ergin Saygun'u hastanede ziyaret ederek zaman zaman Paralel yargıya tepkisini dile getirmişti. Paralel Yapı'nın deşifre olmasıyla birlikte, yüzlerce mağdurdan adliyelere şikayet ve suç duyuruları yağdı. Cumhuriyet Savcılığı, yeni ortaya çıkan uydurma örgüt soruşturmalarının yanı sıra Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi yakın tarihteki siyasi davalarda Paralel kumpası araştırmaya başladı.
YARIN: PSİKOLOJİK SAVAŞIN ÖNCÜLERİ MEDYA KUVVETLERİ