Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, " Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendi yapısı ve statüsünün de gözden geçirilmesi gerektiğini, en azından dini ve milli bakımdan özerk bir kamu tüzel kişiliğine dönüşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Din eğitimi ve din hizmeti amaçlı kurulmuş tarihi vakıfların,Diyanet İşleri Başkanlığıyla birleşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum" dedi.
Görmez, Bilkent Otel'de düzenlenen 5. Din Şurası'nda yaptığı konuşmada, İslam coğrafyasının, medeniyetinin, dünyasının zor bir süreçten geçtiğini söyledi.
Bu zor süreçlerde en önemli meselenin "din konusunda sahih ve doğru bilgi üretimi" olduğuna işaret eden Görmez, "Ve bu bilgiyi, dini ve dini olmayan diye ayrılmadan, ilim, hikmet ve marifetle yoğurarak, Allah'ın ayetleri ile kainatın ayetlerini ayırmadan, bu ilmi, bu marifeti, bu hikmeti, ahlak, adalet ve merhametle meczederek genç nesillerimizin eğitilmesi, islam dünyasının birinci meselesidir" diye konuştu.
Bugün Türkiye'nin ateş çemberinin ortasında olduğunu dile getiren Görmez, "Türkiye, eğer bir sükunet limanı olarak, eğer bir sekinet yurdu olarak hala umut olmaya devam ediyorsa, bunda pek çok sebebin yanında din eğitimi ve öğretimi meselesini, kurulduğu günden itibaren ciddiye almasıdır" ifadelerini kullandı.
"Belki de tarihte İslam dünyasında din eğitimi ve öğretimi meselesini, dini bilgi meselesini bizim kadar tartışan bir ülke yok" diyen Görmez, şunları kaydetti:
"Ama şimdi baktığımızda iyi ki tartışmışız diyorum. Bu tartışmaların neticesi olarak bugün ülkemizde bilgiyi, hikmeti ve marifeti birleştiren, dini ilimleri sosyal bilimlerle, ilahiyat bilimlerini hikmet ve felsefeyle birlikte veren müesseselerimizin varlığı, imam hatip liselerinin, ilahiyat fakültelerimizin varlığı ve bu müesseselerde üretilen bilgiyi toplumun hizmetine sunan, sadece kendi milletimizin değil dünyadaki Müslümanlarının hizmetine sunan Diyanet İşleri Başkanlığının varlığının önemi yadsınamaz."
Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nin yapıldığını anımsatan Görmez, 44 ciltle tamamladıkları "İslam Ansiklopedisi"nin de kurumlar kategorisinde en yüksek ödülü aldığını belirtti.
"Endişem odur ki eğer biz dini bilgi meselemizi halletmezsek..."
Törende ünlü bir yazarın tarihe geçecek önemli bir konuşma yaptığını dile getiren Görmez, şöyle devam etti:
"Sayın Alev Alatlı o gün hakikaten zihinlerimize ve kalplerimize nakşettiği çok önemli bir konuşma yaptı. Konuşmaya şöyle başladı, 'Ben bir muhacirim. Hem de hicretin tam manasıyla bir muhacir. Ben çünkü güneşin battığı yerdeki aydınlanmadan, güneşin doğduğu yerdeki merhamete hicret ettim.' Bu söz çok güzel bir sözdür ve yüreklerimize nakşettiğimiz bir sözdür. Ancak bugün İslam dünyasının içinden geçtiği süreçleri dikkate aldığımızda, endişem odur ki eğer biz dini bilgi meselemizi halletmezsek, eğer biz insan yetiştirme düzeneklerimizi çözmezsek, İslam dünyasının içerisinde yaşadığı travmalardan hareketle önümüzdeki yıllarda genç kuşakların, güneşin doğduğu yerdeki zulümden, güneşin battığı yerdeki zulmete hicret edecekler diye endişe ederim."
Mehmet Görmez, şunları kaydetti:
"Bu toplantıda en çok üzerinde durduğumuz husus bilakis İslam dünyasında dini ve dini metinleri dahi, arkasındaki ruhu, gayeyi, manayı, hikmeti yok sayarak sadece harflerden müteşekkil kanunlar mesafesine indirgeme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız ve bundan meydana gelen farklı din anlayışlarının dünyada saçtığı dehşeti ve vahşeti konuşuyoruz. Bu sebeple elbette bizim medeniyetimizi ifade eden en temel kavramlardan bir tanesi merhamettir. Ama bugün her işine ve her sözüne rahman ve rahim olan Allah'ın adı ile söze başlayan Müslümanların, merhameti kaybetmekle karşı karşı kaldığını hep birlikte çok acı bir şekilde müşahede ediyoruz."
5. Din Şurası'nın, bu düşüncelerin gölgesinde gerçekleştirildiğini ifade eden Görmez, dini bilgi konusu ve dini bilginin üretimini yeniden gözden geçirme üzerinde durduklarını anlattı.
Görmez, "Bu bilginin nasıl bir hikmete, marifetle eğitime dönüşmesi gerektiği üzerinde duruyoruz. Müesseselerimizi bu noktada gözden geçirmek zorunda olduğumuzu ifade ediyoruz. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığının, üretilen bu bilgiyi nasıl hizmete dönüştürmesi gerektiği üzerinde duruyoruz" diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının, sadece Türkiye'de hizmet vermediğinin altını çizen Görmez, kurumun dünyada da artık bir bilgi, hikmet ve tecrübe mercii haline geldiğini belirtti.
Başkanlığın, 5 ayrı platform ile kendi hizmetlerini küresel ölçeğe taşıdığını aktaran Görmez, şu bilgileri verdi:
"Bunlardan birisi Avrasya İslam Şurası. Bunu iki yılda bir yapıyoruz. İkincisi Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları Birliği'dir. Altı ayda bir bunu gerçekleştiriyoruz. Afrika Müslüman Birliği Liderler Zirvesi'ni 3 yılda bir yapıyoruz. Bunların her biri o dünyalara önemli kapılar açtı. Avrupa Müslümanları Birliği'ni yine geçtiğimiz aylar içerisinde, Belçika'da gerçekleştirdik ve onu da sürekli hale getirmeye çalışıyoruz. Bir kaç hafta önce Latin Amerika ve Karayip Adaları Müslümanları dini liderlerini İstanbul'da topladık ve 7 milyon Müslümanın, Latin Amerika ve Karayip Adalarında yaşadığını fark ettik. Onlar da bize taleplerini iletmeye başladılar. Önümüzdeki yılın başında Pasifik Asya Müslümanları ile bir birlik oluşturacağız. Daha sonra da yine 2015 yılında Dünya Müslüman Azınlıklar Kurultayı'nı yapacağız. Dolayısıyla ülke ve millet olarak, Türkiye'de din eğitimi, din öğretimi veren müesseseler olarak, din hizmeti yürüten müesseselerin artık sadece kendi ülkemizdeki insanların ihtiyacını düşünme lüksüne sahip olmadığını, dünyadaki bütün Müslümanların bir müracaat kaynağı haline geldiğini ifade etmek isterim."
Görmez, bunun için de Diyanet İşleri Başkanlığının, kendi yapısını gözden geçirmesi gerektiğine vurgu yaparak, "Biz bütün görev tanımlarımızı yeniden yapmaya çalışıyoruz. Cami, imam, hatip, müftü, vaiz, bütün bu görevleri, bu görev tanımlarını sadece bir memuriyet çerçevesinde değil, gönüllülük esasına taşıyacağımız üzerinde yoğunlaşmış bulunuyoruz" dedi.
Görmez, şu görüşleri dile getirdi:
"Atanmış din görevlisi değil, adanmış din gönüllüsüne nasıl dönüşebiliriz. Başta şahsım olmak üzere, bunun üzerinde yoğunlaşmış bulunuyoruz. Ama bunun için öteden beri Diyanet İşleri Başkanlığına çok önem verdiğinizi biliyorum. İlk din şurasına katkılarınızı bizim kayıtlardan öğreniyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendi yapısı ve statüsünün de gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. En azından dini ve milli bakımdan özerk bir kamu tüzel kişiliğine dönüşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Din eğitimi ve din hizmeti amaçlı kurulmuş tarihi vakıfların, Diyanet İşleri Başkanlığı ile birleşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum."
(Anadolu Ajansı)