Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, paralel yapıya yönelik olarak "Besleyip büyüttükleri Müslüman görünümlü misyonerleriyle, ihanet şebekeleriyle üzerimize gelecekler" dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Din Şurası'nda konuşan Erdoğan, paralel yapıyla ilgili öngörülerinin yanı sıra Osmanlıca'nın zorunlu ders olmasına yönelik tartışmaları da değerlendirdi. İşte Erdoğan'ın mesajlarından satır başları:
MİSYONERLERİYLE SALDIRACAKLAR:
Onlar susmamızı istiyorlar, biz ısrarla Filistin diyoruz. Mısır'da demokrasi, Suriye'de adalet istiyoruz. BM'nin yapısını eleştiriyoruz. Dünya beşten büyüktür diyoruz. Devşirdikleri, kendi topraklarına yabancı hale getirdikleri, yazarlarla, sanatçılarla, ellerindeki tüm araçlarla üzerimize gelecekler. Besleyip büyüttükleri Müslüman görünümlü misyonerleriyle, ihanet şebekeleriyle üzerimize gelecekler. Sadece Lawrence'larla değil, Abdullah İbni Sebe'lerle, Hasan Sabbah'larla, Müseylemetül Kezzap'larla üzerimize gelecekler, bunu biliyorum. İktisapta Karun'larla, siyasette Firavun'larla, ilimde Bel'am'larla, biliyorum oyunlar kuracaklar. Allah'ın izniyle korkmayacağız, geri adım atmayacağız.
İSLAMOFOBİ İÇERDE KÖRÜKLENDİ:
200 yıldır bu ülkede bazı meseleler özgürce, özgüvenle ve cesaretle ele alınamamıştır. İslamofobi dediğimiz faşizmle eşdeğer olan hastalık, sadece Batı'dan Doğu'ya yönelen bir sorun değildir. Türkiye'de ve İslam coğrafyasında bizzat içeride, idareciler, siyasetçiler, bilim insanları, düşünürler ve medya yoluyla İslamofobi sürekli körüklenmiştir. Oku diye emreden bir dinin mensubuyken, sanki ilmi reddeden bir din varmış gibi sunulmaya çalışılmıştır.
ŞARLATANLAR TEŞVİK EDİLDİ:
Dini değerlerin muhafaza edilmesine, dine ve dindarlara yönelik saldırılara karşı cevap verilmesine dahi müsaade edilmemiştir. Sahte hocaların toplumu zehirlemek için yaptıkları mücadele bu ülkede desteklenmiştir. Hatta teşvik edilmiştir. Resmi ideolojinin dar kalıpları içinde kalan sözüm ona alimler teşvik edilmiş, sırtları da sıvazlanmıştır. Vatanına ihanet şebekesi kuran, din adamı maskesi altındaki şarlatanlar, ulusal ya da uluslararası teşviklere mazhar olabilmiştir.
SALDIRILARIN NEDENİ SORULMAYANI SORMAMIZ:
Eğer hedef yapılıyorsak, boşuna yapılmıyoruz. 200 yıldır sorulmayan, sorulamayan soruları sorduğumuz için, içeride ve dışarıda hedef yapılıyoruz. Yakın geçmişte "dindar nesil" dedik, başörtüsü yasağını kaldırdık, eğitimde 4+4+4 modelini getirdik. Çok ağır eleştirilere, hakaretlere, saldırılara maruz kaldık. En genel manada, önce Türkiye'de, ardından tüm mazlum ve mağdur milletler nezdinde mağdurun, hakkını savunduğumuz için, milletin iradesini, sandığı savunduğumuz için bizden rahatsız oluyor ve bizi hedef yapıyorlar.
KARADAVİ'YE KIRMIZI BÜLTEN:
Bakınız, darbeyle işbaşına gelmiş bir şahıs çıkıyor, Interpol'e talimat veriyor. İnterpol'e verdiği talimatla Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf El Karadavi, kırmızı bültenle aranmak üzere adım atılıyor. İlim siyasetin emrinde olmaz, siyaset ilmin hizmetkarı olur. İşler tersine dönmüş vaziyette. Bütün bu gelişmeler, dünyanın maalesef iyiye değil, kötüye gittiğinin alametidir.
OSMANLICA'DAN RAHATSIZLAR:
Osmanlıcayı bu ülkenin evlatlarının öğrenmesinden rahatsız olanlar var. Aslında bu eskimez Türkçe'dir, yabancı bir şey değil bu. Bununla biz gerçekleri öğreneceğiz. Diyorlar ki "mezar taşlarının okunmasını mı öğreteceğiz?" Zaten sıkıntı burada; o mezar taşlarında bir tarih, medeniyet yatıyor. Bir neslin kendi mezarında kimlerin yattığını bilmemesinden daha büyük cehalet olabilir mi?
İSTEMESELER DE OSMANLICA ÖĞRENİLECEK:
Süleymaniye'deki arşivlerde yeni kurduğumuz Kağıthane'deki Başbakanlık arşivlerinde oeserleri okuyamayan bir milletin ne durumda olduğunu şöyle bir düşünelim. Büyük bir zenginin iflası ne denli acıysa ilimde çok büyük güçlere sahip olan milletin bu ilmi kaybetmesi ondan çok daha büyük bir felakettir. Biz şu anda bunu yaşıyoruz, bunun öğrenilmesini, öğretilmesini istemeyenler var. Bu çok büyük bir tehlike. İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek.