SABAH, paralel devlet yapılanmasının, Türkiye'yi sarsacak patlayıcı kumpasını ilk kez açıklıyor. Paralel Yapı'nın planladığı ve Kandil'den devşirdiği bir itirafçıyı da kullandığı kumpas, 2012'de, KCK operasyonlarının tüm hızıyla sürdüğü dönemde gerçekleştirildi. O yılın mart ve nisan aylarında İstanbul'da, Zeytinburnu ve Esenler'de bulunan tahrip gücü yüksek A-4 patlayıcılar, "paralel tezgâh" amacıyla, bir süre önce paralel telekulak soruşturması kapsamında tutuklanıp Silivri Cezaevi'ne gönderilen bir rütbeli polis tarafından İstanbul'a getirilip yerleştirildi. Akıl almaz kumpasla hem Ergenekon operasyonu gibi KCK soruşturmasına meşruiyet sağlanmış oldu, hem de o dönemde MİT'in KCK'ya göz yumduğu algısı yerleştirilmeye çalışıldı. İşte adım adım tüyler ürperten kumpasın detayları:
BOMBALAR ÖRGÜTTEN...
7 Mart 2012'de Esenler Otogarı'nın yanındaki arazide naylon torbalara sarılı halde 12 kilo 900 gram A-4 plastik patlayıcı ile 17 Nisan 2012'de Zeytinburnu'ndaki Kozlu Mezarlığı'nda bulunan 11 kilo A-4 patlayıcı ve 4 kilo RDX patlayıcı, 5 fünye ve 1 el bombası bulundu. Olay gazetelere "KCK bombaları" şeklinde yansıdı. Oysaki patlayıcılar, 'çift taraflı' çalışan bir PKK muhbiri tarafından 'örgüt'ten alınıp getirilmişti. O dönemde Hakkâri İstihbarat Şube Müdürlüğü'nden bir rütbeli polis tarafından da İstanbul'a getirilip, sonradan bulunacakları yerlere gömülmüştü. Patlayıcılar, dönemin Hakkâri Cumhuriyet Başsavcısı'ndan alınan bir görev yazısı ile İstanbul'a taşındı. Ancak başsavcının İstanbul'a bomba götürüldüğünden bilgisi yoktu.
Bombaları getiren emniyet amirinin (sonra şube müdürü oldu) yanında, Paralel Yapı'ya Kandil'den istihbarat getiren bir o muhbir de vardı. PKK itirafçısı olarak Paralel Yapı'ya angaje edilen bu kişinin örgütteki etkin görevi de devam etti. Hatta bomba olayından haberdar olmayan Kandil, bu itirafçıya bir süre sonra Hakkâri Yüksekova İlçe Sorumluluğu görevini de verdi.
PARALEL KAMERALI TAKİP
PKK dâhil hiçbir örgüt fünyesiz bomba bulundurmazken, Esenler ve Zeytinburnu'nda bulunan bombalar, fünyeleri paralel polisler tarafından çıkarılarak yerleştirildi. Paralel Yapı, bombaları İstanbul'a getirmekle kalmadı, gömüldüğü yerde 24 saat izlemek üzere kamera sistemi de kurdu. İzlemeler, resmi MOBESE ağı ile değil, ağaçlara yerleştirilen 'paralel kameralar'la yapıldı. Böylelikle plan dışı bir durumun ortaya çıkması da engellendi.
Bombalı kumpasla, tıpkı Ergenekon operasyonu gibi hem Paralel Yapı'nın devletteki örgütlenmesinin yürüttüğü KCK soruşturmasına meşruiyet sağlanmış oldu, hem de MİT'in KCK'ya göz yumduğu algısı pekiştirilmeye çalışıldı. Nitekim paralel bomba kumpasının, 2012'nin 7 Şubat'ında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya tarafından ifadeye çağrılmasından bir ay sonra hayata geçirilmesi de bu algı operasyonunu doğrular nitelikte. Bomba kumpası aynı zamanda, Paralel Yapı'nın yeri geldiğinde Kandil'deki muhbirler üzerinden operasyon yürütebildiğini de gözler önüne seriyor.
BU İLK KUMPASLARI DEĞİL
Gülen örgütünün devletteki örgütlenmesini anlatan bir kitap yazdığı için 4 yıl cezaevinde kalan eski polis şefi Hanefi Avcı'nın, Eskişehir'deki makam odasında bulunan kasetlerin Paralel Yapı tarafından yerleştirildiğini de SABAH ortaya çıkarmıştı. Avcı cezaevinden çıkarken de "Poyrazköy'e o silahları gömenler, o silahları bulanlardır" demişti. Paralel Yapı'nın bu tür bir kumpasına maruz kalan isimlerden biri de Ergenekon sanığı Yarbay Mustafa Dönmez'di. Mühimmattan sorumlu bir subay olan Dönmez, Zir Vadisi ve Poyrazköy'de bulunan mühimmatların karşılaştırılmasını talep etmiş ama mahkeme kabul etmemişti.