Prof. Dr. İsmail Özdemir paralel yapının kamu kurumlarında mağdur ettiği, iftiralar attığı, imzasız mektuplarla soruşturmalar açtırdığı, mobbing uyguladığı ve mesleğinden uzaklaştırdığı binlerce insandan biri. 1999 Düzce depreminden sonra gönüllü doktor olarak şehre gelmiş ve bir daha ayrılmamış. Düzce Üniversitesi hasarlı olduğu için 7 yıl oda olarak konteynırları kullamış. 2011 yılında Profesör olma hakkı elde ettiği sırada çok sevdiği üniversitesinden ayrılmak zorunda kalmış. Paralel yapının kendi deyimiyle "vahşice" yaptığı kadrolaşmaya itiraz ettiği için sayısız soruşturma geçirmiş. Şikayet eden, şahit olan ve inceleyen aynı yapının üyesi olduğu için 2012 yılında Üniversite ile ilişiği kesilmiş. Eylül 2014'te mahkeme kararı ile yeniden üniversitesine dönen, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Doğum Öğretim Üyesi Prof. İsmail Özdemir ile paralel yapının üniversitedeki kadrolaşmasını konuştuk.
ÜNİVERSİTELERDE KORKU İMPARATORLUĞU OLUŞTURDULAR
Üniversitenizdeki paralel yapının varlığına nasıl şahit oldunuz?
Çok güçlü oldukları üniversitelerde yetiştirdikleri öğretim üyelerini başka üniversitelere ihraç ederek o üniversitelerde kadrolaşmayı başlatıyorlar. Dicle Üniversitesinden Düzce Üniversitesine gelen bir grubun, benim kliniğimdeki (kadın-doğum) kadrolaşmalarına 2010 yılı başlarında karşı çıktığım için hedef tahtası haline geldim. Düzce Üniversitesinde ilk saldırdıkları öğretim üyesi ve ilk kurban ben oldum. Bana yapılanlar tüm öğretim üyelerine gözdağı oldu, herkes sindirildi ve müthiş bir korku imparatorluğu yaratıldı.
Bu süreçte neler yaşadınız?
Anlatılacak o kadar çok şey var ki. Annem yüz felci geçirdi ve hala bir gözünü tam olarak kapatamıyor, düzgün konuşamıyor. Sudan sebeplerle sayısız soruşturma geçirirdim. Düzce Üniversitesindeki paralel yapı, mevcut rektörü istifaya zorlamak ve akademisyenleri sindirmek için milletvekili, sendika ve yerel basını çok iyi kullandı.
-Kaç soruşturma geçirdiniz?
Yirmi yıllık memuriyet hayatımda hakkımda tek soruşturma ve inceleme yoktu hatta tüm sicil notlarım ya olumlu ya da 90 ve üzeri idi. Bu örgütün kadrolaşmasına direndiğim için hedefe konuldum ve hakkımda sayısız soruşturma açıldı. İftiraları tek tek çürüttüğüm 52 adet belgeyi kanıt olarak YÖK'e sundum, oysa paralel kumpasçılar aleyhimde tek bir belge dahi gösteremediler ama yine de, YÖK bana Şubat 2012 tarihinde "istifa etmiş sayılma cezası" verdi. O kadar çok yalan dolan, çelişki ve usul hatası vardı ki çığlığımı YÖK'te duyuramadım.
Hiç unutmam, YÖK'e savunma yapmaya giderken beni savunacak avukatlık bürosu baskılar nedeniyle görevinden çekildiğini söyledi ve avukatsız savunma yapmak zorunda kaldım.