Uluç "Konuşacak tek kişi Fatih Terim; Fatih Terim'i tanıyamadım! İmparator-Mimparator gitmiş! Kahya bile değil... Ağzında lafı geveliyor. Ben takımın teknik direktörü olacağım, benim 11'e koyduğum oyuncu sahayı terk edecek, ben soyunma odasına gideceğim, 'ne yapıyorsun' diyeceğim; adam dinlemeyecek, stadyumu da terk edecek; sen hala orada 'teknik direktör' diye kalacaksın! Hala o adamı savunmaya çalışacaksın! "Bir öğreneyim de kendisiyle konuşayım da!" diyeceksin. Neyi konuşacaksın! Milli takımı terk edip giden adamla neyi konuşacaksın! Hamza Hamzaoğlu gidiyor, Fatih Terim gidiyor, dönmüyor; ne zamanki Aziz Yıldırım telefon ediyor; 'Oğlum stadı terk etmen suç. Ceza alırsın. Fenerbahçe'ye zarar verirsin, git oraya otur' diyor, onun üzerine geri dönüp zevahiri kurtarma faaliyeti başlıyor ve bu faaliyetin başrol oyuncuları Yıldırım Demirören ile Fatih Terim... " dedi.
A Milli Takım, Kazakistan'ı 3-1 yenerek grubundaki ilk galibiyetini alırken Volkan'ın maç öncesi, kendisine küfür edildiği gerekçesiyle sahayı terk etmesi karşılaşmaya damga vurdu. Volkan'ın hareketini doğru buluyor musunuz?
Tepkinin doğru olup olmadığını tartışmak dahi abes!.. Böyle bir tepki yok. İki gün evvel, senin kulübünün başkanı, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı'na "Evvela ay-yıldızın şerefini koru" diye bas bas bağıracak, ertesi gün o başkanın takımının kaptanı, maça 20 dakika kala ay-yıldızlı formayı kenara atıp, çıkıp gidecek.
Bunun ahlaki yanı yok. Bunun sportif yanı hiç yok. Bunun hiçbir yanı yok.
Bir defa Volkan'ın yaptığı hareket, A'dan Z'ye suç... Futbolcunun, tribünle muhatap olması suç... Dünyanın her yerinde suç; sadece bizde değil... Ceza yönetmeliklerini aç, tribünden gelen protestolara, tribüne doğru yürüyerek koşarak cevap vermek, edilen küfrü iade etmek ya da sana atılan bir şeyi, onlara tekrar atmak suç...
Kuralı kesin koymuşlar: Futbolcu, tribünle muhatap olmaz, tribünle kavga etmez. Yaptığın her hareket tribünü tahrik olur.
Volkan bir defa gidiyor, kendisine bağıranlarla muhatap oluyor. Suç işliyor. Sonra, eldivenleri atıp, milli takımı, hem de tamam mı, devam mı maçında, en kritik maçta, terk ediyor. Bir insan, milli takıma değil, herhangi bir takıma bunu yapmaz. Takımı takım yapan birinci unsur; takım ruhudur. İster savaştaki asgariye takımı ol, ister mahalle takımı ol... Orada senin 18 tane arkadaşın var. 20 dakika sonra kader maçına çıkacak ve sen onları terk ediyorsun!
Takımı, hayatında ilk defa milli maça çıkacak, tecrübesiz bir kaleciyle baş başa bırakıyorsun. O arkadaşlarının morali ne olur, kafası ne olur; hiç düşünmeden!.. Bu daha büyük bir suç...
Milli takımda oynamak istemeyebilirsin. Açıklama yaparsın; 'Milli takıma veda ediyorum. Lütfen beni çağırmayın' dersin. Ama maçın başlamasına 20 dakika kala, takım orada ısınırken seyirciye kızıp, eldiven atmak ne demek!..
Şimdi çok eskiye götüreceğim: 1985 yılıydı. Milli takım açıklandı, Tarabya Oteli'nde kampa girecek. O gece de biz Tarabya'nın büyük salonunda davetteyiz. Erdal Keser geldi. Milli takıma çağrılmış. Benim masada da federasyon yöneticilerinden biri oturuyor. Bacağı limon koymuş gibi şişmiş. Elini sürmeye gerek yok, pantolonunun üzerinden şişlik görünüyor.
Erdal, "Maçta tekme yedim ve şişti. Florya'ya gidip, doktora baktırayım. Yarın sabah kampa katılsam olur mu?" dedi. Kampın olduğu otele gelmiş. İzin istiyor. Erdal'a 4 maç ceza verdiler. Kampa gece değil, ertesi sabah katıldığı için... "Geldim, gösterdim, izin aldım" dedi; kabul edilmedi. 'Sakatsan milli takım doktoru bakar. Sen nasıl arkadaşlarını terk edersin' diye 4 maç ceza verildi.
Rahmetli Ali Uras, Galatasaray Başkanı, kıyametleri kopardı. "Bu ceza Erdal Keser'e değil, Galatasaray'a verilmektedir" diye...
O zaman 'Tahkim' diye bir şey yok. Merkez Ceza Kurulu var. O zamanki adıyla Beden Terbiyesi Genel Müdürü, resen el koydu duruma; "Yeni gelişmeler, şahitler, belgeler ışığında, Merkez Ceza Kurulu bir daha görüşsün" dedi. Merkez Ceza Kurulu kararında ısrar etti, 4 maç ceza onaylandı. Şimdi o olayla bu olayı karşılaştırın.
Mesele şu; Türkiye, Volkan olayını geçiştirecek. Yayıncı kuruluştan başladı, medyaya kadar...
Seyircinin bu olaydaki payı nedir?
Yorumcular seyirciyi suçluyor! Bizim Rıdvan Dilmen'i okudum. Şu anda memlekette lafı en geçen yorumcularından bir tanesi... Rıdvan kardeşim yıllarca futbol oynamış. O seyirci ona neler söyledi, neler bağırdı. Böyle bir şey yapmayı aklından geçirmiş mi, böyle bir şey yapmış mı? 'Ben kızdım. Bu seyirci benim aleyhime bağırıyor, sahayı terk ediyorum!' demiş mi?
Seyirciyi eleştirmek ayrı bir şey ama "Suçlu seyircidir. Volkan suçsuzdur. Dönmüş gelmiş, maçı da soyunma odasında izlemiş. Bu yüzden ceza almamalı!" demek ayrı... İnanamadım! Medyanın kafası buysa; bu ülke nasıl düzelecek?
Futbol Federasyonu olay üzerine apar topar, futbolcuların konuşmasını yasaklamış!
Konuşacak tek kişi Fatih Terim; Fatih Terim'i tanıyamadım! İmparator-Mimparator gitmiş! Kahya bile değil... Ağzında lafı geveliyor.
Ben takımın teknik direktörü olacağım, benim 11'e koyduğum oyuncu sahayı terk edecek, ben soyunma odasına gideceğim, 'ne yapıyorsun' diyeceğim; adam dinlemeyecek, stadyumu da terk edecek; sen hala orada 'teknik direktör' diye kalacaksın! Hala o adamı savunmaya çalışacaksın! "Bir öğreneyim de kendisiyle konuşayım da!" diyeceksin.
Neyi konuşacaksın! Milli takımı terk edip giden adamla neyi konuşacaksın!
Hamza Hamzaoğlu gidiyor, Fatih Terim gidiyor, dönmüyor; ne zamanki Aziz Yıldırım telefon ediyor; 'Oğlum stadı terk etmen suç. Ceza alırsın. Fenerbahçe'ye zarar verirsin, git oraya otur' diyor, onun üzerine geri dönüp zevahiri kurtarma faaliyeti başlıyor ve bu faaliyetin başrol oyuncuları Yıldırım Demirören ile Fatih Terim...
Volkan'ın oynamamak istemesi üzerine 'Beli ağrıyor' diye rapor da alınmış!
Fatih Terim bunu telaffuz etti. "Beli de ağrıyordu" dedi. 'Sinirlendi, gitti' derse asgari 6 ay, 1 sene ceza alabilir. Milli takımdan değil Fenerbahçe'den... Mesele o! Onun için kılıfına uydurma peşindeler... Apar topar bir rapor, "Beli de ağrıyordu!"
Hakan Çalhanoğlu ile Ömer Toprak'ın raporları sahte, yalancı; 'Onları defedin' ama Volkan'ın beli ağrıyordu!
Bu olay, Türkiye'deki futbol ortamının nasıl kokuştuğunun en canlı örneğidir.
İddia ediyorum; bu işteki en suçsuz olan kısım tam tersine tribün... Çünkü tribünleri biz bu hale getirdik. Kulüplerimiz getirdi, federasyonumuz getirdi, meclisin çıkardığı yasaya rağmen olaylara el koymayan savcılarımız getirdi, polislerimiz getirdi.
Galatasaraylı seyirciler, Almanya'da terör suçlamasıyla aranıyor. İngiltere polisi, dokuzunun resmini duvarlara asıyor; 'Bunları tanıyan, gören, bilen, bize haber versin' diye... Türkiye'de böyle bir şey hatırlıyor musunuz?
Aynı meşale, Almanya'da yanınca, Alman savcısı 'terörist eylem, cinayete teşebbüs' diyor. Türkiye'de meşaleler yanıyor, kimsenin bir şey dediği yok. 'Efendim, seyircisiz oynama cezası! O tribünü boşaltma...' Peki, yapan kim arkadaş! 'Hıncal Uluç aranıyor' diye duvarda resmini gördünüz mü hiç?
Ayrıca seyirci, protesto eder arkadaş! Dünyanın her yerinde eder. Dünyanın her yerinde seyircinin protesto ettiği kabul edildiği içindir ki FIFA dâhil bütün ceza yönetmeliklerinde seyirci ile muhatap olmak yasaktır.
Hatırla; 10 gün önce adam sahaya daldı, futbolcuya tekme attı. Futbolcu ona 'tekme ile karşılık verdi' diye kırmızı kart gördü. Düşün, bana biri tekme atıyor, ben de ona savunma amaçlı bir tekme atıyorum ve kırmızı kart görüyorum. Doğru; seyirci ile muhatap olmayacaksın.
O seyircinin arkadaşları, sahaya inerse ne olacak? Sahada beş futbolcuyu öldürse, linç olsa ne olacak? Seyirci ile muhatap olunmaz.
Bunu dünkü çocuk yapabilir. Ama Volkan gibi Türkiye'nin en tecrübeli adamlarından bir tanesi, Fenerbahçe'nin kalecisi ve kaptanı 'Ben seyirciye bozuldum' diyebilir mi!..
Şimdi diyorlar ki 'Efendim, o Melo olayından sonra Fatih Terim bunu çağırmadı. Çünkü o zaman elinde Onur vardı, Tolga vardı. İyi kaleciler vardı. Volkan'a ceza verdi. Şimdi Onur ile Tolga yok. Volkan'ı çağırdı. Volkan da intikam alıyor.' Haklı olabilir böyle diyenler.
Çabuk karar verdi ve oldukça kararlı bir şekilde soyunma odasına gitti.
Brezilya maçında 3 gol yiyip soyunma odasına gittikten sonra -20 tane şahidim var- "Volkan ikinci yarıya çıkmaz" dedim. İkinci yarıya Volkan niye çıkmadı; Fatih Terim açıklasın bakalım. Beli ağrıyordur yine herhalde!.. Ya da Volkan kendine güvenemedi.
Fatih Terim'den intikam almak değil, kendine güvenemedi. Bir bahane aradı, kararlığı oradan, 'Ben bu maçı oynamayacağım.' Çünkü ortada insanı baştan çıkaracak, eldiveni attıracak bir görüntü yok. Böyle bir olay yok!.. Belli Volkan bunu kafasında planlamış; 'Ben bu şovu yapacağım!'
Şovunu yapabilir ama tekrar söylüyorum; beni üzen, Türkiye Futbol Federasyonu'nun ve Türkiye Futbol Direktörü ve Milli Takım Teknik Direktörü ve 'İmparator' Fatih Terim'in düştüğü durumdur.
Otorite sıfır. Ayağına gittiği Volkan'ı, sahaya çeviremedi. Yarın başka bir futbolcu, maçın yarısında 'Ben çıkıyorum hocam' derse ne yapacak? Attı bir şut, taca gitti. Seyirci yuhaladı. Futbolcu formayı çıkardı attı; 'Ben de gidiyorum hocam' dedi. Ne yapacak; hangi otoriteyi kuracak takım üzerinde?
Fatih Terim, Volkan'a nasıl güvenecek bundan sonra?
Fatih Terim maçın sonunda ekrana geldiği zaman ya da basın toplantısında benim beklediğim şuydu: 'Ben, bu işi yapamadım arkadaşlar. Bırakıyorum! Hollanda maçı mart ayında... Acelemiz yok. Bizi sıkıştıracak bir maç yok. Yeni hoca gelir, bu ülkede yeni bir otorite kurulur. Çünkü benim otoritem iflas etti.'
Bunu demesini bekliyordum ama demedi; bir de Volkan'ı kurtaracak laflar: "Vay, beli ağrıyordu. Hele bir de yarın konuşayım da sabah ola hayrola!.."
Küfürler olmaması gerekiyor ama daha önce yaşananların da bir tezahürü aslında... Futbolcuların da böyle bir muameleye maruz kalmamak için yaptıklarına, yaşadıklarına, rakip taraftar ve rakip oyuncularla diyaloglarına dikkat etmesi gerekmez mi?
O akşamki acı manzaranın bir başka yanı daha var. Biz şurada 8 kişi bir mahalle maçına çıkıyoruz. Sen de bu takımın, en güvenilen adamlarından bir tanesisin. 'Ben oynamıyorum' desen; biz ne yaparız doğal olarak, koşarız etrafına, 'Ya Bülent ne yapıyorsun, deli misin?' deriz.
O an sahada bulunan milli oyunculardan birinin, 'Volkan ne yapıyorsun!' dediğini görmedik, duymadık! Fenerliler dâhil... Neden? Çünkü Volkan, Türkiye'de ayrı bir tip...
Volkan, Fenerbahçeli olduğu için protesto edilmiyor. Volkan futbola her türlü çirkinliği sokan bir adam olarak biliniyor. Lincoln'ün dövmek için peşine düşmesinden başlayıp, Melo olayına kadar; Volkan tribünleri kendisinden nefret ettirmek için elinden geleni yapıyor.
Maçı seyrederken Volkan'a küfreden Fenerbahçeli arkadaşlarım var. 'Bu hareket, Fenerbahçeliye yakışır mı? O formaya yakışır mı?' diye...
Fenerbahçe'de tepki gören başka futbolcular da var; Emre ve Caner mesela... Ama bunların hiçbiri Volkan'ın gördüğü tepkiyi görmüyor. Onlar hakeme itirazdan, kıyametten, sakatlanma numaralarından falan... Her futbolcuda olanın aşırısını yapıyor Emre ve Caner. Hakemden de ceza almayınca da iyice arttırıyorlar. Volkan öyle değil. Volkan'ın yaptığı çirkinlik... Lincoln olayında yaptığı çok ayıp, Melo olayında yaptığı çok ayıp. Volkan'ın gördüğü ayrı bir tepki...