Tatil mevsimiyle birlikte çalışanlar için izin yapma dönemi gelmiş oluyor. Genelde bütün izin talepleri bu aylarda yoğunlaştığı için de şirketlerde planlama yapmak zorlaşıyor, tartışmalar çıkıyor, izinlerin bölünerek kullandırılması gündeme geliyor. Haklarını bilmeyen çoğu çalışan da sorun yaşamamak için işveren ne diyorsa katlanıyor. Öncelikle hemen belirtelim ki; izin, çalışanın hem yasal hem anayasal hakkıdır. Dolayısıyla çalışan bundan vazgeçemez, işveren de 'kullandırmıyorum' diyemez. Yasa, işe başladığı günden itibaren deneme süresi de dahil en az bir yıl çalışmış olanların yıllık ücretli izin hakkı olduğunu söylüyor. Çalışmanız bir yıldan az ise izin hakkınız yok ama işveren isterse gelecek yılın izni olarak kullandırabilir. İzin süreleri, çalışılan süreye göre 26 güne kadar çıktığı için bazı işyerlerinde bunun tamamının kullandırılması pek mümkün olmuyor. Yasa tamamının bir seferde kullandırılması gerektiğini söylese de bölünmesine de cevaz veriyor. İzin süreleri, tarafların anlaşmasıyla bir bölümü 10 günden aşağı olmamak üzere en çok üçe bölünebiliyor. İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemiyor. Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri sayılmıyor. Yani 14 gün izin hakkı olan bir çalışan iznine, gelen iki hafta tatilini de ekleyerek bunu 16 güne çıkarabiliyor.
Yıllık ücretli izinlerini işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir şehirde geçirecek olanlara, istemeleri halinde, belgelemeleri şartıyla 4 güne kadar 'ücretsiz' yol izni de verilmek zorunda. Yine işverenin, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini izne başlamadan önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorunluluğu bulunuyor.
Faruk ERDEM/SABAH