Türkiye Noterler Birliği 43. Olağan Kongre'sine katılan Adalet Bakanı Bozdağ, çıkışta gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, kaçırılan çocuklara ilişkin Başbakan Erdoğan'ın B ve C planları olduğuna dair açıklamalarını ve neler yapılacağının sorulması üzerine Bozdağ, 'Kaçırılan çocuklar son derece önemli. Aileleri ilk defa terör örgütünün kaçırdığı çocuklar nedeniyle tavır ortaya koyuyorlar. Belki daha öncede aileler tavır ortaya koyuyordu ama bunu yüksek sesle kamuoyunun önünde ifade etmiyorlardı. İlk defa kamuoyunun önünde yüksek sesle aileler terör örgütüne tavır koydular ve çocuklarının kendilerine iade edilmesini istediler. Ben bunun da çözüm sürecinin ortaya çıkardığı eğitimin kazanımı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bölgede yaşayan insanlarımız teröre karşı artık ortak hareket etme bilinicinin yükseldiğini gösteriyor bu. Aileler çocuklarına sahip çıkıyor. Onların teröre katılmasını arzu etmiyor ve bunu bütün Türkiye ve dünya kamuoyuna ilan ediyorlar. Tabii Hükümet olarak kaçırılan çocuklar bizim çocuklarımız. Hepimizin çocukları. Onları bulmak, onları sağ ve salim ailelerine kavuşmasını temin etmek Hükümetimizin görevidir. Bu konuda çalışmalar devam ediyor. Çalışmalar bittiğinde sonuç ortaya çıkacaktır. Umarız kısa sürede bu çocukları ailelerine kavuştururuz' şeklinde konuştu.
ADALET BAKANLIĞINDA PARALEL YAPI İDDİALARI
Adalet Bakanlığı Merkez Teşkilatında paralel yapının oldukça etkili olduğu iddialarını ve paralel yapının Adalet Bakanlığından temizlemek için neler yapıldığının sorulması üzerine Bakan Bozdağ, şunları kaydetti:
'Anayasamızın 138. maddesi son derece önemli. Orada yargı görevini yapanlar ile ilgili anayasaya, hukuka, kanuna ve vicdana bağlılıkla hareket etmekle ilgili orada ifade edilmektedir. Çok önemli bir düzenleme. Bütün yargı görevi yapanların anayasanın 138.maddesi çerçevesinde görevlerini yapması esastır. Devlette görev yapan herkesin aynı fikirde olması beklenemez. Farklı fikirlerde insanlar olabilir, farklı düşüncelerde insanlar olabilir, farklı inançlarda olabilir, farklı siyasi görüşleri olabilir. Bunlar demokratik bir toplumda zenginliktir, ülkenin gücüdür. Biz her zaman buna saygılıyız. Bundan sonraki süreçlerde de buna saygı duyacağız ama görevi yapan herkes kanuna, anayasaya uygun hareketle de mükelleftir. Farklılıklarını kanunların ve anayasanın uygulamasına asla yansıtmaması esastır. Eğer anayasa ve yasanın öngörüsü dışında bir şey varsa zaten bu disiplin hukukunu gerektiren bir husustur. Onunla ilgili disiplin çerçevesinde, yasalar çerçevesinde gereken işlem neyse onlar yapılır. Adalet Bakanlığı'nda yaptığımız tasarruflar bizim daha öncede yaptığımız tasarruflar. Çünkü bakanlıklarda görevlendirmeler, atamalar yasalar çerçevesinde yapılıyor. Zaman zaman bakanlar bir göreve getirdiği insanı başka bir göreve atayabilir. Bu Türkiye'de olağan bir şey. Adalet Bakanlığında da bazı görevlerle ilgili değişikliler oldu. Bu olması gereken bir şey, hukuk içerisinde bunu yapıyoruz. Yaptığımız değerlendirmeler çerçevesinde daha önce atadığımız arkadaşları başka bir göreve atıyoruz. Onu meslekten ihraç etmiyoruz. Onun işine son vermiyoruz. Daha önce görev değişikliği yaptığımız bu arkadaşları oraya yine biz atadık. Başkaları vardı orda. Onları başka yerlerde değerlendirdik. Bunlar normal ve rutin işlerdir. Normal ve rutin yapılan idari tasarrufları farklı anlamlara çekmek doğru değildir.'