17 Aralık operasyonunun ardından toplumun geniş bir kesimi Fethullah Gülen hareketine büyük tepki gösterdi. Sadece siyasi çevreler değil 135 muhafazakar sivil toplum kuruluşu ortak bir deklerasyon yayınlayarak sivil siyasete desteğini açıkladı. Gülen Grubu ile aynı dini gelenekten gelen Risale-i Nur talebelerinin ya da kamuoyunda bilinen adıyla Nurcuların tavrı merak ediliyordu. Önce Bediüzzaman'ın hayattaki beş talebesi, ortak bir bildiriye imza atarak bu çatışmada siyasetin ve AK Parti iktidarının yanında yeraldıklarını ifade ettiler. Nurculuk hareketinin çatı kuruluşlarından biri olan Barla Platformu da net bir tavır koyarak siyasete yapılan müdahaleye ve Fethullah Gülen'e sert bir tepki gösterdi.
Barla Platformu Başkanı Said Yüce ile günümüzde Bediüzzaman Müzesi olarak hizmet veren Rüstem Paşa Medresesi'nde bir araya geldik.
İşte Said Yüce'nin Gülen hareketi ve Nurculuğun son gelişmeler hakkındaki duruşunu özetleyen açıklamalarından bazı başlıklar:
NUR TALEBELERİ SİYASETE MÜDAHALE ETMEZ
-Said bey Nurculuk nedir, Nurculuk ile Gülen hareketini birbirinden ayıran temel özellikler nelerdir?
Nurculuk, Bediüzzaman hazretlerinin başlattığı, günümüze kadar devam eden bir akım. Nur talebeleri olarak bilinen bu grup sadece Türkiye'de değil dünyanın dört bir yanında hizmetlerine devam ediyor. Nur hareketinin en önemli özelliği, Kur'an'ın bu asra bakan tefsiri olan Risale-i Nur'ları okumak ve oradaki temel prensipler doğrultusunda hizmet yürütmektir. Devletin yapacağı işleri devlet ve hükümet yapmalıdır. Risale-i Nur talebeleri hizmet düsturlarının dışına çıkarak siyasete yön vermeye çalışırsa, günümüzde Gülen grubunun düştüğü hataya düşmüş olur. Asayiş bozulur. Nitekim şimdi olan budur.
Risale-i Nur hizmeti maddiyat üzerine bina edilemez. Dünyevi maksadı yok. Siyasi bir cemiyet de değil. Yani para, mülk, rakamsal büyüklükler, binalar, kurumlar üzerine kurmamış bu hizmeti. Dini bir cemaatin elinde her türlü para, teknik donanım, bürokratik güç gibi argümanlar var. Dolayısıyla bu güç muhatapların endişe etmesine neden oluyor. Sadece o cemaate zarar vermiyor dine de zarar veriyor.
-Nurculuk denilince akıllara Gülen hareketi geliyor. Bu algıdan rahatsız mısınız?
Bu tartışmalardan en büyük zararı Nur talebeleri gördüler. Fethullah Gülen eserlerinde Hz.Pir dedi, Pir-i Mugan dedi. Bediüzzaman ismini zikretmekten hep çekindi. Neden çekiniyorsunuz? Ama onun bütün güzel fikirlerini kendi ifadeleriymiş gibi kullandı. Hedefine ulaşmak için Risale-i Nur'ların manevi kuvvetini kullandı. Ama hep kendi adını ön plana çıkardı. Said Nursi ve Risale-i Nurları gölgelemeye çalıştı. Nitekim, onların "sohbetlerine" katılanlar Risale-i Nur'lardan çok Gülen'in kitaplarıyla karşılaştı. Hep onlar okundu, okutuldu. Gülen, "Biz Nurcuyuz" demediği halde kamuoyu bu grubu Nurculuk hareketinin merkezine oturttu.
-Said Nursi'nin eserlerinin sadeleştirilmesi meselesi neden bu kadar önemli?
Kültür Bakanlığı kayıtlarına baktığınızda Türkiye'de en çok bandrol alan kitaplar Said Nursi'nin eserleri. Yani insanlar bu eserleri okuyor ve anlayabiliyor. Anlaşılmaz olsa bu eserlere sadece Türkiye'de son 15 senede 30 milyon satılmazdı. Ayrıca, bu kitaplar basit, güncel eserler değil, Derinliği olan İslami eserlerdir. Nur'lar, sadece akla değil, kalbe, ruha, duygu ve latifelere de hitap ediyor. Bu gerçeği yerli ve yabancı bir çok mütefekkir ve âlim teslim ediyor. Kur'ani kavramların yeni Türkçe 'de karşılığı yok. Sokakta kullanılan 300-400 kelimelik Türkçe ile sadeleştirmeye kalkarsanız eserlere zarar verirsiniz.
GÜLEN HER ZAMAN BEDİÜZZAMAN'I KISKANMIŞTIR
-Peki Gülen hareketinin bu sadeleştirme girişiminin "herkes anlasın" şeklinde özetlenebilecek kadar masum olduğunu düşünüyor musunuz?
Risale-i Nur Külliyatı'nda Bediüzzaman, bazı ilim ehlinde enaniyet, kıskançlık, örtülü düşmanlıktan bahseder. Mektubat isimli eseri adeta bugünkü cemaat tehlikesinden bahsetmektedir. Fethullah Gülen maalesef Bediüzzaman'ı hep kıskanmıştır. Sadece kıskançlık yok intihal de var. Gülen'in kitaplarında Risale-i Nur'dan bahsedilmeden o kadar çok alıntı vardır ki, kendi fikri gibi sunar. Biz ne zaman Risale-i Nur ve Bediüzzaman ile ilgili bir etkinlik yapsak, kısa bir süre sonra aynı yerde Gülen ile ilgili bir etkinlik yapıyorlar. Aynı ilim adamlarını davet ediyorlar. Risale-i Nur'dan hiç bahsetmeden sadece Gülen'den bahsediyorlar. Bediüzzaman'a ait olan sözleri sanki Gülen'e aitmiş gibi göstermeye çalışıyorlar.
Merhum Mustafa Sungur ağabey'in neredeyse her gün yanındaydım. Gece gündüz yanında olan insanlar vardı. Zaman gazetesinde konuşturulan Aynur Hanım, babası Sungur ağabeyi çok az görürdü. Gülen'e bakışını, siyasete bakışını, Risale-i Nurların tahrifatına gösterdiği hassasiyeti tam bilemeyebilir. Gülen gurubunun içinde olduğu için etki altında kalmış olabilir. Ben şahidim, merhum Mustafa Sungur sadeleştirmeyi yapanları engelleyemeyince feryad eder derecede sözler sarfetmişti. Videoları kendi ısrarı ile çektirip yayınlattı. Bunları kendisi bizleri çağırarak büyük bir kararlılıkla yaptı. Sungur ağabey "bu hükümet için ehven-i şer değil, hayrın en büyüğüdür" demişti.
-Bu tartışmada aileler içinde sorun oluştu. Size yansıyan bilgiler var mı?
Gülen sadece devlete değil ailelere de müdahale etti. Ailelerin de içine ateş attı. Büyük nifak soktu. İnsanların evlenecekleri insanlara bile cemaat ağabeyleri, ablaları karar verdiler. Askeriyeden, iş dünyasından, yargıdan, siyasetten birinin oğlu ya da kızı ile evlendirilmeye çalışıldı. Evliliklere bile müdahale ettiler. Bugün siyasetçilerin, önemli işadamlarının, önemli bürokratların evlerinde Gülen grubundan damatlar var. Bugünkü iktidar partisinin üyelerinin evlerinde cemaatten damatlar var. Evlerde büyük sıkıntılar, kavgalar oluyor. Bunu bile planladılar.Evlilikler gönül işidir, sünnettir. Buna neden müdahale ediyorsunuz?
Din bu değil, 30 Mart seçimlerinde kardeş kardeşe düştü. Aileler içinde "CHP'ye oy vereceksin" baskısı yapıldı. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür. Tesettür Allah'ın emri olduğu halde kendini gizlemek için başları açtırdılar. Doğruluk bunun neresinde? En büyük bir hedef bile buna değer mi?
BANDROL MESELESİ ÇARPITILIYOR
-Son günlerde Risale-i Nur Külliyatı'na bandrol verilmediğini okuyoruz. Bu konuyu araştırma imkanınız oldu mu?
-Gülen Gurubu, Risale-i Nur zeminini kullandı. Sadeleştirme meselesinin önemini bazıları anlayamıyor olabilir. Gerçekten bu çok önemli bir meseledir. İlimi ve imani bakımdan fevkalade kuvvetli eserler olan Risaleleri sadeleştirerek değersizleştirmek ve tesirini kırmak istiyorlar. Üstadın talebelerinin itirazının temelinde de bu mesele var.
Bediüzzaman Said Nursi kendi eserlerinin ne şekilde basılacağını, yayınlanacağını ve elde edilen gelirlerin nasıl kullanılacağını Risale-i Nur Külliyatı'nda çok açık şekilde ortaya koymuş. Hiçbir şüpheye ve yoruma açık değildir bu. Birincisi bu eserin orjinaline müdahale edilmemesini istiyor. İkincisi ise bu eserlerin gelirinin müellifin tayin ettiği şekilde harcanmasıdır. 26 yayınevi bu eserleri basıyordu. Büyük kısmı Bediüzzaman'ın bu vasiyetine uymuyordu. Gelirleri kendi amaçları için kullandılar. Bakanlık da yapılan başvurular üzerine bandrol vermeyi durdurmuş. Yasa çok açık. Eş ve çocukları olmadığına göre atanmış varisler burada hak sahibidir. Şimdi böyle bir süreç işliyor.
Yakında köklü bir çözüm bulunacağını tahmin ediyorum. Bu ısrarı da anlayamıyorum. Hizmet etmenin tek yolu Risale-i Nur yayıncılığı mıdır?