Sivil siyasetin, askeri vesayete galebe çalmasının hem sembolik hem de pratik sonucu, Ağustos 2011'deki Askeri Şûra'ya Başbakan Erdoğan'ın başkanlık etmesiydi.
O günden sonra askerler gündelik siyasete müdahale etmekten, mesela üstlerine vazife olmayan konularda açıklama yapmaktan vazgeçtiler.
Benim izlenimim biraz farklıydı: Asker bir adım geri atmış ve orada durmuştu. Evet, sivil siyasetçilere, "Buyurun, ne istiyorsanız yapın" demişti ama temel değerlerinde bir değişiklik olmamıştı.
2011 sonbaharından günümüze iki buçuk yıl geçti. Bu süre zarfında Başbakan Erdoğan ile GK Başkanı Org. Necdet Özel arasında bir gerginlik olduğunu duymadık. Mutlaka anlaşmazlıklar olmuştur ama kısa süre içinde uzlaştıkları belli oluyordu.
Derken Türkiye hava sahasını ihlal eden Suriye askeri uçağı TSK tarafından düşürüldü...
O arada Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt; fol yok, yumurta yok, Türkiye toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi'nin ('Saygı Karakolu'nun) boşaltılmasını istedi... Tabii Ankara da özetle "Saldıran cevabını alır" dedi.
Bunun üzerine muhalefeti oluşturan kesimler (CHP, MHP, BDP ve Cemaat medyası), "Hükümet ülkeyi savaşa sokup, oylarını artırmak mı istiyor" diye ayaklandı. (Ara Notu: "Ne alakası var" diyeceksiniz...
Bağlantı şöyle: Tarih gösteriyor ki bir savaş durumunda vatandaşlar, hükümetin çevresinde toparlanıyor.)
Şu maddelere dikkat
Tartışmalar devam ederken, GK Başkanlığı sitesinde 10 maddeden oluşan bir açıklama yayınlandı dün. Açıklamadan çıkan ilk mesaj özetle şuydu: "TSK, kendisini iç siyasete çekmek isteyenlere izin vermeyecektir."
Medya açıklamayı önemsemedi; hatta bazı gazeteler birinci sayfadan bile duyurmadı.
Bana kalırsa, metinde bu mesajın ötesinde bazı noktalar vardı. Örneğin ikinci ve dördüncü maddeleri okuyalım:
(2) "Birçok kereler açıkladığımız gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ordusudur. Desteğini, moralini, kaynağını Yüce Türk Milletinden ve şanlı tarihinden almaktadır."
(4) "Türk Silahlı Kuvvetleri; Anayasamızda işaret edilen 'demokratik, laik, sosyal hukuk devleti' ilkesine sadık, hukukun üstünlüğüne inanan, insan haklarına saygılı ve anti demokratik usul ve uygulamaları reddeden duruşunu muhafaza etmekte kararlıdır."
Hâlâ "görece özerk"
Bu maddeleri başka bir gözle okuduğumuzda...
2011 sonbaharından beri TSK'da temel bir değişiklik olmadığını, kurumun "görece özerk" halini korumaya devam ettiği rahatça söylenebilir.
Açıklama elbette muhalefetin iddialarını reddediyor... Ama bu reddediş, iktidarın durduğu konumdan değil, adeta üçüncü bir pozisyondan ifade ediliyor.
Paranoya mı yapıyorum? Olabilir. Adam ne demiş: "Paranoyak olmam, takip edilmediğim anlamına gelmez..."
Not: 17 Aralık operasyonunun ve ses kayıtlarının Cemaat ile sınırlı bir mesele olmadığını defalarca yazdım. Dün YouTube'un engellenmesine yol açan ses kaydı, bunu bir kere daha gösterdi.
Düpedüz uluslararası casusluk...