En büyük şansları da bu oldu. Defalarca gaz odasına gönderilmekten Mengele sayesinde kurtuldular. Herkesi titreten bu cani doktorla duygusal bir ilişki bile kurdular. Yine bir Yahudi soykırımı öyküsü, ama bu defaki oldukça farklı…
Yahudi Soykırımı, Auschwitz Toplama Kampı üzerine hemen hemen yazılmadık şey kalmadı gibi. Özellikle Auschwitz'te katledilen ya da buradan sağ çıkmayı başaranların öyküleri dillere destan oldu. Nazilerin on binlerce Yahudi'ye mezar yaptığı bu kampın çok değişik sakinleri oldu. Ama hiçbirisi "Auschwitz'in 7 Cüceleri" kadar ilginç olmadı. Yedisi cüce olan Ovitz ailesinin 10 ferdi bu kampa gönderildi, üstelik dünyanın en korkunç canilerinden Doktor Mengele'nin eline düştüler, üzerlerinde tıbbi deneyler yapıldı ama her şeye rağmen hepsi buradan sağ çıkmayı başardı. Daha da ilginci hayatta kalmalarını sağlayan en önemli etken on binlerin katili Dr. Mengele oldu. Bu sıra dışı ailenin ilginç ama ibretlik öyküsü Avrupa'da yayınlanan Yehuda Karen ve Eilat Negev imzalı "Nous Etions des Geants" (Biz Birer Devdik) isimli kitapla yeniden gündeme geldi.
Lilliputlar Auschwitz'te
19 Mayıs 1944 günü Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı'na yeni getirilen Yahudiler arasında bir grup oldukça dikkat çekiyordu. Trenden inen kalabalık grubun içerisinde bulunan yedi kişi küçücük boylarıyla hemen fark ediliyorlardı. Transilvanya'dan toplanıp gelen bu insanlar Ovitz ailesiydi. 10 kişiydiler ama içlerinden yedisi doğuştan cüceydiler. Rozika, Avram, Micki, Franziska, Frieda, Perla ve Elizabeth gündelik hayatın pek çok işine uyum sağlayamayacak derecede cüce bedenlere sahipti. Ama bu eksikliklerini birbirlerine kenetlenerek gidermişlerdi ve bu sayede de hayatlarını kazanıyorlardı. Meşhur "Gulliver'in Maceraları" romanındaki cüceler ülkesi Lilliput'tan esinlenererek "Lilliputlar" adında bir tiyatro grubu kurmuşlar, gösteriler düzenleyip, şarkılar söylüyorlardı. Diğer insanlardan farklı ve minicik bedenlere sahip oluşları hayatta olduğu gibi insanlara mezar olacak bu toplama kampında da işe yarayacaktı ama henüz bunu bilmiyorlardı. İleride dumanı tüten bacaları gördüklerinde daha önceden oraya konulan bir esire sordular: "Bu da ne oluyor" diye. Cevap çok netti: "Burası Auschwitz, Yahudilerin mezarı. Sizin de sonunuz bu fırınlarda olacak". Ovitz ailesinin yedi cüce ferdi o zaman nasıl bir yere getirildiklerini anladılar ve korkuyla tanıştılar. Farklı vücut yapıları SS subayları tarafından fark edilince diğer esirlerden farklı bir yere konuldular. Onlara bu kampta ayrı bir görev düşeceği belli oluyordu. Dr. Mengele'nin huzuruna çıkarılacaklardı. Ama bir yandan da kendilerine soruyorlardı: "Madem burası bir ölüm kampı, o halde neden bir doktor var ve neden bizi görmek istiyor?". Bunu da kısa bir süre sonra öğreneceklerdi.