Türkiye'nin ilk medikal onkoloji bölümünü 1974 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesinde kuran Prof. Bülent Berkarda, pozitif düşüncenin, neşenin, komik filmler izlemenin ve lahanagillerin kanser tedavisinde çok önemli olduğunu söylüyor.
Aktuel Dergisi / Ürün Dirier
TÜRKİYE'NİN İLK ONKOLOĞU
Türkiye'nin ilk medikal onkoloğu Prof. Bülent Berkarda ile kanserin teşhis ve tedavisindeki gelişmeleri, kanserin neden çok da korkulması gereken bir hastalık olmadığını, destek gıdaların ve alternatif tedavilerin katkısını, kahkaha atmanın ve şükretmenin tedaviye etkisini konuştuk. 1974 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Medikal Onkoloji bölümünü kuran Prof. Berkarda ile Osmanoğlu Hastanesi'ndeki odasında bir araya geldik.
● Sizce 70'lerden bu yana kanser teşhis ve tedavisinde önemli ilerlemeler kaydedilebildi mi?
Bilgisayarlı tomografiler, ultrason cihazları, PET cihazı, MR… Bunların hepsi son 15-20 yılın buluşları. 30 sene evvel bir beyin tümörünü teşhis etmek çok zor iken şimdi bir MR ile yakalanabiliyor. Pet/BT ile kanserli hastanın kanseri başladığı yerde mi yoksa yayılmış mı yayılmamış mı anlamak mümkün oluyor. Eskiden sadece meme kanseri, lenfoma diyorduk. Şimdi meme kanserini beş ayrı, lenfomayı 10 grupta teşhis edebiliyoruz. 70'lerde başlarken elimizde 4-5 ilaç vardı, bugün 50 tane ilaç var. Radyasyon onkolojisinde de artık sağlam dokulara zarar vermeden nokta atışıyla tümörü ışınlamak mümkün.
"İnsanlar kanserden çok kalp krizinden ölüyor"
● Ama yine de kanser günümüzün en çok korkulan hastalığı… Bu da kanser tedavisinde gerçek bir ilerlemenin olmadığını göstermez mi?
E kanserin adı çıkmış, o yüzden korkuluyor. Hâlbuki kanserden çok kalp hastalığından ölüyor insanlar ama bundan hiç bahsetmiyoruz. İş kalbe geldi mi cesur oluyoruz nedense. 100 kişi öldüyse 70'i kalp damar hastalıklarından 30'u kanserden ölüyor. Kanser insanı psikolojik olarak korkutuyor. 30 sene önce bugünkü tedavi araçları yokken hastalık çok kötü seyrettiği için korkulur bir hastalık olmuş ve bugün de aynı şekilde korkuluyor. Oysa günümüzde teşhis edilen kanserlerin yüzde 60-65'i iyileştiriliyor.
● Maruz kaldığımız kimyasallar kanserin oluşumuna nasıl etki ediyor?
Sigara, deterjanlar, pestisitler ve herbisitler gibi birçok kimyasal madde, hücre çekirdeğinin içinde bir yumak gibi sarılı duran DNA'nın şifresini bozuyor. Hücre çoğalmasından ve kemale erdiğinde ölümünden sorumlu olan mekanizma bozulduğunda, hücreler ölçüsüzce çoğalmaya başlıyor ve ölümsüzleşiyor. Bu hücreler bir haydut çetesi gibi çoğalıp sonra da damarlardan kana karışıyor ve kan akım hızının yavaşladığı bir yerde karaya çıkıp kolonileşmeye başlıyorlar. Yani kanser yayılıyor. Kimyasallar haricinde doymuş yağlar, bazı virüs, mikrop ve bakteriler de DNA'da hücre çoğalması ve ölümünden sorumlu mekanizmayı bozabiliyor.
● Kanserin kesin tedavisi tıp tarihinde neyin keşfinden sonra gelecek sizce?
Öyle tek bir şey söz konusu olamaz. 1970'den beri belki 100 bin çalışma yapılmış, bir milyon makale yayınlanmıştır. Binlerce araştırmacı DNA ve yayılma mekanizması gibi bir sürü başlık altında araştırma yapıyor.
"Tedavi için Amerika'ya gitmeye gerek yok"
● Ülkemizde kanser tedavisi ne aşamada?
Gayet iyi, Amerika'da ne varsa Türkiye'de de aynısı yapılıyor. Ölüm oranları burada daha düşük. Amerika'ya tedaviye gidenler boşuna gidiyor. Buradaki doktorların hepsi zaten Amerika'da 3-5 sene kalmış doktorlar. Tedavide kullanılan ilaçlar da aynı.
● Kemoterapi yan etkilerinden dolayı kanser hastalarının korkulu rüyası… Daha uzun yıllar bu yöntem kullanılır mı sizce?
Kemoterapi eğer iyi yetişmiş onkologlar tarafından uygulanırsa yan tesirleri yüzde 80 oranında azaltılabilir. Kitaplarda kemoterapi listeleri vardır ama bir doktor sadece orada yazanı yaparsa yetersiz olabilir. Hastanın psikolojisi ve destek tedaviler göz önünde bulundurularak yapılmalı. Kemoterapi daha uzun yıllar uygulanır ama şunu belirtmekte fayda var ki bu yöntem her hastaya iyi gelmez.
● Hangi hastalara iyi gelir, hangilerine gelmez?
Kemoterapinin en iyi geldiği kanser türleri, kan hastalıklarından çocuklardaki lösemiler, lenfomalar, erişkinlerdeki lenfomalar, testis kanseri, hoçkin hastalığıdır. Bunlarda kemoterapi hemen hemen şifadır. Meme ve mesane kanserlerinde kemoterapi yüzde 50 işe yarar. Sarkomlarda ise çok az etkilidir.
"Kanseri yenmek için günde 20 kere kahkaha atıp şükredin"
● Kanserin gerek oluşma gerekse tedavisi aşamasında stresin, üzüntünün yani moral durumunun çok etkili olduğu biliniyor artık… Peki, nasıl etkili oluyor?
İki tür insan vardır; biri kanser olduğunu öğrenir, "ben bunu yenerim" der, etkilenmez; diğeri "öldüm bittim ben" der ve yıkılır. Hasta bana geldiğinde yumruğunu masaya vurup "ben bunu yenerim" diyorsa zaten iyileşir. Onu kimse tutamaz. Beyin düşünürken endorfinler salgılar. O endorfinler vücudun bütün hücrelerine etki ediyor. İyi ve kötü düşünceye göre endorfinler var. İyi düşününce iyi endorfin salgılanır ve onlar da vücudun bağışıklık hücrelerini kamçılayarak bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Bağışıklık sisteminin savaşçıları akyuvarların lenfosit grubudur. İyi endorfinler işte bu lenfositleri kamçılıyor. Bunlar da kolonileşmek için damarlarda yola çıkmış olan kanser hücrelerini yakalayıp yiyorlar. Dolayısıyla neşeli, morali yüksek insanlar endorfinleri sayesinde bağışıklığını güçlendirip kanseri yeniyorlar.
● Bazı hastalar tedavi aşamasında çok huysuz, mutsuz ve umutsuz oluyor. Böyle hastalar için psikiyatrik tedavi çok önemli o zaman?
Antidepresanlarla moralini düzeltmeye çalışırsınız, yarasın diye uğraşırsınız tabii. Ama en önemlisi onu güldürmek. Kapıdan çıkarken her hastama akşama komik film seyredin derim. İnsan gülerken iyi endorfinler salgılar çünkü. Gülmenin en kolay yolu da komik film izlemektir. Şarlo izlesinler, Ata Demirer izlesinler mesela. Aslına bakarsanız sebepsiz de gülünebilir ama onu bizim Türk insanına anlatmak zor. Günde 20 kere "Hahahahah" diye gülebilir hasta durduk yere. Ama bunu şimdi kime anlatacaksın, bizim millet inanmaz böyle şeylere, şüphecidir.
"Şuur altı beyin ne derse ona inanır"
● Durduk yere, gülmek olsun diye gülünce de endorfin salgılanıyor mu gerçekten?
Tabii ki. Beyin onu gerçek sanıyor. Şuur altı kanar. Ne dersen ona inanır. Kahkaha atıp iyiyim de iyiymişiz der, kötüyüm de kötüymüşüz der. İnsan vücudu bir gemi gibidir. Emirleri kaptan verir, makine dairesi emirleri yerine getirir. Bizde de kaptan beyindir. Bilinçaltı da makine dairesi. Telkin çok önemli. Oturup günde 10 kere bugün çok iyiyim şükür de, karaciğerin, dalağın, akciğerin ona göre çalışır. İşte kaptan iyiyiz derse beyin iyi endorfin salgılar. Mutsuz olan insanların makine dairesi iflas ediyor.
● Tedaviye destek olarak neler öneriyorsunuz?
Mesela Reishi mantarının bağışıklığı güçlendirdiği biliniyor. Hakkında pek çok yayın var. Japon mantarlarının bir karışımı olan PS Complex, CQ Complex, Koenzim Q 10, Alpha Lipoic Acid ve Omega 3 de öyle. Ben bunlara küçük kanser ilaçları diyorum. Tedaviye yardımcı oluyorlar. Tabii bunlara bütün onkologlar inanmaz. Ben inananlardanım. Çünkü yurt dışında bunlarla ilgili yapılmış yüzlerce çalışma ve yazılmış makale var, açıp okursanız. Ama öyle şey olmaz deyip kesip atan çok, okumuyorlar çünkü. Dolayısıyla onun için yok o. Daha rahat oluyor öyle, sıkıntın da olmuyor, sorumluluk da almamış oluyorsun. Biz, ise var öyle şey diyenlerdeniz. Biz gerektiğinde kemoterapi de veririz ama bunları da veririz, moral de veririz, güldürürüz de hastayı. Bizim hastalar da daha çok yaşar. Her onkolog aynı zamanda bir psikolog olmalı. Psikoloji bu işin yüzde 25'i.
● Hastalarınıza sofranızdan eksik etmeyin dediğiniz yiyecekler neler?
Lahanagiller. Yani brokoli, karnabahar, lahana, brüksel lahanası. Bunların içinde sülforofanlar denen kükürtlü bileşikler var, kansere karşı tesiri olan. Hastalarıma her gün sofranızda bir lahanagil olacak diyorum, hatta bunları bazen çiğ yiyeceksin. Lahana salatası mesela. Doğrayacaksın çiğ çiğ, üzerine biraz sirke, biraz mayonez, öyle yiyeceksin, güzel de oluyor. Sanki bir kutu kanser ilacı almış gibi olursun. Böğürtlengillerin içinde de kansere karşı çok önemli maddeler var. Benim hastalarım aktardan yabanmersini alıp her akşam bir avuç yer. İçinde bayağı kanser ilacı var. Buğday ruşeymi de çok faydalı.
● Kesinlikle tüketilmemeli dediğiniz besinler?
Kanser hücresi şekeri çok sever, canlanabilmek için şeker bekler. Şeker bir kanser hastası için düşmandır. Bu nedenle, hamur işi ve tatlıdan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.