Her yıl çeşitli güvenlik birimlerinin ve bürokratların katılımıyla valilikte bir toplantı yapılıyor ve kimlerin koruma altına alınacağı ve kimlerin riskten kurtulduğu tespit ediliyor. Risk altındaki insanlar "yakın koruma, mekân koruması ve çağırmalı koruma" gibi yöntemlerle korunuyor. Düşüncelerinden dolayı risk altında olan ve korunan bazı gazetecilerle konuştuk…
Arkanızda vurma yetkisine sahip, hatta silahının horozu kalkmış, mermiyi namlunun ağzına sürmüş, seri atış yapabilen biri var. Önemli olan saldırıyı mutlak anlamda önlemek değil caydırmak; saldırı gerçekleştikten sonra saldırıya uğrayanı kurtarmak ve saldıranı etkisiz hale getirmek". Bu sözlerin sahibi emniyetçi değil hepimizin tanıdığı bir gazeteci: Abdurrahman Dilipak… Dilipak'ı evindeki ziyaretimiz sırasında yanımızda, konuşmalarımızı yakından dinleyen, elimi her çantama atışımda tedirgin bakışlarla beni süzen, Dilipak'ı sanki psikolojik olarak koruma kalkanına almış eski bir özel harekâtçı bulunuyor. İri yarı vücuduyla neredeyse oturduğu koltuğa sığmayacak cüssede olan bu kişi bütün tehditlere karşı Dilipak'ı korumakla görevli bir polis…
Bir gazeteci olarak korumayla gezmek durumunda kalan sadece Dilipak değil. Onun kaderini paylaşan, açık tehdit altında olduğu için korumayla yaşama mecbur bulunan pek çok gazeteci var. Elbette bu durum bugüne kadar 61 gazetecinin öldürüldüğü faili meçhuller Türkiye'sinde hiç de sebepsiz değil…
Bu tür tehdit altındaki insanları ve gazetecileri Emniyet Genel Müdürlüğü Koruma Daire Başkanlığı koruyor. Emniyet'in belli bir bütçe ve insan kaynağı ayırarak yaptığı bu koruma işlemi gizli yürütülüyor. Kendilerinden bilgi almak istediğimiz başkanlık yetkilileri "Eğer zayıf noktalarımızı söylersek zaaf oluşturur. Güçlü taraflarımızı söylersek saldırı noktalarını göstermiş oluruz" diyorlar. Ancak edindiğimiz bilgilere göre her yıl çeşitli güvenlik birimlerinin ve bürokratların katılımıyla valilikte yapılan toplantıda kimlerin koruma altına alınacağı ve kimlerin artık risk altında olmadığı tespit ediliyor. Risk altındaki gazeteciler "yakın koruma, mekân koruması ve çağırmalı koruma" gibi yöntemlerle korunuyor.
Peki "koruma"yla yaşamak nasıl bir şey? Yazılarından, düşüncelerinden dolayı risk altında olan ve korunan bazı gazetecilere sorduk...
Agos Gazetesi Yazarı Aydın Engin:
Hangi tehlikeli alanlarda geziyordunuz ki size koruma tahsis edildi?
Hrant öldürüldükten sonra "Agos gazetesi susarsa Hrant susmuş olur" diyerek birkaç arkadaşla Agos'un mutfağında çalışmaya başladık. Öbür taraftan gazetenin ve Dink ailesinin sözcülüğünü yaptım. Hrant'ın ölümünden yaklaşık 10 gün sonra eşimle Boğaz Köprüsü'nü geçerken bir polis şefi arayarak vilayet kanalıyla bana koruma tahsis edildiğini iletti. "Yarın Kıbrıs'a gidiyorum, dönüşte konuşalım" dedim. Bunun tartışmasız olarak yarın başlayacağını net bir şekilde tekrar etti ve saat kaçta gideceğim konusunda bilgi aldı.
Korumanız size nerede eşlik etmeye başladı?
Ertesi sabah evimden çıktığımda arabamın yanında polis arabasıyla birlikte üç kişilik ekip vardı. Polis şefi olan, benim arabama oturdu. Havalimanına yolculuğumuz sırasında şef önümüzde giden polis arabasına bileğindeki aygıttan komutlar veriyordu. Fiyakalı bir yolculuktu (gülüyoruz). Havalimanına gittiğimizde hayatımın geri kalanında bana eşlik edecek olan korumam beni uçaktaki yerime kadar götürdü ve "Malûm şahıs yerine oturdu" diyerek ekibe bilgi verdi. Böyle bir durumda olayın ciddiyeti konusunda tedirgin oluyorsunuz. Kıbrıs dönüşünde ise yine aynı ekip beni karşıladı. Ertesi gün valiliği arayarak koruma istemediğimi bildirdim ama telefonda konuştuğum zat hiç nazik olmayan bir üslupla "size soran olmadı" dedi.
Korumayla yaşamak sıkıntılı bir durum mu?
Yapışık yaşamanın birtakım zorlukları vardır. Bakarsınız dünya görüşleriniz, huyunuz suyunuz tutmaz. Solcuların polis konusunda hassasiyetleri vardır. Bunun yanında gece arkadaşlarınızla dışarı çıkarsınız, birbirinize şakalar yaparsınız. Bu gibi durumlarda korumam açısından kendimi şanslı hissediyorum. Solculuğu ahlaki değer olarak benimsemiş biri olarak özel ev ziyaretlerinde korumam aşağıda beni beklerken yukarda yemek yemek, iyi zaman geçirmek beni rahatsız eder. Yemek boğazıma düğümlenir. Onun için sürekli saatime bakarım. İtiraf edeyim ki, bazen "Bugün evdeyim, dışarı çıkmayacağım" deyip kandırdığım da oluyor kendisini (gülüyoruz). Eğer şanslı değilseniz korumayla yaşamanın çok rahat olduğu söylenemez.
Korumayla kendinizi hakikaten güvende hissediyorsunuz?
Burada caydırıcı olması daha önemli. Yoksa biri sizi bıçaklamak isterse yapacağınız bir şey yoktur. 70'li yıllarda Politika gazetesinin başındayken "Sana silah verelim" dediler. "Vursam vursam kendimi vururum" dedim, ancak saldırgan silahı görünce kaçabilir…
Bize korumalı yaşam tecrübenizden ilginç bir hikâyenizi anlatır mısınız?
İl dışına çıktığınızda o ilin polisleri sizi korumaya alıyor. Diyarbakır'a gitmiştim, havalimanında polislerle karşılaşamayınca biz de arkadaşlarla meşhur bir et lokantasına gittik. Yemeğimizi yerken bir anda sessizlik oluştu. Benim tepemde bir garson belirdi, uzaklara bakarak adeta karnından konuşuyormuşcasına "Aydın Engin hanginiz?" dedi. "Benim" dedim. Garson tekrar sözü alarak "Polisler geldi seni alacaklar, isterseniz sizi arka kapıdan çıkarır, Bismil yoluna kadar bırakırız, sonrasını kendin halledersin" dedi. "Yok canım, arkadaşları çağır" dedim. O anda karizmayı fena halde çizdim, onlar benim azılı biri olduğumu zannetmişlerdi galiba (gülüyor). Şef garson bir daha yüzüme bakmadı.
Vakit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak:
"AVI İZLERSENİZ AVCIYI DA YAKALARSINIZ"
Korumanın sizce caydırıcı bir etkisi var mı?
Arkanızda vurma yetkisine sahip, hatta silahının horozu kalkmış, mermiyi namlunun ağzına sürmüş, seri atış yapabilen biri var. Burada önemli olan saldırıyı mutlak anlamda önlemek değil caydırmak; saldırı gerçekleştikten sonra saldırıya uğrayanı kurtarmak ve saldıranı etkisiz hâle getirmek.
Risk altındaki insanlar bu kadar korumasız mı kalıyor hakikaten?
Prof. Dr. Mahir Kaynak'ın koruması yok. Koruması yok demek korunmadığı anlamına gelmez.
Yani risk altındaki kişi bilmese bile devlet onu takip mi ediyor?
Bu tür kişilerin öldürülmesinin siyasi sonuçları var. Sağlıklı bir yönetimde illa korunan kişinin korunduğunu bilmesi gerekmiyor. Siz avı izlerseniz, avcıyı da yakalayabilirsiniz. Belli avlar belli avları avlar. Avı örgütlerseniz avcıyı avlarsınız.
Peki siz izleniyor muydunuz?
Aslında bir şekilde izleniyordum çünkü olayların üzerine giden bir gazeteciyim.
Bildiğimiz kadarıyla siz toplu taşıma araçlarını kullanıyorsunuz. Bu daha riskli değil mi?
Otomobile binmemek daha güvenlikli bir yol aslında. Elektronik takip sistemiyle otomobiliniz takip edecek olsalar hangi kırmızı ışıkta, nerelerde duracağınızı tahmin edebilirler. Bu kitle taşıma aracında o kadar kolay değil. Bu tür bir yolculukta otobüsten inip taksiye, dolmuşa çapraz geçişler yapabilirsiniz.
Kendinize göre bir güvenlik planı yapmışsınız anlaşılan değil mi?
Her canlı yaşama refleksine bağlı olarak birtakım basit çözümler geliştirir. Bunlar etkilidir de ayrıca.
Ne zaman kendi korumalığınızı yapmayı bırakıp devletin korumasına geçtiniz?
Irak savaşı öncesi "Tezkereye hayır" çalışmalarında etkin rol oynuyorduk. Bütün savaş karşıtı kesimlerin sözcülüğünü yaptım. Tezkerenin çıkmamasından bazı çevreler beni sorumlu tuttu. Belli bir risk oluştuğu için korunma durumunu kendileri teklif ettiler. Aradan zaman geçince risk azaldı.
Çağrı esasına göre koruma nasıl oluyor?
Ben çok nadir dışarı çıkarım, ev erkeğiyimdir (gülüyoruz). Riski hissettiğimde koruma şube müdürlüğüne faks çekerek koruma isterim. Kırk yıldır sokakta olan biri olarak korumayla dolaşmak beni sevenler için anlaşılır bir şey değil. Bazen beni kucaklayan sevenimi kalabalığın içinden korumam gelip ayırıyordu. Ona "Sen kim oluyorsun?" diyorlardı.
Korumalı hayata alışmak zaman aldı mı?
Kendimi belli bir risk seviyesinde hissettiğim için sorun olmadı. Korumalı yaşama hazır olup olmamak önemli. Eğer korumaya alınan adamın öldürülmek gibi aşırı bir korkusu varsa bu paranoyaya dönüşebilir ve bunu korumasına yansıtabilir "Adam ne biçim yaklaştı görmedin mi? Senin yüzünden kelleyi vereceğiz" diye çan çan konuşmaya başlayabilir. Koruması olan böyle insanlar da vardır muhtemelen…
Bir saldırı gerçekleştirildiğinde polisin yeteri donanıma sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
Risk oluştuktan sonra polisin CPRS sinyali ile yerini güvenlik ve sağlık ekiplerine bildirmesi gerekir. Ayrıca benimle ilgili özel bilgilerin bir dosya halinde korumanın cebinde olması gerekir. Alerjim var mı? Kan grubum ne? Mesela bana anjiyo yapılamaz çünkü kalp damarlarımın yerleri farklı. Benimle ilgili acil ve özel aranması gereken yerlerin telefonları bu dosyada olmalı.
Sokağa çıktığınızda bazen tedirginlik yaşıyor musunuz?
İnsanlar kendine göre bazı refleksler oluşturmuşlardır. Mesala aracınızı çöp bidonunun yanına park etmezsiniz, aracınızı burnu dışarı çıkık park etmezsiniz. Buna benzer birçok refleks. Korkuyu fobiye dönüştürmedikçe kapıdan çıkar çıkmaz sağa sola bakmak, hiç ortada yokken kapıda simitçi ya da ayakkabı boyacısını fark etmek, köşede sürekli birilerinin takıldığına, bir taksinin bekleyip beklemediğine bakmak normal. Eğer sizi takip eden biri varsa doğru tepkiler veriyorsanız sorunun oluşmasına fırsat vermezsiniz.
Önceki korumalarınızla iletişim halinde misiniz?
Hâlâ bayramlarda ararlar. Onlar aileden biri artık. Hepimiz insanız sonuçta, kızının ve oğlunun iş meselelerinde beni ararlar. Evini satacağı zaman bana danışır.
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Hikmet Çetinkaya:
"İŞLENEN FAİLİ MEÇHULLER KARŞISINDA KORUMA İSTEMİYORUM DEMEK DONKİŞOTLUK OLUR"
Koruma hayatınıza ne zaman girdi?
24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu katledildikten bir hafta sonra emniyetten arayıp yakın koruma tahsis edildiğini söylediler. 16 yıldan bu yana dört korumam oldu. Son korumamla sekiz senedir beraberiz.
Zor değil mi bunca zamandır korumayla yaşamak?
Zaman içinde alışıyorsunuz. Türkiye'de demokrasi ve özgürlükler yaşam biçimi olarak kabul görürse gazetecilerin korumayla yaşama mecburiyeti sona erer. Her yere korumayla gitme sorunu da ortadan kalkar. Bir gazeteci olarak klasik müzik konserine, tiyatroya, sinemaya, gitmek zorundasınız.
Peki korumanın müdahalesini gerektiren bir durumla karşı karşıya kaldınız mı?
Yakın dönemde böyle bir şeyle karşılaşmadım. Terör örgütlerinden tehdit alıyorum ancak son üç yıldır ciddi tehdit gelmedi. Zaten böyle ciddi tehditler olduğunda koruma polisi gerekli yerlere bildiriyor.
16 sene korumayla yaşamak size bıkkınlık vermedi mi?
Böyle bir şey düşünmedim. Korumam daha önce Cumhurbaşkanlığı koruma ekibinde çalışmış. Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atıldığında "Yunuslar" şaşkın şaşkın bakarken bombacının peşinden koşan, korumamdı. Türkiye'nin çetelerden, darbecilerden, kökten dincilerden, terör heveslilerinden arındırılıp özgür bir coğrafya hâline getirilmesi gerekir.
Korumanızla aranızda bir muhabbet oluştu mu?
Emekli olan korumam geçenlerde tek maaşla geçinemediğini söyleyip ek iş bulma konusunda yardım istedi. Ben onların ağabeyleriyim.
Peki yaz tatillerine de korumayla mı gidiyorsunuz. Mesela kumsala?
O kadar da değil. Tatile güvenlikli yerlere gidiyorum. Ankara'ya gittiğimde gazetenin anlaşmalı otellerinde kalıyoruz. Ben orta odaya yerleşiyorum, korumam ve şoförüm sağımdaki ve solumdaki odada kalıyorlar. Ben silah taşımayı sevmesem de şoförümün de silahı vardır.
Bize anlatacağınız ilginç bir olay var mı?
Bir korumam hareket tarzı, davranış ve tepkileriyle tam bir "Rambo"ydu. Biri trafikte arabayla bizi geçmek istediğinde sinirleniyordu, onu sakinleştirmek için epey çaba harcardım.
Bunca yıldır berabersiniz, hayatınızdan çıksa yokluğunu hisseder misiniz?
Uzun sene oldu, alıştım, yokluğunu hiç düşünmedim. Yokluğuna da alışırız tabi…
Bu kadar kaosun ve güvensizliğin içinde koruma size ne ifade ediyor?
Türkiye'de farklı düşüncedeki insanlar koruma altında; Yalçın Bayer'den Murat Belge'ye, Hikmet Çetinkaya'dan Oral Çalışlar'a birçok insanı devlet korumak zorunda kalıyor. Bu çok acı… Bu farklı düşüncedeki insanlar ideolojileri ne kadar ayrı olsa da Türkiye'nin renkliliğidir. Bu insanlar beraber televizyon ekranlarında tartışabiliyor ancak özgürce bu ülkede yaşayamıyorlarsa oturup düşünmek gerek. O yüzden Türkiye'de temel hak ve özgürlükler yaşama geçirilmeli. Hrant pisi pisine öldürülmüştür, çünkü koruması yoktu.
Hrant gibi Uğur Mumcu da tedirgin miydi?
Ölümünden dört gün önce silahlı saldırıdan korktuğunu söylemişti. Türkiye'de faili meçhul cinayetler işleniyor. Tetikçiler bulunuyor fakat büyük patron bulunmuyor. Mesele bu. Bunca faili meçhul karşısında koruma istemiyorum demek Donkişotluk olur.
Taraf Gazetesi Yazarı Murat Belge:
"KORUMALARIMIZI OTLANDIĞIMIZ OLUYOR!"
Koruma maceranız nasıl başladı?
Hrant vurulduktan sonra Adana'ya gittiğim konferans dönüşü beni korumam ve ekip alanda karşıladı. Daha sonra nasıl anlaştıysak korumama Taksim tarafına gelmesini ve orada beraber çay içebileceğimizi söyledim. İyi bir uyumumuz oldu. Korumayla gezen diğer insanların böyle bir eşleşme içinde olduğunu pek sanmıyorum.
Konuştuğumuz diğer gazeteciler de sizin gibi uyum içinde olduklarını söylediler ama…
Öyle olmayanları da biliyorum. Değiştirme şansınız var, ancak "Acaba intikam alır mı?" çekinceleri var.
Korumanızla yaşadığınız sevimli hadiseler var mı?
Orhan Pamuk'un arabası falan yok. Bir gün uzak bir yere beraber davetliyiz. Ancak Orhan'ın koruması gelirse arabada yer kalmıyor. Orhan benim korumam olduğu için kendi korumasını birkaç kere çağırmadı. Bir davet dönüşümüzde Orhan "Çeşiti otlanma biçimleri var da koruma otlanmasını ilk defa yaşıyorum" dedi (gülüyoruz).
Korumanızın müdahale etmesi gereken bir durumla karşı karşıya kaldınız mı?
Olmadı. Ergenekon tipi örgütler beni öldürmek isterlerse buradan korumayla kurtulunmaz. Benim açımdan koruma hayatımı korumak değil eşimin, dostumun içini rahat ettirmekle ilgili. Bir de tabii caydırıcı tarafı var.
"Bu adam canımı koruyor" dediğiniz oluyor mu?
Her an bunu düşünmüyorum ama hayatımda yeri olan bir adam hâline geldi. Herkesle bu olmazdı…
Sonuçta sizin korumayla yaşayan birçok arkadaşınız var. Sizce korumalar sizi hiç çekiştiriyor mudur?
Anladığım kadarıyla "Senin adam bu konuda ne diyor?" gibi muhabbetleri var. Bir keresinde korumam hastalandı ülkücü görüşte bir adam geldi ancak bir çıkıntılık yapmadı. Bu memlekette çeşitli hödüklük ve kabalık biçimleri olur. Ama bu bölüm başka türlü yetiştiriliyor anlaşılan.
Korumanızın özel alanınıza, arkadaş çevrenize girmesi sizi rahatsız ediyor mu hiç?
Yok, hayır. Daha genç olsam daha farklı hayat tarzım olsa, çapkınlıklarım olsa rahatsız edici olabilirdi. Benim etrafımdaki insanlar korumamı seviyorlar. Kimse de "Eyvah polis var. Burada konuşulanları söyler mi?" diye bakmıyor. Üstelik her şeyimi oturup konuşabileceğim bir adam.
Hiç "Vay be 'adama bak' korumasıyla geziyor" bakışları hissediyor musunuz? Rahatsızlık duyduğunuz zamanlar oluyor mu?
Ben bir rahatsızlık hissetmiyorum. "Kader utansın" diye bir laf vardır ya… Bunca senedir yazdım çizdim, eğer hayatı ben, ben olarak yaşadığım için öldürülmek isteniyorsam kader utansın, benim utanacağım bir durum yok.
Başınızdan hiç ilginç bir olay geçti mi?
Ben okul dışında, insanlara İstanbul'u gezdiriyorum. "Hiç adam yetiştirmedin mi?" diye soruyorlar. Ben de her zaman beraber olduğumuz korumamı işaret ediyor, "Bir zaman sonra İstanbul'u ve Boğaz'ı gezdirebilir çünkü artık her şeyi ezbere biliyor" diyorum. Aslında çok yürürken az yürüyen bir adam oldum. Belki o kadar yürümekten hoşlanmayan biridir diye düşünüyorum kendi kendime. Benim konumumdaki bir adama birisine angarya yaptırıyorum duygusu geliyor.
Bir gün mesainiz biter, ayrılırsanız?
Bir şekilde görüşmeye devam ederiz. "Hadi Eyvallah" olmaz. Ben onu, o beni arar…