Dün Fethullah Gülen'in, BBC televizyonundaki röportajını ele aldığım için Cumhurbaşkanı Gül'ün geçen günkü açıklamasına değinemedim.
Gazeteciler, Başbakan Erdoğan'ın ısrarla dile getirdiği "paralel yapı" meselesini hatırlatıp, Cumhurbaşkanı'nın bu fikre katılıp katılmadığını soruyorlar.
Gül şöyle diyor: "Bürokrasi içinde kimileri var, devlete hizmet etme zorunluluğuna karşın ayrı bir dayanışma ortaya koyuyorlar."
Tekrar soruluyor: "Böyle diyerek Fethullah Gülen'i mi kastediyorsunuz?"
Cumhurbaşkanı Gül'ün cevabı: "Kişilerden, fikirlerden, dini duygulardan ya da etnisiteden bahsetmiyorum. Devlet aygıtı içinde hukuk ile tam uyum olmalıdır. Bunun ihlali durumunda müdahale etmek doğrudur..."
Özetlersek: 1) Cumhurbaşkanı, Gülenci yapılanmayı kabul ediyor. 2) Meselenin dinle veya milliyetle alakalı olmadığını... Devlet içindeki herkesin, tek bir otoriteye uyması gerektiğini söyledikten sonra... 3) İkinci bir otorite belirdiğinde, buna müdahale etmenin doğru olduğunu ifade ediyor.
Özetin özeti: Cumhurbaşkanı, "Gülenci örgütlenme dağıtılmalıdır" demekte.
Şaka değil! Bunları söyleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı... Hem de bazı kesimler tarafından Başbakan Erdoğan'a rakip yapılmak istenen bir siyasetçi... O bile böyle diyorsa... Daha fazla söze gerek var mı?
Düğüm noktası 'imamlar'
Tam bu noktada önemli bir sorun var:
Devlet memuru olan Gülencilerden söz ediyoruz: Polisler, savcılar, hâkimler, vd... Gülenci kadrolar başka görevlere ve başka şehirlere atanıyor.
Tamam ama memur oldukları... Nispeten küçük bir grup haricinde suç işlemedikleri için... Bu kadrolar devlette çalışmaya devam edecek.
Soru şu: Bu şartlar altında, Gülenci yapılanmanın üstesinden nasıl gelinecek?
O zaman Gülen Hareketinin özelliklerini düşünmek gerekir. Grupta çok güçlü bir biat kültürü olduğunu biliyoruz.
Öylesine güçlü ki bu biat kültürü... Cemaatçiler icabında kamikaze gibi davranabiliyor... Mesela devletteki 20-30 yıllık kariyerlerini ateşe atabiliyorlar.
Ayrıca telefon dinlemeleri şunu ortaya koydu: Gayet sıradan işler ("ananas" olayı gibi) bile "yukarıya" soruluyor.
Ancak bu çok güçlü biat kültürünü tersten okuduğumuzda şunu görüyoruz: Az sayıda "beyin" yönetiyor hareketi...
Hani X kurumunun imamından söz ediliyor ya... O kurumda çalışan Gülenciler... Kurumun imamından direktif gelmedikçe, bir şey yapamıyor. Yani kendi başlarına davranamıyorlar.
Dolayısıyla, Gülenci yapılanma ile mücadele eden Hükümet cenahının, yukarıda sözünü ettiğim, nispeten az sayıdaki "beyni" (yani "imamı") etkisiz hale getirmesi yeterli olacaktır.
Onun dışında... Cumhurbaşkanı Gül'ün de altını çizdiği gibi... "Gülenci" olmanın bir sakıncası yok... "Süleymancı" veya "Kürt" veya "Alevi" olmanın sakıncası olmaması gibi...
Yeter ki memur, memurluğunu bilsin. Emri "dışarıdan" değil, amirinden alsın ve işini kanunlar çerçevesinde yapsın. Bu kadar basit...