"Türkiye'nin pek çok sorununun altında cinselliğin doğal bir eylem olarak algılanmayışı yatıyor."
İnce yüz hatlarına göre geniş çerçeveli gözlüğü ve her daim önü iliklenmiş kareli ceketi ve papyonuyla "tipik" bir bilim adamı! Heyecanını, öfkesini ve neşesini kontrol edebilen usta bir konuşmacı aynı zamanda. Türkiye'nin ve hatta dünyanın sayılı seksologlarından… Dünya Seksoloji Birliği üyelerinden biri olan Dr. Akif Poroy Siyasal ve toplumsal gerginliğin altında yatan cinsel sorunları değerlendirdi.
Türkiye'nin genel bir cinsellik algısı var mıdır? Nasıl görüyoruz ve nasıl yaşıyoruz cinselliği?
Türkiye'nin Doğu ve Batı kültürleri arasında olması önemli. Tanzimat'la beraber Batılılaşma olgusuyla beraber kravat taktık, şapka giydik ama kafamızın içi doğal olarak Doğulu kaldı. Tanzimat'ın getirdiği pozitif yönler olduğu gibi negatif yönler de oldu. Bir kültürden çıkıp başka bir kültüre geçme çabalarımesela… Bu da kafamızı karıştırdı ve bu karışıklık her anlamda hâlâ sürüyor. Cinsellik algısı da bundan doğal olarak nasibini aldı. Bin yıldır Müslümanız, öncesinde Şamanizm var. Şamanizm'e baktığımızda kadının yeri hem cinsellikte hem aile kurumunda çok önde. Kadın erkek eşit. Şamanist dönemde Türkler'de birden fazla evlilik yok. Harem yok. "Kadının sözünden çıkan yanlış yola gider" anlayışı var. Kadın şimdi de önemli ama ancak erkeğin annesi olarak, "kayınvalide" olduğu zaman.
Şamanizm'de cinsellik nasıl yaşanıyor?
Tıpkı Uzakdoğu felsefesinde olduğu gibi kadın ve erkek cinsellikte eşit. Kadın da erkek de yarım olduğunu biliyor. Cinsellik birleşmeyi sağlıyor. Adı üstünde "birleşme"… Adeta tanrısal bir huşu ile yaşanıyor cinsellik. Bugün bizim cinsel sorunu olan hastalarımıza önerdiğimiz bir Uzakdoğu öğretisi olan ve yavaş sevişme tekniklerini içeren Tantra seksi, aslında Orta Asya'da Tatar seksi olarak biliniyor mesela… 1210 yılından bir seramik fotoğrafı koymuştum kitaplarımdan birine. Orta Asya'da çıplak olarak kadınlı erkekli nehirde yüzen insanlar var. Arkadan atlılar geçiyor. Sonra yine o devirlerde bir Arap gezgini Orta Asya'ya gidiyor, Aral gölü civarına… Burada Türkler'in çıplak olarak suya girdiklerini anlatıyor. Şamanizm'de insanlar doğaya dönük, doyumlu bir cinsellik yaşıyor. Üstelik tek eşliliğin hakim olduğu bir dönem. Bu doğal algı zaman içinde değişti.
Türkiye'nin cinselliği algılayışıyla ilgili bugünkü durum ne peki?
Şehir hayatında tamamen yüzü Batı'ya dönük hatta bu halin abartılı yaşandığı bir hal, kırsalda ise gittikçe daha da karanlığa giden bir durum var. Bir tarafta "Düzeyli bir ilişkimiz var" deyip yılda 30 sevgili değiştirenler, bir tarafta hâlâ "başlık parası"yla bir nevi kölelik sistemini sürdürenler… Ortaçağ'daki esir pazarları gibi.
Şehirdeki cinsellik algısının "arızaları"ndan bahsedelim mi önce…
Kadın-erkek ilişkisi maddiyata dayanıyor şu an. Kimse kimseye kendini özveriyle sunmuyor. Gerçekten ilgi göstermiyor. Dikkat edin artık şehirli, kendi ayakları üzerinde duran kadınlar bile kendilerine şiddet gösteren hatta döven erkeklerle birlikte oluyor. Çünkü o kendisinden daha güçlü. Maddi olarak da statü olarak da. Şehirli kadın ayakları yere bastıkça daha çok güç talep eder oldu. Kadın sevgi ve şefkat sembolüdür ama şehirli ve kariyer sahibi kadınlar artık daha çok güç ve entrika peşinde. Doğal olarak bu durum erkeğin de kafasını karıştırıyor. Erkek, güç talep eden kadına şefkat gösterdiğinde "çekici" olmuyor. Şehirde insanlar artık daha serbestçe cinsel deneyim yaşıyor ama herkes yine mutsuz. Halk arasında "abazan" tabiri vardır ya, cinselliği doğallıkla, özveriyle ve aşkla yaşamadıktan sonra "abazanlık" baki kalıyor… Her ne kadar sık ve farklı deneyimler yaşasanız da!
Kırsalda durum nedir peki?
Eski Anadolu'ya baktığımız zaman tanrıların çoğu kadın. Adı üstünde zaten "Ana…" Kadının cinsel gücü erkekten çok daha fazla. Türkiye'de ve özellikle Doğu'da aslında kadın bu "bilinçaltı meselesi" yüzünden çok eziliyor. Kadının cinsel gücü erkeği ürkütüyor. Kadın bir birleşmeden sonra çok rahat ikincisine, üçüncüsüne geçebilir. Üst üste defalarca orgazm yaşayabilir. Ama erkek için aradan zaman geçmesi gerekir. Kadının bu gücü yüzünden kırsalda kız çocukları ergenliğe geçtikleri andan itibaren potansiyel tehlike olarak görülür. Cinsellikten, kendi kadınlıklarından soğutularak ve korkutularak büyütülürler. Töre cinayetlerinin altında da bu korku vardır.
Kadın tehlikelidir!
Kadının "tehlike" olarak algılanması ve kendi cinselliğinden korkutularak yetiştirilmesi başka ne gibi sosyal arızalar yaratıyor?
Mesela geneleve düşen kadınların çoğu taşra kökenli. Yüzde 99'u koca şiddetinden kaçıp kendi ailesinin kabul etmediği kadınlardan oluşuyor. Bu bir kirlenmişlik hali ve başka alternatif bir hayat yok onlar için. Algı bu. O kadını aile sokağa bırakıyor. Vajinismus, yani cinsel birleşmeye geçemeyen kadınlara baktığımız zaman da cinselliğin kötü, ahlâksız bir şey olduğu gerçeğiyle yetiştirilen kadınlar olduklarını görüyoruz. Çok ilginç Amerika'daki vajinismus vakaları hep hayat kadınlarından çıkıyor. Motellerde çalışan ve bir kişiyle pazarlık edip zorla beş kişiyle birlikte olan kadınlar. Yani normalde ağır travmalar gerekiyor bu rahatsızlık için.
Rastladığınız tuhaf vakalar var mı?
Bir çift geldi yıllar önce; üç yıldır evliler. Orta eğitimli, muhasebeci bir çift. "Birlikte olamıyoruz" diye geldiler. Vajinismus vakası diye düşündüm. Kadını muayene etmek istedim ama karnını açtı ve göbek deliğini gösterdi. Etrafı yara içinde. İlk önce anlayamadım ama kadın sonra "Deniyoruz ama olmadı" dedi… Hayretler içinde kaldım. Öte yandan Anadolu da sandığımız gibi mutaassıp değil aslında. İnsanlar her şeyi yaşıyor. Bir hocam bundan en az kırk yıl önce Anadolu'nun bir köyünde frengiye rastlıyor. Neredeyse bütün köy frengi… Bu hastalığın nasıl böylesine bulaşabileceğini tahmin edin artık. Ayrıca biz gelen hastalarımıza pornografiyle aranız nasıl diye sorarız. Hiç porno film izlediniz mi deriz. Köylerde bile neredeyse porno izlemeyen yok. Hatta kiminle izlediniz sorusuna "Dayım, halamın kızı, amcamın oğlu birlikte izledik" diyen bile var. Türkiye'de aslında her şey kapalı kapılar ardında bir şekilde yaşanıyor. Ama sorun da burada. Cinsellik doğal algılanmıyor.
Skor peşinde koşan aç kalır
"Cinsellik doğal algılanmıyor"dan kastınız nedir?
Üç egomuz var: Beslenme, korunma ve üreme. Karnı aç bir insan her halinden nasıl belli olursa, cinsel doyumu olmayan insan da belli olur. Ben bundan 10 sene önce lise kitaplarına aile planlaması ile ilgili bir bölüm hazırladım. Ama buradan doğum kontrol yöntemleri çıkartıldı. Bilinçaltımız, zihnimiz cinsellikle ilgili kirli olduğu için bilgiden de korkuyoruz. Bilgiyi bile pornografik bir öğe olarak algılıyoruz.
Çözüm nedir peki?
Çözüm doğaya dönmek! Doyumlu cinselliğin kuralı bu. Kadın ve erkeğin birbirini tamamlayan iki unsur olduğunu fark etmek ve kendini karşılıksız vermek… Yoksa istediğiniz kadar zengin olun, paranızla ya da paranızın verdiği güçle istediğiniz kadınla birlikte olun bunu bir "skor eylemi" olarak gördüğünüz için cinsel olarak aç kalırsınız.
Türkiye'de son yıllarda her alanda fanatik akımlar güçleniyor… Bunun nedenlerinden biri de cinselliğin doğru algılanmayışı olabilir mi?
En önemli nedeni hem de! Agresyonun, şiddetin, her türlü fanatizmin ortaya çıkış nedeni kesinlikle cinsel doyumsuzluktur! Türkiye'de cinsellik kadın ve erkeğin eşit olduğu bir olgu gibi algılanmıyor. Erkek hep önde ve güçlü olmalı diye düşünülüyor. Böyle bir kompleks var. O yüzden bizde hep güçlü olan talep edilir. Aklın ve mantığın yerini güç alır… Güce ve güçlü olana, şiddete eğilim de bu yanlış algıdan kaynaklanıyor.