Önceki gün Anayasa Mahkemesi'nin yoruma kapalı apaçık kararına, yargı paketlerindeki sayısız düzenlemelere, Balbay'ın tahliye kararına, bu tahliyeye siyasilerin ağız birliği etmişçesine verdikleri desteğe rağmen BDP'li tutuklu vekilleri söz birliği etmişçesine tahliye etmeyen mahkemeler, hakimler, savcılar…
Dün de aylardır Twitter'da emniyet embedded gazetecilerin şantajlarıyla spoiler verilen, ucundan azıcık gösterilen yolsuzluk dosyalarını, tam da beklendiği gibi seçimlere üç ay kala, dershane tartışmaları, cemaat-hükümet restleşmesinden hemen sonra açan polisler, savcılar…
Useful idiot (Kullanışlı aptallar) Sovyetler'in Batı'daki Sovyet sempatizanı aydınlar için kullandığı bir tabir. İlk Lenin mi kullandı, Stalin mi tartışmalı. Geçenlerde Türkiye'de Ceren Kenar hatırlattı. "Emperyalizme direnen büyük Sovyetler" yazıları yazan sıkı komünist Nobelli yazar Doris Lessing BBC'nin Useful İdiot belgeseline konuşmuş ve Sovyetler ziyaretini anlatmış, şöyle demiş: Benim rolüm buydu, beni kullanışlı aptal olmam için davet ettiler ve o amaçla gezdirdiler. Nasıl bu kadar saf olabildiğimi anlamıyorum...
Bu iki günde olan bitene hâlâ "bağımsız yargı kararları", "yolsuzluklar soruşturulmasın mı" diyen kullanışlı aptalların çaresi zaman. Az kullanılmış bir aptal olarak onlara acil feraset dilemekten başka elimden bir şey gelmez.
28 Şubat'ta "ne darbe ne şeriat" diyerek, 27 Nisan'da "ama hükümet" deyip suça ortak olarak, askerî vesayetle hesaplaşılırken "yesinler birbirini" deyip kenara kaçarak, Kürt meselesi çözülürken "ama AKP" deyip susarak memleketin bütün kırılma anlarında yanlış yerde durmuş öfkeli demokratların, loser solcuların ise üzerlerine feraset dağları devrilse artık iflah olmazlar, o açık artık.
Yıllarca laiklik diye beynimizi yiyip bugün meşru sivil iktidara karşı artık apaçık ortada olan bir dini cemaatin güvenlik bürokrasisi ve yargı üzerinden meydan okumasından zevk alanları da bu mazoşist fantezileriyle baş başa bırakalım.
"Şimdi intikam zamanı" deyip cemaat-AKP kapışmasından iki meşru iktidarın kapışması diye bahsedenlere, bunu hiç tuhaf bulmayanlara, bu kapışmadan kendine bir çıkış, bir gelecek, bir umut arayanlara da İbni Haldun 600 yıl uzaktan seslensin: Gayri memnunlar medeniyet kuramaz...
Yazının muhatabı bu ülkenin demokrasi sınavlarında tarihin doğru tarafında durmuş, askerî vesayete karşı çıkmış, bu ülkenin laik, dindar, cemaatçi, AK Partili gerçek demokratlarıdır.
Bir karar vermemiz gerekiyor.
Yıllarca karşısında durduğumuz askeri ve yargı vesayetinin başka bir kılıkta karşımıza dikilmesine ne diyeceksiniz? Eski devletin, Ergenekon'un yöntemleriyle, kaset ve dosya arşivleriyle, devlet dışında kimsenin yapmasının mümkün olmadığı açık iğrenç şantaj kasetleriyle, zamanının gelmesi bekletilmiş yolsuzluk dosyalarıyla, operasyonlarıyla siyasetin dizayn edilmesine, meşru iktidarın tehdit edilmesine ne diyeceksiniz?
Daha binlerce tüyü bitmemiş bebeğin yetim kalacağı bir savaşın sürmesinden yana olanların tüyü bitmemiş yetim hakkı diye paketledikleri politik operasyonlarına meze olacak mısınız, olmayacak mısınız?
Siyasetin üzerinde sallanan asker kılıcının yerini, polis copuna bırakmasına, yargının yine hukuku politik hesaplar, iktidar kavgaları için araç olarak kullanmasına karşı çıkacak mısınız, yoksa bu seferkiler bizden deyip karşı çıkmayacak mısınız?
Balbay'ı tahliye eden mahkemelerin, Anayasa Mahkemesi'nin açık kararına rağmen aynı durumdaki BDP'li vekilleri tahliye etmeyip barışı dinamitlemesine, bu açık adaletsizliğe yargı kararı deyip sessiz kalacak mısınız, yoksa sesinizi yükseltecek misiniz?
2014 hesaplaşmalarında, sivil siyasete karşı Voltran'ı oluşan gayri-memnunlar ittifakının tuhaf işlerine karşı açık siyasetin yanında duracak mısınız, durmayacak mısınız?
2007'de askerlerin Cumhurbaşkanı olmaması için mitingler organize ettiği, muhtıra verdiği Erdoğan'ın, 2014'te cumhurbaşkanı olma hakkının bizim oylarımızla değil, polis ve yargı operasyonlarıyla engellenmesine karşı da çıkacak mısınız çıkmayacak mısınız?
MHP'yi "CHP'ye benzemekle" suçlayıp istifa eden Mansur Yavaş'ın CHP'den aday olmasını, kendi partisinin 60 sayfalık yolsuzluk dosyasıyla ihraç ettiği Sarıgül'ün pürü pak, her türlü eleştiri ve soruşturmadan münezzeh hale gelmesini, emniyet kökenli şantaj kasetlerinin ODA TV'de yayınlanmasını, Ergenekon savcılarının, polislerin operasyonlarına şimdi en çok Ergenekon sanıklarının sevinmesini, yılların cemaat düşmanlarının cemaatin arkasında sıralanmasını tuhaf bulacak mısınız, bulmayacak mısınız?
Açık siyasetten mi, kapalı kapılar ardındaki hesaplardan mı? Sivil siyasetten mi, polisin ve yargının siyasetinden mi? Yolsuzlukları zamanı gelir diyen bekletmeden ortaya çıkartacak bir yargı düzeninden de mi, dosya biriktiren bir politik yargıdan mı? Şantaj kasetleri çeken polisten mi, şantaja uğrayan mağdurlardan mı? Barıştan mı, savaştan mı? Siyasetten mi, vesayetten mi? Oylarımızla değiştirebileceğimiz iktidarlardan mı, oylarımızın karşısında hükümsüz kaldığı iktidar odaklarından mı?
Kimse kaçamaz. Yine bir kırılma anı geldi çattı. Siyaset, demokrasi ve barış yine saldırı altında. Apaçık bir saldırı bu. Kararınızı verin. Arşivler kayda başladı bile. Yarın bir gün bir belgeselde "Nasıl bu kadar saf olabildiğimi anlamıyorum" demek zorunda kalmamak için…
Yıldıray Oğur / Türkiye Gazetesi