"Şoke ettiniz beni" diyen Kaplan, "Bunu bana nasıl yaparsınız? Ne diyeceğimi bilemiyorum, gerçekten! 'Bunu bana yapmamalıydınız', diyorum sadece! Ben bu ilkel muameleyi, böylesine çirkince 'kullanılmayı' haketmedim çünkü!" ifadeleriyle sert tepki gösterdi.
Cemaat medyasının kendisine yönelik çirkinliğinden dolayı özür borcu olduğunu kaydeden Kaplan'ın tepkisi şöyle:
CEMAAT MEDYASI BENİ ŞOKE ETTİ
Cuma günkü yazımın, Cemaat medyasında, özellikle de bazı internet sitelerinde sunuluş biçimi tam anlamıyla şoke etti beni!
PES DOĞRUSU!
Yazımda, Batılılar tarafından sömürgeleştirilemediğimiz hâlde, kendi kendimizi sömürgeleştirme başarısı (!) gösteren tek ülke olduğumuzu, Özal'la birlikte hız kazanan iki yüzyıllık modernleşme / sekülerleşme sürecinin genç kuşaklarımızı 'kültürel intihar'ın eşiğine sürüklediğini, uzun uzadıya tahlil ettikten sonra, 'böyle bir şeyi, hiç bir sömürgeci ülke, hiç bir emperyalist güç, istese bile gerçekleştirmezdi' diyorum.
Ve 'Türkiye, kendi kendini sömürgeleştirecek idiyse, ne diye sömürgecilere karşı bağımsızlık savaşı verdik ki?' diye soruyorum.
EL-İNSAF!
Cemaat medyası, iki yüzyıllık modernleşme serüvenimize ilişkin yaptığım bu okumayı, getirip dershane ve hükümetle yaşanan kriz meselesine 'meze' yapıyor! Pes doğrusu!
Ve bazı internet siteleri, ipin ucunu kaçırarak, Erdoğan'ın fotoğrafının yanına benim fotoğrafımı yerleştiriyor ve 'Yusuf Kaplan, Erdoğan'a, 'böyle bir şeyi, hiç bir emperyalist güç, istese bile gerçekleştirmezdi!' dedi', diyerek, benim bu sözle dershanelerin kapatılmasını kastettiğim çarpıtması yaparak, benim yazımla, Erdoğan'ı vuruyor! El-İnsaf!
YETMİYOR İLKEL ÇAĞRI DA YAPIYORLAR!
Bu yetmiyor, 'Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'a İş Çıktı' diyerek ilkel bir çağrıda bulunmaktan çekinmiyor! (Ama Yalçın'ın, benim fikirlerimi önemseyen yakın bir arkadaşım olduğunu bilmiyor tabii!)
Ama aynı yazıda, 'bu kültürel intiharın önüne geçecek ve Türkiye'nin önünü açacak tek lider Tayyip Erdoğan'dır', dediğim cümlemi görmüyor bile!
Yine aynı yazıda, 'Abdülhamid'in başına gelenler, Erdoğan'ın başına da gelirse… Vay Hâlimize!' başlıklı önceki yazımı özellikle hatırlatmamı da görmüyor!
BUNU BANA NASIL YAPARSINIZ?!
Ne diyeceğimi bilemiyorum, gerçekten! 'Bunu bana yapmamalıydınız', diyorum sadece! Ben bu ilkel muameleyi, böylesine çirkince 'kullanılmayı' haketmedim çünkü!
Bu zor süreçte, büyük risk alarak, Müslümanca bir duyarlıkla, -çokça eleştirdiğim-Müslüman bir cemaatin zarar görmemesi için çırpınan, adaletten, hakkaniyetten, kardeşlikten ve vicdandan yana tavır koymaktan çekinmeyen bir Müslüman yazara yapılmaz ki bu!
CEMAATİN BANA BİR ÖZÜR BORCU VAR
Buna rağmen, ben yine adaletten, hakkaniyetten ve hakikatten yana olmayı sürdüreceğim.
İdealimdeki eğitim modelinden fersah fersah uzak olmasına rağmen dershanelerin, bu ülkenin -özellikle doğudaki- genç kuşaklarının İslâmî aidiyet biçimlerini korumada, hayatî bir rol oynadığını söylemeye devam edeceğim.
Hükümetten, bu 'anlaşmazlık' sürecinde alacağı kararlarda, kardeşliği, istişareyi ve Hizmet hareketinin (örneğin Mavi Marmara olayında, başörtüsü mücadelesinde, Müslümanların pek çok sorunlarında takındığı tavrı hiç bir şekilde tasvip etmesem de) ülkeye yaptığı hizmetlerin küçümsenemeyecek çapta olduğunu aslâ gözardı etmemesini hatırlatmaya devam edeceğim.
Son olarak, Cemaatin yayın organlarının, bu yapılan çirkinlikten ötürü, bana bir özür borçları olduğunu, fenâ hâlde kul hakkına girdiklerini hatırlatıyorum.