Hazırladığı sihirli iksiriyle insanları Süpermen'e çeviren Dr. Max Jacobson, Elvis Presley'den Marilyn Monroe'ya kadar Hollywood yıldızlarının yarısını, hatta J.F. Kennedy'yi bile kendisine bağlamıştı. ABD'de yeni yayınlanan "Dr. Feelgood" adlı kitap tüm ABD elitini tedavi ediyorum diye bağımlı yapan doktorun foyasını tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarıyor.
ABD'nin suikastla öldürülen eski başkanlarından J.F. Kennedy'nin ölümünün 60'ıncı yıldönümünde ortaya saçılan pek çok sansasyonel film, kitap, fotoğraf ve belgenin arasında bir tanesi hayli kayda değerdi. Bu aslında Kennedy'nin değil, onun "mucizeler yaratan" doktorunun hikayesiydi. Max Jacobson'ın ya da nam-ı diğer "Dr. Feelgood"un başta ABD Başkanı Kennedy olmak üzere dönemin Hollywood ünlülerinin yarısını, ABD'nin siyaset, sanat ve eğlence dünyasından en ünlü isimlerini uyguladığı "mucize tedavi" ile etkisi altına alışının, hatta kendisine bağımlı kılışının hikayesiydi. Richard Lertzman ve William Birnes'in hazırladığı "Dr. Feelgood" adlı kitap bir dönem ABD sosyetesinin gözbebeği haline gelen "Mucize Max" lakaplı Dr. Max Jacobson'ın tarihi etkileyen sihirli iksirini ve Kennedy'den Marilyn Monroe'ya, Elvis Presley'den Winston Churchill'e sayısız ünlü ismi "canlandırmagüçlendirme" adı altında nasıl uyuşturucu bağımlısı yaptığını ve hayatlarını nasıl etkilediğini ortaya döküyor. Aynı zamanda dünyanın en gözde toplumlarından birinin elitinin perde arkasındaki hikayesini de…
Nazilerden Hollywood'a
Yazarlar Richard Lertzman ve William Birnes'e göre Max Jacobson sadece dünyanın en ünlü simalarının kapısında kuyruk olduğu bir mutluluk doktoru olmakla kalmadı. Aynı zamanda Kennedy'nin başkan seçilmesinden, "Küba Krizi"ne ve Sovyetler'le barış görüşmelerine kadar daha pek çok önemli olayı doğrudan etkiledi. Peki bir doktor bunu nasıl başardı?
Max Jacobson 1900 yılında Berlin'de doğar. Meslek hayatında Freud ve Carl Jung gibi tanınmış isimlerin yanında çalışma imkanı bulur. 1930'lu yıllarda birtakım karışım iksirlerle uğraşır ve Carl Jung'un yönlendirmesiyle zihne etki eden maddelerle deneyler yapmaya başlar. Hastalar, hayvanlar ve bizzat kendi üzerinde denediği bu uyuşturucu ya da uyarıcı nitelikteki maddeleri bazı vitaminler, hormonlar ve enzimlerle karıştırarak iksir haline getirerek hastalıkları iyileştiren hatta hücreleri canlandıran ve yenileyen karışımlar elde ettiğini iddia etmeye başlar. Hatta bu şekilde metamfetamin, keçi ve koyun kanı karıştırarak imal ettiği bu iksirlerden biri Alman Nazilerinin oldukça ilgisini çeker. Naziler ondan formülünü isterler. Nazi askerleri üzerinde denenen iksirin onları saldırganlaştırdığı görülür. Jacobson'a göre ise Hitler de sevgilisi Eva Braun da kendi iksirinin bağımlısı olmuşlardır.
Ancak, Jacobson bir Yahudi olduğu için Nazilerle bu alışveriş pek uzun sürmez ve o da çareyi Paris'e kaçmakta bulur. Bir süre Paris'te kalan doktor burada Anais Nin gibi birkaç şöhretli hasta edinir. Ama burada uzun kalamaz. 1936 yılında New York'a taşınır ve burada kendisine bir muayenehane açar. Bu arada iksirinin formülünü biraz daha geliştirir. Bağlantıları sayesinde burada da yönetmen Billy Wilder, yazar Henry Miller, Nelson Rockefeller, opera sanatçısı Maria Callas, Ingrid Bergman, Tenessee Williams gibi ünlü ve zengin hastalar edinmeye başlar. Hastalarını hızla güçlendiren ve adeta doping etkisi yapan iksiri sayesinde ünlü çevrelerden daha pek çok isim Max Jacobson'a koşmaya başlar. Zamanla neredeyse Hollywood ünlülerinin yarısını, edebiyat, siyaset ve iş dünyasının en ünlü isimlerini müşteri portföyüne katar. Büyük Britanya Başbakanı Winston Churchill, ABD Başkanı Henry Truman, Elvis Presley, Richard Burton, Elizabeth Taylor, Judy Garland, Frank Sinatra, Anthony Quinn, Marlene Dietrich, Andy Warhol, Yul Brynner, Marilyn Monroe bu isimlerden sadece bazılarıdır.
60'lı yıllara doğru Dr. Jacobson'ın şöhreti giderek yayılmaya başlamıştır. Onun iksiriyle hastalarında yarattığı muhteşem etkiyi hastası olan yazar Truman Capote'un şu ifadelerinden okumak mümkün: "Ani bir coşku sıçraması… Süpermen gibi hissediyorsun. Uçuşa geçiyorsun. Fikirler ışık hızıyla zihne yağmaya başlıyor. 72 saat boyunca kahve molası bile vermeye ihtiyaç duymadan doludizgin gidiyorsun."
Kennedy'ye iksir dopingi
Ama asıl büyük balığı 1960'ların başında yakalar ve ABD'nin olduğu kadar dünyanın da en önemli olaylarına perde arkasından etki eder. 1960 sonbaharında hastalarından biri olan Chuck Spalding ona Harvard Üniversitesi'ndeki oda arkadaşını getirmek istediğini ancak bu muayenenin çok gizli kalması gerektiğini söyler. Jacobson'dan gizli olarak ilgilenmesini istedikleri ise o sıralar başkan adayı olan Senatör John F. Kennedy'dir. Kennedy, Richard Nixon'a karşı seçim mücadelesi vermektedir ve tedavi işlerinin sıkı şekilde gizli kalması gerekmektedir. Kampanyanın en kızıştığı günlerde Nixon'la tarihe geçecek olan televizyon münazarasına hazırlanmakta olan Kennedy, Addison hastalığı, migren ve sindirim bozuklukları geçirmekte ve kampanyasını sürdürme konusunda ciddi halsizlik çekmektedir. Güçten düşmüş, bitik bir haldedir. Ama Jacobson'ın yaptığı daha ilk iğneden sonra Kennedy'de büyük değişim yaşanır. O bitkin Kennedy gider, yerine aniden güçlü, atik, coşkulu, kendinden çok emin, kıpır kıpır bir adam gelir. Jacobson'ın sihirli karışımı onu adeta başka birine çevirmiştir.
Ancak iksirin bu ani yükselişi birkaç gün sürmekte sonunda ise ani bir düşüş yaşanmaktadır. Kennedy böylelikle Jacobson'dan sürekli yardım almaya başlar. Nixon'a karşı tarihi bir başarı kazanacağı televizyon tartışmasına çıkmadan birkaç saat önce Kennedy yine doktorunu görür. Aşırı yorgun olduğundan ve sesinin zor çıktığından şikayet eder. Dr. Jacobson'da çare hazırdır. Kennedy'nin doğrudan boğazına bir iğne yapar ve metamfetamin enjekte eder. Sonuç muhteşem olur. O gece tarihi TV tartışmasında Kennedy enerjisi ve akıcı konuşmasıyla Nixon'a karşı büyük başarı kazanır. ABD tarihi de o geceden itibaren değişmeye başlar, Kennedy'ye başkanlık yolu açılır. Kennedy başkanlığı kazanınca Dr. Jacobson da onun ekibinin bir parçası haline gelir. Ancak ABD adaletinin başındaki kardeş Robert Kennedy, doktorun ağabeyine verdiği ilacın etkilerinden şüphelenerek, içeriğini araştırmak üzere FBI'ya gönderir. Araştırma sonucunda Jacobson'ın iksirinde bağımlılık yapan amfetaminler bulunduğu anlaşılır. Bu konuda ağabeyini ilacın kötü etkilerine karşı uyaran Robert Kennedy artık tam bağımlı olan John Kennedy'den şu karşılığı alır: "İsterse içinde at pisliği olsun, umurumda değil. Beni iyi hissettiriyor." Aradaki bağımlılık o hale gelmiştir ki, Robert Kennedy'nin baskısıyla başkanın doktorluğunu bırakıp New York'a dönen Jacobson'ı, tedaviye devam etmesi için John Kennedy bizzat New York'a uçarak ikna etmeye bile çalışır.
Ancak bu ziyaret sırasında Jacobson'ın kendisine verdiği doz ABD başkanını oldukça zor durumda bırakacaktır. Yüksek doz alan Kennedy, bu dozun etkisiyle kaldığı otelde "tribe girerek" koridorlarda çıplak olarak jimnastik yapar, hatta kadın bile aramaya başlar. Korumaları başkanı zorlukla zapt ederler.
Zirvedekileri zehirledi
Kennedy'nin doktoru olması kısa sürede New York yüksek sosyetesinin ve elitinin Jacobson'a kapılarını açmasını sağlar. Sesini kaybeden şarkıcılara seslerini, aktörlere yeteneklerini, artık yazamayan yazarlara ilham perilerini kazandıran doktor olarak şöhreti yayılmaya başlar. Sadece ABD başkanı değil, karısı ve kayınbiraderi, hatta sevgilisi Marilyn Monroe da Jacobson'ın hastası olur ve onun verdiği dozlarla dinamizm bulurlar. Örneğin 1962 yılında Madison Square Garden'da gerçekleşen Başkan Kennedy'nin doğum gününde meşhur "Mutlu Yıllar" şarkısını Jacobson'ın kendisine enjekte ettiği dozun etkisiyle söyler. Kennedy'nin karısı Jacqueline Kennedy de çocuk düşürdükten sonra depresyona girince Jacobson'ın iksirini alarak kendine güvenini kazanmaya çalışır. Winston Churchill ise 1956'da Jacobson'ın hastası olur ve onun iksirinden çok etkilenerek formülünü alıp kendi doktoruna yaptırmaya başlar. Elvis Presley de menajerinin zorlamasıyla Jacobson'ın canlandıran ilacını kullanmaya başlar ancak giderek bağımlı hale geldiğini ve ilacın kendisini kontrol dışına çıkardığını fark ederek bırakır.
Ama Max Jacobson hastalarına gerçekte verdiği ilaçta ne olduğunu ve bu ilacın onları bağımlı yapacağını söylemez. Büyük çoğunluğu yıllar boyunca güçlendirici vitamin karışımı aldıklarını sanırlar, ağır uyuşturucu ve uyarıcı aldıklarının farkına varmazlar.
Ünlü moda fotoğrafçısı Bob Richardson, Jacobson'ın iksirini yıllarca kullandıktan sonra akli dengesini yitirir ve bir akıl hastanesinde iki yıl kapalı tutulur. Yıllar sonra Jacobson'ın ilacının kurbanı olduğunu itiraf eder. Anthony Quinn de Dr. Feelgood'a bir süre kapıldıktan sonra ondan kurtulmayı başaracak ve onu "hileci ve şeytani bir adam" olarak niteleyecektir. Kleopatra filmi çekimleri sırasında Jacobson'ın yüksek doz verdiği ünlü film yıldızı Elizabeth Taylor ise ölümün eşiğinden döner. Jacobson'ın sihirli ilacı ünlü şarkıcı Harry Belafonte'nin görme yetisini kaybetmesine neden olur. Andy Warhol'un ilham perisi Edie Sedgwick'in ailesi ise onun ölümünü metamfetamin zehirlenmesine bağlar. O da Jacobson'ın hastasıdır. Yazarlar Richard Lertzman ve William Birnes'e göre Max Jacobson bu ilacıyla karısı Nina'nın da aşırı dozdan ölümüne neden olur. Yazarlar Kennedy'nin ölümüne de yeni bir teori getiriyor ve Jacobson'a bağlıyorlar. İddialarına göre Başkan Kennedy bağımlısı olduğu Jacobson'ın iksiri yüzünden sık sık kontrolden çıktığı için CIA, FBI, Pentagon ve başkan yardımcısı Lyndon Johnson devletin başında ciddi bir zaafın oluşmaması için suikasta yeşil ışık yakarlar.
Dünyanın en etkili ve güçlü insanlarının kontrolünü eline alarak tarihin seyrine de etki eden doktor Jacobson'ın bu büyük yükselişi hastası olan ünlü fotoğrafçı Mark Shaw'ın 47 yaşındaki şüpheli ölümüne kadar hiçbir engelle karşılaşmaz. Ancak Shaw'ın akut ve kronik amfetamin zehirlenmesinden öldüğü tespit edilince Jacobson, Narkotik ve Tehlikeli Uyuşturucular Bürosu tarafından 1969'da incelemeye alınır. Büyük miktarlarda amfetaminler satın aldığı tespit edilen Jacobson'ın hastalarına bu bağımlılık yapan uyuşturuculardan yüksek dozlarda verdiği ortaya çıkarılır. Artık "Dr. Feelgood"un sırrı ortaya çıkarılmıştır. Ama bu arada hastalarının çoğu amfetamin bağımlısı olmuştur. Jacobson'ın bu faaliyetleri basına da konu olur ve en ünlülerin doktoru Mucize Max, bir skandalın figürüne dönüşür. Yapılan soruşturmada muayenehanesinde haftada 1920 şırınga kullandığı ortaya çıkarılarak doktorun işi ne boyuta vardırdığı ortaya dökülür. Kullandığı metotlar yüzünden 1975'te hekimlik lisansı elinden alınır. Uzun süre ünlü hastalarının kontrolünü elinde tutan bu adam son yıllarını yıkık bir şekilde geçirir. Bir zamanlar "Mucize Max" olarak anılan Jacobson'a artık "Dr. Frankenstein" gözüyle bakılmaktadır. 1979'da öldüğünde yarım yüzyıla yakın kendi üzerinde de kullandığı iksiri yüzünde bedeni harabeye dönüşmüş durumdadır.
Birol Biçer