Bizde kırılacak kol kanat da kalmadı Hocam…
Kalemimi emrine âmâde kıldığım rahman ve rahim olan Allah'a vereceğim hesaptan başka çekinecek bir şeyi olmayan ben, dünyayı kalıcı bir mekân bellemediğimden, planlarımı yalnızca dünya üzerine yapmadım. İnandığım o hesap gününde ( yevm'iddîn) yüzüm kararmasın diye elimdeki tek imkânım kalem ve kelam ile zulme buğz ediyorum. Bu kêlamın yegâne amacı budur. Güç ve iktidar hırsı peşinde koşanların, dünyevi arzu peşinde ümmetin birliğine fitne sokanların, Allah'ın kelâmını ve Rasulullah'ın sünnetini yani hak olanı bâtıl ile yer değiştirip, "hevâsını ilâhı edinenin" saldığı korkudan, saçtığı zehirden beni yegâne koruyacak merciiye sığınıyorum.
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" tebliğine, hüsn-i zânnı muhafaza etmeme telkinine, "Mü'min bir delikten bir defa ısırılır" hatırlatmasına binâen "karşılıklı anlayış ve birlik telkin edeceğim" yazımı iptal ederek bu içimdeki acıyı izah etmekte aciz kalan yazıyı belki burada da kırılmış olanların var olduğuna inanan birkaç kişi kalmıştır ve bunu görür niyetiyle HocaEfendi nezdinde tüm Cemaatli kardeşlerime ithaf ediyorum.
Muhterem Hocaefendi ve talebeleri,
Sizler de gayet iyi biliyorsunuz ki mesele dershane meselesi değil, mesele Allah'ın rızasını, Peygamber'in davetini yaymak için çıktığınız o hayır yolunda -ki Allah sizlerden razı olsun, bu konudaki hayrınızı anmayan zalimdir- saptığınız yanlış yollar ve tebliğ metodunuzdaki tefrid (noksan kalış) takiyye yapa yapa zikrettiğiniz şeye dönüşmeniz gibi elem verici haller nedeniyle ümmet arasındaki bilinçli yalnız kalma isteğiniz bizi maalesef bu acı günlere getirdi. Bu manevi kusura maddi kusurlarınız da eklendi, merak ediyorum bir Müslüman olarak vicdanınızı aşağıda sayacağım kusurlarınız karşısında nasıl susturdunuz?
-28 Subat günlerinde Erbakan Hoca'ya "çekilin" diyen manşetleri, öğrencilerinize başınızı açın direktifini, biz direnen kardeşlerinizden bazılarına "terörist" sıfatını uygun görürken bizim kırılan kollarımızı bırakın kırılan kalplerimizi hiç mi düşünmediniz?
-Polis Kolejleri sınavlarında ve bazı sınavlarda soruları bazılarına verirken hakkı yenen öğrenciler hiç mi rüyânıza girmedi?
-Mavi Marmara'da şehit edilen kardeşlerimiz için "Otoriteden izin alsaydılar" derken hiç mi canınız yanmadı?
-Ülkenizin Başbakan'ı "One minute" diyerek zulme maruz kalmış bir halk için hakkı haykırırken buruşan yüzlerinizden dolayı hiç mi kederlenmediniz?
-Evladı asit kuyusunda can veren, yavrusunun cesedine işkence edilen Kürt; askere uğurladığı civan evladının tabutunu alan Türk analar ve babalar sekte vurduğunuz süreç içerisinde attığınız baslıklar ve "Süreç lehine bir şey yazılmayacak" diye emir verdiğiniz gazetecilerinizden yana hiç mi vicdanınız sızlamadı?
-Ülkenizin, vatanınızın MİT Başkanını içeri alma çabanız, İsrail'i bu ülkeye salma çabanız sırasında hiç mi bu eylemleriniz onurunuza dokunmadı?
-Ticari ve siyasi bir kâr sağlayıcı olmaktan ileri gitmeyen Türkçe Olimpiyatlarınıza Peygamber (SAV)'in geldiğini söylerken hiç mi onunla yarın ahirette yüzleşebileceğinizi hesaba katmadınız?
-Sizi bitirmek isteyenlere karşı MGK'da "Gülen'i bitirin" diyenleri, imzayı basıp içeri tıkanlara karşı kin ve nefret kusarken hiç mi ahd'e vefâ aklınızdan geçmedi?
-Yarım asırdır Filistinli çocukların kollarını kanatlarını taslarla ezen -ki kol kanat kırılışı budur-İsrail'e gazetenizde "Sizinle sorunu olan Ak Parti ile sorunumuz var" derken, hiç mi gözünüzün önünden geçmedi siyah gözlü o Arap çocuğun yanağından sızan kana karışmış gözyaşı?
-Dünyaya zulüm salan İsrail'den, insanları yetmeyince Müslümanları insansız hava araçlarıyla katleden ABD'den esirgemediğiniz empatiyi ve sempatiyi neden bizden esirgediniz?
-Ah kardeşlerim, hiç kimseyle çatışmayan sizler, asla karşısına çıkmayacağınız darbeci orduyla yüzleşmek için "Kefenimle yola çıktım" diyen, bu uğurda hem sizden destek alıp hem de sizin yolunuzu açan adamla niye çatışıyorsunuz, o adam size ABD ve İsrail'in Müslümanlara yaptığından daha büyük bir zulüm mü yaptı?
-Gezi Eylemleri gibi iyi niyetli başlayıp bir darbe teşebbüsüne dönüşen girişime destek veren kuruluşunuz BOYDAK'ın bu eylemini yazdığım için beni tehdit ederken bu yaptığınızın Cemile'nin sizi kardeşi bildiği için zoruna gitmeyeceğini ama Cemile'nin de bir sahibi olduğunu hiç mi hesaba katmadınız?
-Taraf gibi kıymetli bir gazeteyi sürece köstek olmak için boşaltırken hiç mi kolu kanadı kırılanları hesaba katmadınız?
-Bir iftira mağduru Salih Mirzabeyoğlu'nun hapiste geçirdiği yıllardan sadece bir günün hesaba katıp kendisine "terör örgütü üyesi" diyen manşetinizden dolayı hiç mi hayâ etmediniz?
-Amerika'daki Müslümanları haksızca ve hukuksuzca fişleyen FBI'a oradaki Müslümanları gammazlamak için bilgi verirken hiç mi tereddüt etmediniz?
-Hiç kimseye karşı eksik etmediğiniz hüsn-i zannınızı size "Bu kardeşlerim ne istedi de geri çevirdim?" diyen adamdan esirgerken hiç mi "Acaba…" demediniz?
Daha neler… neler… Tüm bunlara rağmen sizlere bugüne kadar hüsn-i zannımı yitirmedim, bunun için kendimle çok büyük bir mücadele içine girdim.
Yok Üstad'ım yok, bu bir dershane meselesi değil, bu bir kırılıştır. Bile isteye seçtiğiniz bir kırılış, kendi öğretiniz dışındaki Müslümanları kırıp kırıp geçişinize bir tane daha eklemekten başka bir şey değildir. Gidiyor ve kırıyorsanız uğurlar ola ama hiç değilse bunu az daha dürüstçe yapın, az daha vicdanlıca yapın.
Birliği telkin etme niyetiyle yazacağım yazımı iptal ederek, kendi kırgınlıklarımı ve kırgınlarımızı izah ettiğim, şu anda dahi yayımlatma tereddüdü duyduğum, üzülerek yazdığım, evvelinde iki rekât namaz ile Allah'a sığınarak yazdığım bu yazıyı yazmamın tek nedeni siz muhterem Hocam'ın "Kolum kanadım kırıldı…" başlıklı yazınızdır, zorlandığım için yazdım, mecbur bırakıldığım için yazdım.
Pek muhterem Fethullah Gülen Hocam, şimdi düşünüyorum da siz gerisini düşünmeden vermiş olduğunuz "ayrılığa devam" kararı ile ilgili yazdığınız o satırları yazdınız ve çekildiniz. Ya ben ne yapacağım, Cemaat talebesi olan birlikte kermes düzenlediğim arkadaşlarım, namaz tesbihatları sırasında bir seccadede yan yana Rabbime yakardığım dostlarım, bir haberin peşine birlikte düştüğüm gazeteci kardeşlerim ile yüz yüze geldiğimde ne yapacağım, ne yapacağız, o kalemi kırarken bunu hiç düşündünüz mü? Ah Hocam, sizin kolunuz kanadınız kırılmış, Allah şahit olsun bu kırgınlığınız içime yaradır, ama bende kırılacak kol da kanat da kalp de kalmadı sizlere karşı yitirdiğim hüsn-i zannımın sebebi olmanızdan yana ayrıca kederliyim. Bundan sonrası için bizler aciziz aciz olmayan Allah hak olanı bilmektedir.
Son olarak; ikide bir "Gayretullah'a dokunur" diyorsunuz da, Gayretullah'a dokunursa bu ümmeti bölmeniz dokunur. İki de bir Hudeybiye Sulh'u diyorsunuz da; Hudeybiye'de Rasulullah'ın karşısında müşrikler vardı, sizin ise karşınızda kardeşleriniz var, bir gün bile kardeş gibi görmediğiniz ama Allah'ın hatırına size kardeş gibi davrananlar var. Vaktiyle bize takiyyelerinize bozulduğumuzda "Bir yere gelene kadar böyle…" derdiniz, şimdi bir yere geldiniz, gücü elinizde tutuyorsunuz, bir yere geldiğinizde olacağınız şey bu muydu?
Karşılığında tarafınızdan cevap alamayacağımdan, "düşman" ilan edileceğimden, su-i zanlarınıza maruz kalacağımdan şüphem olmayan bu yazıyı, takiyyecilikleriniz ve icraatlarınız nedeniyle artık "güvenmediğim" sizlere ithaf ettiğim kadar kellesine kastettiğiniz "hizmet" neymiş bize gösteren güvendiğim tek bir adama gönül borcu olarak noktalarım. Bu sizlerin asla bilemeyeceği ahd'e vefâdır.