Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Ticaret Odası'nda düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda 21 başkan adayını açıklayacak.
Erdoğan, AK Parti grup toplantısında açıkladığı 10 belediye başkan adayının ardından bugün de partisinin 15 il ve 6 büyükşehir belediye başkan adayını tanıtacak.
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Aday tanıtımlarına geçmeden önce burada bazı önemli değerlendirmelerimi paylaşmak arzusundayım. 30 Mart mahalli seçimleri için artık son dönemece girmiş bulunuyoruz. Önümüzde sadece 4 ay var. Önümüzdeki bu seçimin son derece önemli olduğunu, seçim sürecinin de meşakkatli olacağını ifade ettim. Zira karşımızda hiçbir şey üretmeyen, çabası enerjisi olmayan bir muhalefet var. aramızdaki fark bizim iktidar onların muhalefet de olması değil. bizim projelerimiz var, vizyonumuz var, hayallerimiz var.
Onlar ise var olanla yetiniyor. Küçük olsun bizim olsun diyor. Proje vizyon siyasetinin karşısına istismar siyasetiyle çıkıyorlar. Ak Parti bunu bir avantaj olarak görmesin. Ama fitne üretmek, nifak üretmek, kışkırtmak için bunların hiçbirine ihtiyaç yok. Bugüne kadar her seçimde hiçbir gayret göstermeden, hiçbir porje sunmadan, ortaya tek bir eser koymadan bu oyları aldılar. Onlar rahat. Daha fazla oy almak gibi bir hedefleri yok. Ama biz böyle bir rehavetin içinde asla olamayız. Var olanla yetinemeyiz. Nifaka kışkırtmalara karşı son derece dikkatli olmalıyız. Çünkü biz efendi olmak için değil hizmetkar olmak için yola çıktık.
İşte bakın şimdiden başladılar. CHP'de bir Genel Başkan Yardımcısı çıkıyor. Güya elinde bir belge. "Suriyeli sığınmacılar seçmen yapıldı" diye ortaya bir iddia atıyor. Gösterdiği nüfus cüzdanı 18 yıldır Türkiye'de yaşayan, 2008 yılında vatandaşlığına geçen Suriye kökenli bir vatandaşımıza ait. Bunların tarzı işte budur. Birileri bunların eline bir iki kağıt parçası veriyor, rezil oluyorlar. Ama utanmadan sıkılmadan yüzleri hiç kızarmadan yollarına devam ediyorlar. Genel müdürleri neyse, genel müdür yardımcıları da o, milletvekilleri de o.
Hayal perdesi bir kez yırtılırsa, ar damarı bir kez çatlarsa o insan artık arsızlığı hayasızlığı kendisi için bir gıda olarak görmeye başlar. Şimdi bakıyorsunuz bir takım terbiyesizlikler yapıyorlar. Polislere kadınlara milletvekillerine bakanlara karşı ağza alınmayacak ifadeler kullanıyorlar. Aile mahremiyeti, kişi mahremiyeti, özel hayat, edep haya tanımadan saldırıyorlar. Tepki gösterdiğinizde eleştirdiğinizde o kadar hayasızlar ki bundan memnun oluyorlar. Onlar size hakaret ettiğinizde siz incinirsiniz, ama siz yaparsanız onları büyütürsünüz. Onlar küfretse siz rahatsız olursunuz, ama onlara küfredildiğinde bunu iltifat kabul ederler.
Enerjimizi bunlarla harcamayacağız. Hiçbir iddialarını karşılıksız bırakmayacak, ancak üslubumuzdan edebimizden de asla taviz vermeyeceğiz. Onlara ihtiyaçları olan gıdayı, çamuru sunmayacağız. Çok güzel bir söz var. "Cahille sohbet etme, dışarıdan bakanlar aranızdaki farkı anlamayabilir. Cahil ile sohbet zordur bilene. Çünkü nadan ne gelirse söyler diline." Tekrar ediyorum . hiçbir iddia ve ithamlarını cevapsız bırakmayacağız. Ama onlara oksijen vermeyeceğiz. Düştükleri çamurda çukurda onları öyle bırakacağız. Onlar bizi paçamızdan tutup kendi seviyelerine çıkmaya çalışacaklar.
Tuzaklar kuracaklar kuruyorlar. Bu işaret birilerini rahatsız ediyor. Ama ben rahatsız değilim. Bundan dolayı da gururluyum. Hep mazlumların yanında oldum, buna da devam edeceğim. Bu işareti yapan Mısır'da 20 kadar genç kızımızı içeri atan darbeci yönetimin karşısındayım. Karşısında olmaya da devam edeceğim.
Önümüzdeki 4 ay boyunca, plan proje vizyon değil sadece fitne üretecekler. Ellerine ne geçerse kullanacaklar. Her çirkinliği değerlendirmenin gayreti içinde olacaklar. İçerden yada dışardan ellerine ne geçerse fırlatacak, Türkiye düşmanlarıyla bile işbirliği yapıp üzerimize saldıracaklar.
Gençler unutmayın, meyve veren ağaç taşlanır. Gençler şunu da unutmayın. Onların tuzağı varsa, Allah'ın da bir hesabı var, milletin de bir hesabı var. Onlar her yolu ama her yolu meşru görecekler. Kaybedeceğimizi de bilsek biz meşruiyet dairesinden, edep dairesinden çıkamayız. Eğer edep perdesi yırtılmışsa oradan bir kazanç çıksa da o kayıptır. İşte dört ay boyunca böyle bir şuurla hareket edeceğiz. Biz işimize bakacağız, proje üretecek, milletimize misyon ve hedef göstereceğiz. Onların seviyesini üslubunu, milletimizin takdirine bırakacağız.
Biz muhalefet gibi olamayız. Biz var olanla yetinemeyiz. Hem onu muhafaza etmek hem de daha ileri gitmek için bir an bile duraksamadan çalışmak zorundayız. Eğer "millet nasıl olsa bize oy verecek, nasıl olsa oylarımızı bu seviyede tutacağız" derseniz işte muhalefetin durumuna düşersiniz. Bu partinin genel başkanı olarak, emin olun fırsatım imkanım olsa, her bir hanenin kapısını çalmak için onlara misafir olmak için koşarım.
Eğer ben bunu arzuluyorsam, kadın kollarımızdan gençlik kollarımıza, milletvekillerimizden belediye başkanlarımıza, il genel meclis üyelerimize belediye meclis üyelerimize kadar her bir arkadaşım da bunu arzulamalı ve yapmalıdır. Bizim işimiz ganimet toplamak değil, ganimet için göndermedi. Bırakın fani olanın peşinde başkaları koşsun. Biz dava taşını gediğine koymanın peşinde olacağız. Biz Ulubatlı hasanlar olacağız. Bırakın ganimeti. Ok, mızrak, gülle hepsini göğüsleyecek ama milletin sancağını en yüksek burca dikmenin mücadelesi içinde olacağız.
Meselesi makam olan daha şimdiden kaybetmiştir. Nasıl olsa kazanacağız diyerek oturduğu yerden kalkmayan, kazansa bile kaybetmiştir.
"İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan."
Şubat'ı Mart'ı beklemeyeceğiz. Hemen şu andan itibaren her bir kardeşimin sokaklara caddelere mahallelere dağılmasını istiyorum. "Efendim bu kapıdan kovacaklar" kovsunlar, sen hele bir git. "Efendim bu mahalleye giremiyoruz" istersen girersin. "Tehdit ediyorlar, saldırıyorlar, taşlıyorlar" Sinme, korkma. Asla geri adım atma. Zafer mücadele ister, yürek ister, cesaret ister.
Geri dönen, korkan, sinen, sadece davayı kaybetmekle kalmaz, milletin emanetine yol arkadaşına omuzlarındaki mirasına da haksızlık eder. Bu hassas süreçte teşkilatlarımızın kademeleri arasında hiçbir münakaşayı hoş görmeyiz. Zaman münakaşa zamanı değil. Eğer meselesi olan varsa rica ediyorum, meselesini 30 Mart akşamına kadar ertelesin. Biz her bir adayımızı bir kuyumcu inceliğiyle belirledik. Bir kişinin birkaç kişinin hatta bütün bir teşkilatın değil şehrin hassasiyetini gözeterek adaylarımızı belirliyoruz. Küsmek, darılmak, kırılmak bizim dava kültürümüzde asla kendisine yer bulamaz. Aday adaylarıyla, il ilçe belde başlarımızla, gençler kadınlarla üyelerle tek yürek halinde çalışacağız.
Burada birkaç hassasiyetin önünde durmak istiyorum. Şunu özellikle dinleyelim. Çünkü bunun üzerinde çok dururlar. "Beni aday yapmadılar" diye kenara çekilen, mesafe koyan, partimizi değil lütfen değil önce kendi nefsini sorgulasın. Ki bu arkadaşlarımızın içerisinde bir dönem belediye başkanlığı, iki dönem başkanlık yapan arkadaşlarımızda var, olacak. Belediye başkanı olurken hiç böyle konuştunuz mu? Peki şimdi şimdi belediye başkanı olmayınca niye rahatsız oluyorsunuz diye böyle bir soru sorulmaz mı? Kimsenin küstüğüne darıldığına inşallah tanık olmayacağız. Kullanacağımız sloganları yol ve yöntemleri duyuracağız.
Hep vurguladım. Medeniyet Medine, yani şehir kelimesinden türemiş bir kavramdır. Ahlak sanat siyaset felsefe hatta dini düşünce kırdan ziyade şehirde gelişir. Şehir insanların bir arada, birbirlerini görerek yaşadığı, yani birbirlerine yaban olmadıkları yerdir. Bizim kendi öz tarihimiz şehirler inşa etmiş, oradan da medeniyet inşa etmiştir. En başta belediye başkanlarımızdan bizim şehir tarihlerimizi, estetik geleneklerimizi çok iyi anlamalarını rica ediyorum. Bize sadece beton bilgisi asfalt bilgisi lazım değil.