Dünyada şeker tüketimi gittikçe tehlikeli bir hale geliyor. Avrupa ülkelerinde şeker tüketimi kişi başına 40kg ile 70kg arasında değişirken, Türkiye'de de durum pek farklı değil. Kişi başına şeker tüketim miktarı ülkemizde tam olarak 32kg. Günlük şeker tüketim miktarı kaşık ile toz şekerde sadece çay ve kahve eşliğinde bile 33 küp şeker miktarına ulaşabiliyor. Bir de fark etmeden yiyeceklerden aldığımız şeker miktarı var. Tehlikenin farkında mısınız?
Yiyecekleri mercek altına aldık
Uzun vadede tüketilen şeker sağlığımızı da olumsuz yönde etkiliyor. Endüstri ürünü olan şekerler hem şişmanlatıyor, hem bağışıklık sistemini zayıflatıyor, ayrıca diyabet, kalp-damar hastalığı ve karaciğer yetmezliğini de fazla şeker tüketimi tetikleyebiliyor. Hareketli bir hayatınız var ise günlük şeker tüketiminizin bekli bir oranda olmasında sorun yok. Buna bir kase meyveli yoğurt ya da 25 gram reçel ile de ulaşabiliyorsunuz.
Son 50 yılda dünyada şeker tüketimi tam tamına üç kat arttı. Şeker tüketiminin gittikçe artması aslında şeker kullanımını tetikleyen çalışmalara oranlandığında oldukça normal bir gösterge. Şeker tüketimi ile sadece Coca-Cola gibi markalar değil aynı zamanda diyabet hastaları için geliştirilen ilaçlar ile tıp sektörü de kendisine pay sağlayabiliyor. Sadece Almanya'da tıp sektöründe diyabet hastalığı ile ilgili dönen para yılda 48 milyar Euro.
Ulrich Grimm bu konuda yaptığı açıklamalar ile şekerin insanlığa zarar verecek şekilde kullanılmasına karşı duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. "Her insanın şeker tüketimine ihtiyacı vardır ancak zarar verecek şekilde tüketilmesini engellemek gerekmektedir" diyor. Şeker mafyasının bizi nasıl hasta ettiğine yazdığı kitapta da değinen Ulrich Grimm, sağlık örgütlerinin de bazen çaresiz kaldığından bahsediyor. Yapılan lobi çalışmaları sonucunda insanların şeker tüketme oranlarının da olması gereken rakamlarla ifade edilmediğini belirtiyor.
Aktuel.comtr'ye konu ile ilgili özel açıklamada bulunan Prof. Dr. Mustafa Öz de bütün karbonhidratların sağlığa beklendiği kadar yardımcı olmadığını hatta bazı durumlarda vücudumuzda zehir şeklinde etki gösterdiğini belirtirken, günlük şeker alım miktarımızın çok önemli olduğunun altını çizdi.
Şeker tüketim şekline göre glikoz ve fruktoz olarak karşımıza çıkıyor. Fruktoz olanı daha çok meyvelerden aldığımız şeker oranı. Prof. Dr. Öz, "Kesinlikle şeker kullanmayınız" gibi açıklamaların da yanlış olduğundan bahsediyor. Normalde erkeklerin 9 küçük kahve kaşığı ekleme şeker almalarının normal olduğunu, kadınlarda ise bu oranın 6 küçük kahve kaşığına denk geldiğini söylüyor. Bu oran gram olarak ifade edildiğinde erkeklerde 40 gram iken kadınlarda 35 gram civarında görülüyor.
"Şeker ne formda olursa olsun vücudun zehiridir. Ölçüsünü kaçırmamak gerekir. "
Karbonhidratların içinde en zararlısının şeker olduğunu söyleyen Öz, ekleme şeker tüketiminde sınır aşıldığında beraberinde narkotikler gibi bağımlılık durumunun ortaya çıktığını belirtiyor. Beynimizin hipotalamus bölgesini aktive eden şeker zaman geçtikçe hareket etme, kalp ve damar sağlığı, düşünme sistemimize de olumsuz etki etmeye başlıyor. Ve bununla birlikte daha fazla şeker tüketmek için bireyde bir arzu oluşuyor.
Günlük şeker ihtiyacımızı karşılamak için daha çok doğal meyve ya da sebzelerden şeker ihtiyacımızı karşılamamız daha doğru. Çünkü dışarıdan eklenen şekerler obezite, şeker hastalığı, karaciğer yetmezliği, kalp ve damar rahatsızlığı, Alzheimer gibi hastalıkları daha çabuk tetikliyor.
Prof. Dr. Mustafa Öz, içtiğimiz kahve ve çayda şeker kullanmamaya özen göstermemiz gerektiğini, özellikle akşam yemeklerinden sonra tatlı tüketme alışkanlığının da oldukça zararlı olduğunu söylüyor.
Tartışmaları alevlendiren Obama'nın açıklaması mı oldu?
2011 yılında Obama'nın 'Glukozlu ve fruktozlu ürünleri kullanmayın açıklaması sonucunda tüm dünyada bu konu ile igili büyük bir araştırma yapılmaya başlanmış ve araştırma sonuçları frukoz ve pankreas kanserinin ilişkilendirilmesi ile sonuçlandırılmıştı. Frukozun şişmanlık, diyabet ve pankreas kanserinde birebir etkili olduğu tartışmaları ikin bin kişiyi alıp 10 yıl günde 2,5 litre meşrubat içirirseniz farkı görürsünüz açıklaması ile daha da ateşlenmişti.
Dünyada büyük yankı uyandıran fazla şeker tüketiminin sağlık üzerindeki etkisi ile ilgili birçok komple teorisi de gündeme geldi. Bir yandan şeker mafyasının oluşturularak, insanların şeker tüketiminde bağımlı hale getirilirken sağlıklarının hiçe sayıldığı öne sürülürken, diğer taraf açıklamaların bilimsel bir tarafı olmadığı ve sadece sektörel bazı kaygılar yüzünden bir karalama kampanyası çıkartıldığı yönündeydi.
Türkiye'de de bu durum Avrupa ve Amerika ülkelerinde olduğu gibi gündeme oturdu ve diyetisyenler ile dernek başkanlarını da karşı karşıya getirdi.
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rint Akyüz "Sorbitol, maltitol ve aspartam gibi doğal olmayan tatlılık sağlayan yapay tatlandırıcılar, gerek konu hakkındaki bilgi eksikliği gerekse de bu tür manipülatif açıklamalar nedeniyle NBŞ'ler ile karıştırılıyor ve bu durum tüketicide yanlış algılar oluşmasına neden oluyor" açıklamasında bulunurken, diyetisyen Sanem Apa "Hiçbir besin tek başına suçlu değil, tek başına mucizevi etki bırakmıyor. Nelerin obeziteye yol açtığı önemli. Fruktoz diyabete, obeziteye yolaçtığından dolayı kanseri tetikleyebilir" dedi.
ABD bilim adamlarının Nisan 2008 tarihinde yüksek fruktoz olan meyveli ürünleri suni tatlandırıcı olarak kabul etmesi sonucunda bu durumun obeziteyi tetiklediğini belirtmişti.
Kanser ve şeker arasındaki ilişkiyi ilk kez ele alan Alman tıp adamı Otto Warburg!
1931 ve 1944 yıllarında iki kez Nobel'i alan Warburg'un çalışmaları, kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizması olduğunu gösteriyor. Buna göre kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanıyor. Ancak şekerin tek zararı kanser dokusunu beslemesi değil. Aynı zamanda aşırı un ve şeker tüketimi insülin direncine (metabolik sendrom) yani hiperinsülizme yol açıyor. Hiperinsülizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-1) düzeyini artırıyor. Serbest IGF bütün dokularda hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden oluyor.
Günümüzde şeker tartışmaları süre durdun, önlemini alan ülkeler bu konuda oldukça dikkatli. Avusturya, Çek cumhuriyeti, Danimarka, Hollanda, Fransa, İrlanda, İsveç, Litvanya, Portekiz, Slovenya, Yunanistan'da Nişasta Bazlı Şeker üretimi yapılmıyor.
Avrupa'da birçok köklü şirketin kendi çıkarları için şeker mafyasını desteklediği bir gerçek.
AB ülkeleri ve kotalar!
Şeker tüketiminin desteklenmesi ve ekonomik anlamda anlaşmaların bozulmaması, kar oranının düşmemesi için sektör yanlıları tarafından bazı açıklamaların manipüle edildiğinin altı çiziliyor. Örneğin Dünya Sağlık Örgütü'nün şekersiz tüketim ile kaybedilecek kalori miktarı konusundaki açıklamasına birçok büyükelçiden mektup gelmesi sonucunda, yapılan açıklama manipüle edilerek piyasanın etkilemesi engellendi.
AB ülkeleri, şeker üretimi ile ilgili kotaların 2015'te bitmesini isteyenler ve 2020'ye kadar uzatılması taraftarı olanlar şeklinde iki kutba ayrılmıştı. Avrupa Parlamentosu'nun Mart 2013'teki toplantısında yapılan oylamada, şeker fiyatlarının yüksek seyretmesine neden olduğu iddiasıyla eleştirilen mevcut kota sisteminin 2020'ye kadar korunması yönünde karar çıkmıştı. Mevcut sistemde AB ihracatı, DTÖ kuralları uyarınca kotalarla sınırlandırılmış durumda. AB yerel pazarında bol ve uygun fiyatlı şeker bulunabilmesinin üreticiler ve son tüketiciye de fayda sağlayacağını belirten Komisyon, çiftçi güvenliğinin sağlanması için şeker fabrikaları ve pancar üreticileri arasındaki anlaşmalarda geçerli olan standart koşulların korunacağı, ayrıca beyaz şeker depolama yardımının kotaların kalkmasından sonra da süreceği bilgisini verdi.
2017'den sonra AB'de üretilen tüm şeker, gıda üretimi amacıyla ortak pazar içerisinde kullanılabilecek. Ancak bunun gerçekleşebilmesi, Avrupa pancar ve pancar şekeri üretimindeki rekabet gücünün diğer bitkiler, yükselen izoglikoz arzı ve ham şeker ithalatına karşı desteklenmesine bağlı. Türkiye'yi bu noktada AB'den farklılaştıran bir durum var çünkü şekerin iki ana hammaddesi olan pancar ve mısırın tamamı yerli kaynaklardan elde
ediliyor.
Dünya piyasasındaki kar savaşlarında bilinçsizce tüketmek en çok biz tüketicilere zarar veriyor. Özellikle beyaz zehir olarak tanımlanan maddelerden biri olan şeker yüzünden yakalandığı hastalıklar sonucunda her yıl dünya çapında 30 milyon kişi hayatını kaybediyor.
Daha bilinçli bir tüketim için hangi ürünle ne kadar küp şeker tükettiğinizi kendi gözlerinizle görün!
Mars çikolata : 11 küp şeker
Coca-Cola (500 ml) : 18 küp şeker
Nutella: 1 kavanozda 450 gram tam 84 kesme şekere eşit.
Elma kompostosu (370 ml, yaklaşık bir bardak) : 21 küp şeker
Redbull (250 ml) : 9 küp şeker
1 paket hazır pizza: 4 küp şeker
1 paket Harribo: 30 küp şeker
Ece Baban / Aktuel.com.tr