Haiyan tayfunundan sonra neredeyse savaş alanına dönen Filipinler'de, uluslararası yardım kuruluşlarına bağlı birçok gönüllü doktor, Filipinli meslektaşlarıyla beraber, felaket bölgesinde yaralılara gerekli tıbbi müdahalelerde bulunuyorlar.
Bölgede aktif olarak çalışan Médecins du Monde adlı uluslararası insani yardım kuruluşunun sözcüsü Andreas Schultz, DW'nin sorularını yanıtlarken, altyapının zarar gördüğü bölgede halk için en büyük problemin barınma olduğunu vurguladı.
Kirli içme suları bakteri yuvası
Schultz bölgedeki hijyen sorununa dikkat çekerken, artan kirlilikteki en büyük problemin, hastalıklara yol açan, kanalizasyon altyapısında meydana gelen zararlar olduğunu vurguluyor. Fakat afetzedeler zorlu şartlardan dolayı kirlenmiş içme suyunu da kullanmak zorunda kalıyorlar çünkü tayfun sonrası birçok su kuyusu kirlenirken, içme ve atık su boruları zarar görmüş durumda. Bu nedenle, zehirli ishalin yanında dışkı yoluyla bulaşan leptospiroz, hepatit A ve E gibi hastalıklar bölgede tehlike yaratıyor. Robert Koch Enstitüsü'nden Christina Frank, sel sonrası karaya dolan deniz suyu ve yoğun yağış sonucu oluşan pis su birikintileri ve gölcükler gibi durgun suların da salgın hastalıklara davetiye çıkarttığını vurguluyor.
Bernhard Nocht Enstitüsü'nden Christian Meyer suyun bol olduğu yerlerde sineklerin ve böceklerin çok daha rahat üreme imkanı bulduğunu, bunların malarya ve dang humması gibi hastalıkların yayılmasında büyük rol oynadıklarını ekliyor. Fakat Meyer, Filipinler'de ortaya çıkabilecek, içme suyu yoluyla bulaşan hastalık salgınlarından daha çok endişeleniyor. Bir kere kirlenen içme suyunun, tekrar bakterilerden ve mikroplardan arındırılmasının çok zor olduğunu ekleyen Meyer, kolera gibi Asya'da sık görülen hastalıkların, Filipinler'deki şartlar altında çok daha büyük salgınlar halinde görülebileceğini belirtiyor.
Çocuklar için büyük tehlike
Christina Frank ise tifüs ve ishalli hastalıkların tedavi edilmediği durumlarda, ölümcül sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor. Gıda yetersizliğinin bağışıklık sistemini zayıflattığını, özellikle bu durumlarda olan çocuklar için normal bir ishalin çok daha tehlikeli bir boyuta ulaşabileceğini ekliyor.
Robert Koch Enstitüsü uzmanı Christina Frank, yara enfeksiyonları gibi bakteriyel hastalıkların, antibiyotiklerle kolaylıkla tedavi edilebildiği için ilaç stoklarının önemini vurgularken, tetanoz gibi aşıların da gerekliliğine değiniyor. Fakat en önemli tedbirin, temiz içme suyu ve gıda malzemelerinin sağlanmasının yanında, atık suların temiz içme sularıyla karışmasını engelleyen sistemler kurmanın olduğunun altını çiziyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Brigitte Osterrath / Aslı Polatdemir
Editör: Ayhan Şimşek