Neyse ki uzun zaman oldu sanat eserlerini tek boyutlu algılamayı bırakalı. Eğer öyle olmasaydı katı bir tiyatro eleştirmeni buyurganlığında –az sonra bahsedeceğim oyun için- negatifimsi sözcükler kullanabilirdim. Ama yapmayacağım. Bazı oyunlar kanımca ''iyi'' kategorisinde olamasalar bile, 'en azından' iyiniyetli ve cesur bir çaba olarak, tiyatro belleğime kazınır ki ''Ali ile Ramazan'' da onlardan biri.
Perihan Mağden'in "Ali ile Ramazan" romanından, Studio 4 Istanbul tarafından sahneye uyarlanan aynı addaki oyunun prömiyeri 21 Ekim akşamı garajistanbul'daydı. Mağden'in bu çok cesur, içten ve dokunaklı romanının gözüyaşlı bir okuru olarak oradaydım. Dilerseniz size önce çok kısaca romandan bahsedeyim. Zira romanı bilmeyen bir izleyici için oyun, biraz eksik kalır. Mağden'in bundan 3 yıl önce yayımlanan romanı "Ali ile Ramazan", 1990'larda İstanbul'da yaşanan bir üçüncü sayfa hikâyesini konu alıyor. Roman, Ali ile Ramazan adlı iki gencin birbirlerine olan aşklarını ve yaşadıkları acıları, toplumsal gerçekleri anlatıyor.
Romandan yola çıkarak kurgulanan oyun ise sadece Ali ve Ramazan'ı değil, günümüz toplumunun dışladığı insanların hikâyelerini de sahneye taşıyor. Seyirciler, bir yandan Ali ile Ramazan'ın 80'ler ve 90'ların zorlu günlerindeki hayatını izlerken diğer yandan günümüz toplumuna kendilerini kabul ettirmeye çalışanların gerçeklerine de tanıklık ediyorlar.
Ya da en azından böyle diyor basın bülteni. Fikrimce ise bu kadar sağlam bir metni, birebir sahneye taşımak daha etkili bir sonuç verebilirdi. Tek perde olmasına rağmen uzun süresi ve zaman zaman düşen temposu ile oyun, izleyiciyi Ali ile Ramazan'ın kalp parçalayan hikayesine teğet geçiriyor. Gülen Karaman, Metin Göksel, Fatih Gençkal, Nadir Sönmez ve İbrahim Halaçoğlu'nun rol aldığı oyunda, Ali'ye hayat veren genç oyuncu Sönmez'in naifliğinin sahneye ayrı bir hava kattığını da söylemek lazım. Ancak, belki alelade bir aşk olarak kalabilecekken -ve her sıradan aşk gibi, kahramanlarından başka kimseyi ilgilendirmeyecekken- hayatın onları savurması, insanların örselemesi, toplumun ''ibne korkusu'', her hikayede olduğu gibi sonunda dünyayı genç yaşta trajik bir biçimde terketmeleri gibi nedenlerle efsaneleşen bir aşkın tarafları olan Ali ile Ramazan'ın arasındaki güçlü bağ, ne yazık ki Fatih Gençkal ve Nadir Sönmez'in oyunculuklarından pek de geçmiyordu seyirciye...
İbne değil aşık!
Yönetmen Onur Karaoğlu, ''Ali ile Ramazan'ın hikâyesi bize hem teatral, hem de toplumsal anlamda ayrı bir sorumluluk veriyor. Bu gerçek hikâye, bize tiyatro aracılığı ile günümüzde LGBT bireylerin karşılaştıkları sorunları bir kez daha gündeme getirme fırsatı veriyor." diyor. Evet haklı... Bir tiyatro oyunu dünyayı değiştiremez ama netameli bir mevzuda incelikli ve cesurca bir sezi ile hazırlanmış bir tiyaro oyunu dünyayı değiştirmede mühim bir adımdır neticede. Duygu eksiklikliklerine ve yer yer sıkıntı vermesine rağmen Ali ile Ramazan, sezonun görülmesi gereken işlerinden. Cinsel kimliğinizden ve olası önyargılarınızdan sıyrılarak, Ali ile Ramazan'ı, ''iki ibneyi değil iki aşığı'' tanımaya gidin bir akşam...
Gökçe Uygun/ gokceuygun@gmail.com