"Akıl vermeye alışmışım ya! Fark ettim ki yazmadan da yaşanabiliyor. Ben bir şeyler söylemediğimde de hayat devam ediyor... 3 aydır yazmıyorum. 21 sene boyunca neredeyse hiç ara vermeden yazdım. Daha öncesine gidersem, yazarlığımın 12 Eylül 1980 darbesinde de bir kesintiye uğradığını söyleyebilirim.
Yazı yazmak, 'her gün topluma fikirlerini açıklamak' anlamına geliyor. Bu hal, kendi aklımızın çok iyi, söylediklerimizin çok gerekli olduğunu sanmamıza yol açabiliyor. Taraf'tan ayrılmak zorunda kaldığımda 'Acaba yazı yazmadan nasıl durabilirim?' diye düşündüm. Akıl vermeye alışmışım ya! Fark ettim ki, yazmadan da yaşanabiliyor. Ben bir şeyler söylemediğimde de hayat devam ediyor...
Şaka bir yana, son yıllarda, ülkemizde yazarlık, bir temsilcilik, bir misyon haline dönüşmeye başladı. Okurların önemli bir kesimi, yazarın sadece kendisi gibi düşünenini, kendisi gibi konuşanını normal karşılamaya başladı. Dünyanın her yerinde böyle midir? Pek sanmıyorum. Gerçekten de 'siyahlar ve beyazlar ülkesi' haline geldik...
Gerçi çocukluğumdan da hatırlıyorum: Demokrat Parti-Cumhuriyet Halk Partisi kavgası fanatik bir şekilde yürüyordu... Demokrat Parti, çatışmanın ürünü olarak askeri darbeyle devrildiğinde CHP'liler bayram etti. Bayram edenler arasında 14 yaşındaki ben de vardım."