AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çözüm süreciyle ilgili yaptıkları son ankette, bu sürece destek verenlerin Kürt seçmenlerin oranında ciddi bir artış olduğuna dikkati çekti.
Çözüm sürecine halkın desteğine ilişkin trendi sürekli izlediklerinin altını çizen Soylu, son zamanlarda estirilen "musibet rüzgarlarına" rağmen, bu sürece destek verenlerin oranındaki artışın büyük önem arz ettiğini belirtti.
Taksim Gezi Parkı olaylarından önce yaptıkları ankette, çözüm sürecine destek veren Kürt seçmenlerin oranının yüzde 75, diğer seçmenlerin oranının da yüzde 65 civarında olduğunu anlatan Soylu, son yapılan ankette ise bunun Kürt seçmenlerde yüzde 90'a, diğer seçmenlerde ise yüzde 70'lere ulaştığını söyledi.
Soylu, "Sadece kendisini Kürt olarak tanımlayanların yüzde 90'ı çözüm sürecini desteklemektedir. Sürece halkımızın verdiği ortalama destek yüzde 65-75 aralığındadır. Yani halkın desteği sürekli yükselmektedir. Bu da şunu çok açık olarak gösteriyor ki, çözüm süreci, önemli kazanım sağlayacak Güneydoğu'da yaşayan insanlarımız tarafından daha çok benimsenmektedir" dedi.
Soylu, milletin, Türkiye'nin zenginleşmesi, demokratikleşmesi, özgürleşmesi ve insanların kardeşlik diyaloğunun temelinin, bu ihtilafların ortadan kalkmasıyla olacağına vurgu yaparak, "Çözüm süreci konusunda gerek hükümetimiz, gerek partimiz üzerindeki yükümlülüğümüz, sorumluluğumuzu tam anlamıyla millete vermiş olduğumuz söz çerçevesinde yerine getirilmektedir. Bunların hepsi birer pakettir öyle görmek lazım" şeklinde konuştu.
"MİLLET RAHATLAMIŞTIR"
Türkiye'de çözüm sürecinin başlamasının ardından bir musibet rüzgarı estirildiğine de dikkati çeken Soylu, ülkenin şimdiye kadar birikmiş ne kadar toplumsal sorunları ve ihtilafları varsa hepsinin bu dönemde gündeme getirildiğini söyledi.
Taksim olaylarında, "şimdi çözüm süreci de bitiyor" diye neredeyse şapkasını göğe atan insanları gördüklerini ifade eden Soylu, şöyle konuştu:
"Fakat ne kadar bu konuda bir çaba ortaya koyarsalar koysunlar çözüm süreciyle ilgili yaptığımız araştırmalarda da Türkiye'nin her tarafından gerek Güneydoğu Anadolu'da gerek Doğu Anadolu'da gerekse İç Anadolu ve Batı'da olsun, milletvekillerimizin, parti yöneticilerinin, bakanlarımızın yapmış olduğu bütün çalışmalarda, milletimizin çözüm süreci konusunda geleceğe daha emin bakabilen bir haleti ruhiyenin içerisinde olduğunu görüyoruz. Millet rahatlamıştır. Milletimiz, çözüm süreci ortaya çıktığından itibaren bu cesaretli siyasi adımdan itibaren, Sayın Başbakanın da siyasal gücünü burada değerlendirerek bu sorunun çözülebilceğine, artık Türkiye'nin yıllarca karşı karşıya kaldığı ve ülkemizdeki insanlarımızın kardeşliğini, diyalogları engelleyici bu durumu ortadan kaldırabileceğine kanaat getirmiştir."
Soylu, çözüm sürecinin, AK Parti'nin kendi insiyatifiyle ortaya koyduğu veya performansını yükselttiği bir süreç olmadığına işaret ederek, "Bu süreci, bizatihi millet sahiplenmiştir. Millet, bu süreci adeta AK Parti'ye dikte etmiştir. Bu kadar basit" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'NİN SURİYE SINIRINDAKİ GELİŞMELER
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Türkiye'nin Suriye sınırında terör örgütü PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'nin adım adım özerkliğe doğru ilerlediğine yönelik değerlendirmelere ilişkin de "Bunlar çok ileri yorumlardır" değerlendirmesinde bulundu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, her yaptığı toplantıda, Türkiyenin neredeyse 24 saat içerisinde bölünebileceğine dair algı oluşturmaya çalıştığını öne süren Soylu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'de bu paranoya çok uzun yıllardan beri Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir tanesidir. Sürekli milletimiz, ürkütülerek, korkutularak, uzak yakın bir takım tehditlerle sınanarak bugüne kadar gelmiştir. Yani Türkiye'yi bölmeye bugüne kadar kimsenin gücü yetmedi bugünden sonra da kimsenin gücü yetmez ama bunu söylemeyi bile kendi adıma ayıp sayıyorum. Türkiye'nin bölünmesini bir konu başlığı yapmak, Türkiye'nin yakın sınırlarından Türkiye'ye yönelik bir tehdidin oluşması, yani bu tip bölünmeye yönelik bir tehdidin oluşmasını söylemek bile başlı başına bir ayıptır. Türkiye'nin gücüne hafife almaktır, Türkiye'nin gücünü bilmemektir ve bu etrafımızdaki ülkelere yönelik de Türkiye ile ilgili bir düşmanlık persfektifi oluşturmaktır.
Biz bu politikaları geride bıraktığımızı düşünüyorduk ama maalesef bu politikalara sığınarak hem Türkiye'nin içerisinde hem de etrafımızdan bu beyhude değerlendirmeleri ibretle takip ediyoruz. Bunlar çok ileri değerlendirmelerdir. Bu değerlendirmeleri yapanlar ülke kurmanın, bölmenin, bölünmenin nasıl bir şey olduğunu herhalde unutmuşa benziyorlar. Anlaşılan o ki dönem dönem tarihten alınarak bir takım hatırlatmalar yapmak gerekir."
Sabah