Ankara, şu günlerde kapalı kapılar ardında, İmralı'nın onayı ile Kandil'de gerçekleşen görev değişiminin çözüm sürecine olası etkilerini değerlendirmekle meşgul.
PKK, Cemil Bayık ve Bese Hozat'ı, "eş başkanlık" sistemi çerçevesinde, örgütün üst yapılanması olan KCK'nın başına getirdi. Karayılan-Bayık değişimi, içinde birçok risk barındıran, çok yönlü bir denklem olan çözüm sürecinin devamına ilişkin PKK'nın tavrı konusunda da ipucu veriyor…
Cemil Bayık'ı yakın tanıyanlar, onu "sert mizaçlı", "örgüt içinden çok çıkmayan", Öcalan'ın baştan beri en güvendiği adamlarından biri olarak tanımlıyor. Bayık'ın, Karayılan'ın yerine geçmesi ise "malumun ilamı" olarak değerlendiriliyor. Zira PKK'nın yaşayan beş kurucusundan biri olan, "Cuma" kod adlı Bayık, aslında Kandil'in gerçek "bir numarası". Bununla birlikte görevi gereği, şu ana kadar vitrinin arkasında kalarak, vitrin önünü Murat Karayılan'a bırakmayı tercih etmesi nedeniyle kamuoyu onu pek tanımıyor.
Öcalan'ın örgüte hakimiyetinin teyidi
Elazığ doğumlu Bayık'ın Öcalan ile tanışıklığı, 1970'li yılların başında, o dönemde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde öğrenci olduğu yıllara rastlıyor. Yani baştan beri Öcalan'ın yanında olan, en güvendiği birkaç adamından biri olarak öne çıkıyor. 2003'te PKK'nın ikinci adamlığına yükselen Bayık, örgüt içinde yaşanan reformcu-gelenekçi ayrışmada, gelenekçi kanadın liderliğini yapmıştı. İran'a yakınlığı ile biliniyor ama ülke ile resmi, görünen bir ilişkisi de bulunmuyor. Duran Kalkan ile birlikte örgütün "teorisyeni" olan Bayık hakkında kafaları en fazla karıştıran soru işareti ise, kendisinin "şahin", Karayılan'ın ise "güvercin" olduğu yönündeki iddialar. Bu tez, Bayık'ın yeni görevinin çözüm sürecini olumsuz etkileyebileceği endişesini doğuruyor. Ancak bu seçimde Bayık'ın kendi kişiliğinden öte, hassas bir döneme rastlayan bu görev değişiminin, devlet ile müzakereleri yürüten tek isim olan "Öcalan'ın izni ve onayı ile yapılmış olması", Ankara açısından en önemli çıkarım olarak öne çıkıyor.
PKK'nın son yaptığı seçim bir anlamda Öcalan'ın örgütüne her anlamda hakim olduğunun bir teyidi niteliğinde. Ankara açısından ise müzakerelerin yürütülebilmesi ve sürecin gidişatının kolaylaşması için Kandilİmralı arasında bir ayrışmanın olmaması gerekiyor.
Karayılan silahlı kanadın başında
Öte yandan Öcalan'ın, en güvendiği adamlarından bir diğeri olan Karayılan'ı örgütün silahlı kanadının (HPG) başına getirmesi, çözüm sürecine karşı sabotaj girişimlerine karşı bir güvence ve sürecin devam edeceğine yönelik bir mesaj olarak algılanabilir. Ancak çözüm sürecinin ilk aşamasını oluşturan, PKK'nın silahlı unsurlarının "sınır dışına çekilmesi" şu ana kadar istendiği gibi sonuçlanamadı. Örgütten silahlı unsurlarını Eylül ayının sonuna kadar sınır dışına çıkmasını tamamlaması beklenirken, Başbakan Erdoğan, gelinen son noktayı, birkaç hafta önce Akil İnsanlar Heyeti ile yaptığı toplantı sırasında, "Henüz yüzde 15 gitti" şeklindeki sözleri ile özetledi. Bu da PKK'nın süreçteki samimiyetini göstermesi için bir an önce harekete geçmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
"Çekilmeye direnç karşıtı Öcalan operasyonu"
Prof. Dr. Mazhar BAĞLI
(AK Parti MKYK üyesi)
PKK'daki kadro değişimi, çözüm sürecinde Öcalan'ın çekilin emrine karşı örgüt içinde uymama ve manipülasyona karşı alınmış bir Öcalan önlemidir. Çünkü anladığımız kadarıyla Öcalan'a rağmen PKK'nın silahlı unsurlarında önemli bir çekilme gerçekleşmedi. Örgütün üst düzeyindekiler için silahı bırakmak çok kolay olmuyor. Çünkü bu, silahla var olan bir örgütün, silahsızlanma ile kendi varlığını sorgulaması anlamına geliyor. Bununla birlikte kriminal işlere karışmış insanlar, bu süreçte normal hayata dönemeyeceklerini düşünerek direnç gösteriyorlar. Cemil Bayık'a, "şahin", Karayılan'a ise yapılan "güvercin" yakıştırmasına gelince, bu tür örgütlerde, şahin, güvercin ayrımı yapılmaz. Sadece hiyerarşiye uymak vardır. Bu hiyerarşiye uymayanlar da bir şekilde diskalifiye olurlar. Eskiden beri Cemil Bayık'ın da zaten örgütün hiyerarşisinin en tepesinde olduğu biliniyor. Kendisi de Öcalan'a bağlılığı ile öne çıkıyor.
"Öcalan'ın örgüte hakimiyetini gösterdi"
Mehmet METİNER
(AK Parti Adıyaman Milletvekili)
Bu değişim benim için sürpriz olmadı. Çünkü bir ay önce Öcalan'ın, Kandil'e gönderdiği mektupta bu yönde bir talimatı olmuştu. Bu yeni durumun çözüm sürecini etkileyeceği kanaatinde değilim. Burada esas okunması gereken, Öcalan'ın dört duvar arasında da olsa, örgütünün kontrolünü tamamen elinde tuttuğunu herkese göstermiş olduğudur. Dolayısıyla örgütünün dışarının müdahalesine izin vermeyeceğini göstermesi açısından ilginç bir durum. Çözüm süreci açısından da bir kazanç. Demek ki Öcalan üzerinden yürütülen müzakereler başarıya ulaşabilir.
PKK, 'dimdik ayaktayız' mesajını veriyor
Ümit FIRAT
(Yazar)
Öcalan'ın örgüte hakimiyeti konusunda hiçbir tartışma yok. Ama tümüyle ne ölçüde hakim olabildiğini söylemek de zor. Zira kendisi Şam'da yaşarken de örgütüne tam hakim olamıyordu. Örgütlerde kaçıklar olabiliyor. Burada esas olan Öcalan'ı dışlayan hiçbir ifadenin olmaması ve hepsinin ona bağlılığı. Karayılan gibi, Öcalan'ın bir dediğini iki etmeyen birinin PKK'nın askeri unsurlarının başına getirilmesi önemli. Ama kararların alındığı Genel Kurul'un sonuç bildirgesine dikkatle bakmak lazım. Zira oradaki HPG ile ilgili ifadelerde, savaşı tavsiye eden değil, 'dimdik ayaktayız' mesajı var. PKK'ya bahar aylarında katılan birçok genç olduğunu da duyuyoruz.
Duygu LELOĞLU