Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorum köşesinde Mısır'a ilişkin şu satırları okuyoruz:
"Bakanlar istifa ediyor, milletvekilleri, yakın danışmanlar bile havlu atıyor. Mursi eğer çok yakın bir zamanda herkesi şaşırtıp, şapkasından tavşan çıkartmayacak olursa, günleri sayılı demektir. Ordu yeni bir siyasi sorumluluk üstlenmekten yana değil. Onun için de ültimatom süresinin geçmesini bekledi ve diyalog kanallarını açık bıraktı. Ancak yapılan anketlere göre Mısır halkının tek güven duyduğu kurum olan ordu sorumluluktan da kaçmak istemiyor ve ülkedeki iki kampın karşı karşıya gelmesini pasif seyretmeyeceğini belli etmiş bulunuyor. Eğer ordu tahmin edildiği üzere 'yol haritasını' yürürlüğe sokup, yani Mursi'yi görevden alıp, anayasayı iptal ettiğini açıklayacak olursa, o durumda muhalefet saflarına katılmış olacaktır. Bu da Müslüman Kardeşler'in bir kez daha durumu hatalı değerlendirdiği sonucunu vermiş olacaktır."
Berlin'de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi de aynı konudaki yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
"(Mısır'da) her iki tarafın da hiçbir biçimde uzlaşmaya açık olmaması, generallerin kaçınılmaz olarak harekete geçmesine yol açtı. Bu durum yeni iç tehlikelere de kapı arayabilir. İslamcı çevrelerin bir kısmı yeraltına geçebilir. Bunun ne anlama geleceğini ise çok sayıda komşu ülke yakından tanıyor. Arabalara yerleştirilen bombalar, kaçırma eylemleri, siyasi cinayetler ve tuzaklar. Ama aynı zamanda Mısır'daki sokak referandumu sorunlu bir emsal de oluşturdu. Eğer Mısır'da sokakların hukuku geçerli olacak ve demokratik yoldan seçilen devlet başkanını eylemler belirleyecekse, o takdirde gelecekteki devlet başkanlarının koltuğu çok çabuk değişecek, ama ülkenin zorlu ve karmaşık sorunları varlığını sürdürmeye devam edecektir."
Kölnische Rundschau gazetesinin Mısır odaklı yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:
"Meşru ve doğru tavır içinde olmak politikada her zaman birbiriyle uyumlu hedefler arasında sayılmaz.Tarihte bunun birçok trajik örneği vardır. Sorumluluk üstlenen yöneticiler nasıl bir tavır alırlarsa alsınlar suç işlemiş bir pozisyona düşmüşlerdir. Şu anda Mısır Ordusu işte böyle bir trajik an ile karşı karşıya bulunuyor. Yasalara uygun davranmış olsa, o zaman demokratik seçimlerle, meşru yoldan göreve gelen Muhammed Mursi liderliğindeki hükümete şüphesiz hareket serbestisi tanıyacaktı; o zaman da ülke bir iç savaşın eşiğine gelmiş olurdu."
Münchener Merkur gazetesi, eski istihbaratçı Edward Snowden'ın sığınma başvurularını Almanya ve diğer AB ülkelerinin geri çevirmesi kapsamında kaleme aldığı yorumunda şunları yazıyor:
"Berlin'den ret yanıtı beklenildiği üzere gecikmedi. ABD'nin bir numaralı düşmanı Edward Snowden'a sığınma olanağı tanınmıyor. Ama bundan daha utandırıcı tepki, içinde Snowden'ın bulunduğu şüphesiyle ülke semalarında jet uçuşlarına izin vermeyen bazı AB ülkelerinden geldi. Avrupa acaba Snowden'ın da temsil ettiği, kişi özgürlükleri ve özlük hakları gibi değerlerini unuttu mu? Eğer birleşik Avrupa, bir değerler topluluğu olduğu gerçeğini anlamsızlaştırmak istemiyorsa, o zaman Snowden'ın suratına kapıyı kapamak yerine başka yanıtlar bulması gerekir. Avrupa, özellikle de ABD'deki dostlarına, hain ilan edilen Snowden'ın en eski Amerikan değerlerini savunmak üzere hayatını tehlikeye attığını anlatmaya çalışmalıdır."
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen Çelik Akpınar
Editör: Başak Özay