Şebnem Hassanisoughi İranlı bir babanın kızı, annesi ise Türk. Onu son dönemde "Tatar Ramazan" dizisinin Güzide'si olarak izliyoruz. Başarılı performanslara imza atmış, genç yaşında kendini kanıtlamış bir oyuncu. 12'nci Uluslararası İzmir Film Festivali'nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü aldığı "Geriye Kalan" buna iyi bir örnek.
*Nerede doğdunuz?
İstanbul'da.
*Soyadınızın çok güzel bir anlamı varmış galiba…
Farsça'da "güzelin yolu" gibi bir manaya geliyor.
*Aileniz İranlı. Ne zaman gelmişler buraya?
Babam İranlı… O da zamanında üniversite eğitimi için Türkiye'ye gelmiş. Annem Türk, burada tanışmışlar.
*Hiç gittiniz mi İran'a?
Çok yakın bir zamanda gittim ilk defa… Fakat fazla uzun kalmadım, dört gün bulunabildim orada. Rahat bir zaman ayırarak yeniden turistik bir gezi yapmak istiyorum oraya.
*En çok nesi etkiledi sizi?
En başta Farsça çok etkiliyor, o dili öğrenmek istiyor insan. Aynı zamanda çok köklü bir kültür var. Keşke o dili bilseydim orada bir şeyler yapabilseydim.
*Kalbinize en dokunan şey ne oldu?
Kadınların ayakları yere çok sağlam basıyor, gerçekten mücadele ediyorlar pek çok şeyle ve çok güzeller.
*Ailenizin diğer fertleri orada mı?
Hayır, hepsi farklı yerlere taşınmışlar İran'dan. Şimdiki yaşam tarzı babamların dönemindeki gibi olmadığından ayrılmışlar oradan.
*Aileniz hukukçu, öyle değil mi?
Babam avukat, annem de noter.
*Kuralcı tarafları var mıdır?
Hiç değillerdir… Söz konusu iş hayatlarıysa evet, elbette ki, ancak sıkı sıkıya bağlı oldukları kuralcı tavırları yoktur. Ben hiç öyle bir şey yaşamadım.
*Tek çocuk musunuz?
Evet.
*Peki tek çocuk olmakla birlikte kalabalık bir ailede mi büyüdünüz?
Annem noter olduğu için çok fazla şehir değiştirdik, sürekli dolaştık. Tayinler başlangıçta küçük yerlere çıkıyordu annem kıdem kazandıkça büyük şehirlere gitmeye başladık. Komşular, mahalle eş- dost çok büyük bir aile gibi yaşadım çocukluğumu onlarla… Farkı şuydu, kalabalık bir aile ama sürekli değişiyorlar… 14 yaşında İstanbul'a gelince fark ettim tek çocuk olduğumu.
"Kolay vazgeçerim, çünkü…"
*Çok dolaşıyor olmanın avantajları ve dezavantajları ne oldu hayatınızda?
Dezavantajı şu olabilir; 20 yıllık arkadaşım diyebileceğim birisi yok, olsa belki iyi olurdu. Avantajı ise çok fazla insanla karşılaştım, paylaştım. Bir yere çok hızlı adapte olurum, hatta "bir yerli olmak" nedir bilmiyorum. Daha çok "göçebe" biriymişim gibi… Bağlanmam kolay oluyor ancak bu beni vazgeçmekten alıkoymuyor.
*Kolay vazgeçebilen birisiniz anladığımız kadarıyla…
Bu bir taraftan iyi bir dürtü çünkü insanın en büyük sorunlarından biri "bağımlı" olması…
Bir kişiye zorunlu olduğumu fark etsem, düşünsem bu durumu kabul edemiyorum hemen aklımla uzaklaşıyorum. His olarak kalmayı istiyorum ancak sıkıntı yaratsa da gidebiliyorum. Çünkü hayatın bitmediğini, başka bir yerde başka şekilde defalarca yeniden başlayabileceğini gördüm. Bu yaşamda dönüşerek akacağız, gideceğiz, dolayısıyla aşırı bağımlı olmayan bir insan oldum.
*Vazgeçerken sizi en çok zorlayan şey ne oldu?
Yok herhalde.
*Hepsinden aynı derecede mi vazgeçebildiniz?
Sıkı sıkıya bağlı olduğum, vazgeçmek zorunda olduğum bir şey olmadı
*Peki vazgeçersem daha iyi olur dediğiniz?
Orayı atlayalım
*Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi peki? Buna bir oyun, bir film falan mı neden oldu?
Nasıl başladığını bilmiyorum ama evde kitapları sesli bir şekilde okuduğumu ve bu sırada hoplaya zıplaya bir şeyler yaptığımı hatırlıyorum. Bir de bu güdüyü en çok hayatını bildiğim bir ressamla ilgili tiyatro oyununu izlerken hissetmiştim. Çocukluğumdan beri resimle ilgilenen bir insanım ve söz konusu ressamı da yakından biliyordum. Fakat sergilenen performans karşısında "bunlar nasıl oynuyorlar bu adamı ben anlatmak istiyorum" demiştim. Hayal gücü kuvvetli bir insandım. Zaten İstanbul'a geldikten sonra da hemen tiyatro kursuna gittim.
*Mimar Sinan Devlet Konservatuarı'nda oyunculuk okumuşsunuz. Ya olmazsa diyerek hayatınızda bir B planı yapmış mıydınız?
B planından öte direkt uygulamaya geçtiğim bir şey olmuştu. Üniversite sınavlarına girdiğim yıl Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nü kazandım ve konservatuarın yetenek sınavları açıklanmadan oraya giderek kaydımı yaptırdım. Sonra da Mimar Sinan'dan arayarak oyunculuk bölümünü kazandığımı söylediler.
*Çok sıkıntılı bir durum. Psikolog olayım derken, psikologluk olur insan… Ne yaptınız peki?
Telefon geldiği an ağlamaya başladım, iki gün boyunca çevremdeki herkese azap çektirdim. En sonunda dedim ki kendi kendime, ben ne yaparsam yapayım, hangi bölümde okursam okuyayım en nihayetinde oyunculuk yapacağım ve tercihim Mimar Sinan'dan yana oldu.
*Şu anda "Tatar Ramazan"da Güzide'yi canlandırıyorsunuz. Bir kere de sizden dinleyelim canlandırdığınız karakteri.
Güzide, Anadolu Kulübü'nün sahibi olan bir kadın ve oranın önemli adamlarından Ekrem'e aşık. Ekrem ise evli bir adam ve iki yıldır ilişkileri var. Zor bir durumda… Neler olacak izleyeceğiz.
*Bir erkeğe çok aşık olsanız ve evli olsaydı ne yapardınız?
Çok zor bir durum ama aşık olduysam, kendi kararıyla bir harekette bulunmuyorsa ona asla boşan demezdim. Bir yandan da iki kadına aşık olan bir adam olabilir mi ve ben buna ikna olur muyum? Hakikaten ne yapardım bilmiyorum… Yapamazdım herhalde, bağrıma taş basıp giderdim kendi yoluma.
Neslihan PERKER / AKTÜEL