Sekizi Türk olmak üzere on kişinin ölümünden sorumlu tutulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı adlı Neonazi terör hücresiyle ilgili davada aşırı sağcı terörün hukuki sorgulaması yapılıyor. Meclis özel komisyonlarında ise aşırı sağın perde arkası siyasi açıdan aydınlatılmaya çalışılıyor. Almanya'da bunun yeterli olmadığını ve ırkçılığın bütünüyle yeniden tartışmaya açılmasını isteyenler artıyor.
Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'ndeki terör davasındaki iddianamede 'Nasyonal Sosyalist Yeraltı, ırkçı emelleri uğruna ve sırf Alman soyundan gelmediği için insan öldürmüştür', deniyor. Soruşturma makamının bu sonuca varması uzun sürdü. Maktul yakınlarının ifadeleri ve soruşturma süreciyle ilgili bilgiler de cinayetlerin ırkçı nedenle işlendiğini göstermekteydi.
Maktulu failleştirme
Neonazi teröristlerin öldürdüğü Mehmet Kubaşık'ın eşi Elif Kubaşık'ın müdahil avukatı olarak davaya katılan Carsten Ilius soruşturmanın tek taraflı sürdürülmüş olmasına şöyle dikkat çekti: "Soruşturma makamı, Nazi kurbanlarının suça karışmış ve hatalarından dolayı bir başka örgüt tarafından öldürülmüş olabileceği varsayımından hareket etti. Öldürülenlerden hiçbirinin örgütlü suçlara karışmış olabileceğine dair ipucu bulunmamasına rağmen, para aklama, kumar ve uyuşturucu ticareti gibi ihtimaller ortaya atıldı. Bu kişilerin ırkçı nedenlerle öldürülmüş olabileceği ihtimali üstünkörü ele alındı."
Avukat Carsten Ilius suçluların yıllarca bulunamamasında soruşturma hataları kadar, soruşturma makamındaki düşünce yapısının da rol oynadığını ve göçmenler hakkındaki önyargıların gerçeğin ortaya çıkarılmasını geciktirdiğini belirtti.
"Soruşturmaların tamamlanmasından sonra ortaya çıkan, öncelikle Türk toplumuna kurumsal ırkçılık beslendiğidir" diyen avukat sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu, soruşturmaya katılan her görevlinin dünya görüşü olarak içinde ırkçılık beslediği anlamında algılanmamalı."
Emniyet teşkilatının cinayetlerle ilgili olarak 2007 yılında yaptığı değerlendirmede, 'kültür çevremizde cinayet işlemek tabu kabul edildiğinden, faillerin Alman değer ve normları dışında aranması gerektiği' dile getirilmekteydi. Bu ifadeyi şöyle açmak mümkün: 'Almanlar seri cinayet işleyecek kadar elini kana bulamazlar. Faillerin doğu ya da güneydoğu Avrupalılar arasında aranması doğru olur.'
Kurumsal ırkçılık
Berlinli psikoterapist Esin Erman, soruşturma dosyasındaki tespitleri neden tüyler ürpertici bulduğunu Deutsche Welle'ye şöyle anlattı: "Tecrübeye dayalı bilgi kavramına mutlaka açıklık getirilmeli. Soruşturma makamının tecrübeye dayalı bilgiden anladığı, ırkçı düşünceyle toplanmış bilgi demektir. Geçerli ırkçı önyargılar ışığında toplanmış önyargılardan oluşan bilgi birikiminin otomatikman depolanıp, nedeni araştırılmadan rutin olarak kullanılması demektir."
Esin Erman ırkçı ayrımcılığın şiddete dönüşmeden de kendini gösterebildiğini, okulda, işte, resmi makamlarda ve kiracılıkta da ortaya çıktığını belirtiyor ve ilkokulda bütün notları pekiyi olmasına rağmen liseye devam etmesi engellenen bir göçmen olarak konuştuğunu söylüyor. Göçmen çocuklarının kanaat notu olarak hep Almanlardan aptal gösterildiğini belirten Berlinli psikoterapist lise tahsiline layık görülmemesine rağmen yüksek okulu da pekiyi ile bitirmiş. Esin Erman ev kiralarken kendisinden, aile yakınlarını gece yatısına davet etmeyeceğine ve evde Türk yemeği pişirmeyeceğine dair kontrat imzalamasının istendiğini hatırlatıyor.
'Irkçılığa taviz verilmemeli'
Birleşmiş Milletler Irkçılıkla Mücadele Komisyonu, kamuoyunu ırkçı ifadelerden korumadığı gerekçesiyle nisan ayında Almanya'yı eleştirmişti. Bu eleştirinin nedeni Sosyal Demokrat partili Thilo Sarrazin'in yok satan kitabında Türk ve Arap göçmenleri aşağılamasıydı. Sarrazin, Türk ve Arapların manavcılık dışında üretime katkıları olmadığını ve bir sürü başörtülü çocuk yetiştirdiklerini yazdığı için büyük tepki almıştı.
Federal Meclis Hukuk Komisyonu Başkanı Siegfried Kauder, devletin ırkçılıkla kararlı bir şekilde mücadele etmemesinin tehlikelerini şöyle özetledi: "O zaman toplumun uçlarında devletin müsamaha edemeyeceği unsurlar ve gruplaşmalar ortaya çıkar. Türkler sadece hakarete değil ama aynı zamanda saldırıya da maruz kalır. Gidişata bir an önce dur demeliyiz."
© Deutsche Welle Türkçe
Andrea Grunau / Ahmet Günaltay
Editör: Beklan Kulaksızoğlu