İlk baskısının üzerinden 30 yılı aşkın bir süre geçen "Batı Emperyalizmine Karşı Osmanlı'nın Direnişi" kitabı tekrar yayımlanma kararı alınıp raflardaki yerini aldı. Sadık Albayrak'ın kitabı Osmanlı'nın son 10 yılındaki tartışmalara yoğunlaşıyor. "Batı Emperyalizmine Karşı Osmanlı Direnişi" bir tür ilk kaynak… Pek çok belge ilk kez burada yayımlanmış.
Yazar, kitabının ilk bölümüne şu soruyu cevaplayarak başlıyor: Sosyalizm ve liberalizm gibi kavram ve uygulamalar, Osmanlı ülkesinde neden aynen Batı'da olduğu gibi kök salamadı? Albayrak'a göre Osmanlı geleneği yüzyıllar öncesinden, yani daha bu akımlar ortaya bile çıkmadan, sözü edilen sistemleri kendi sosyal adalet anlayışı içerisinde aşmıştı. Gazeteci-yazar, tezini açıklamak için belgelerden yararlanıyor. Aktüel, yazarın da izniyle kitapta yer alan çok ilginç bazı belgeleri yayınlıyor. Bu belgeler tarih kitaplarında değişikliklere bile sebep olacak kadar güçlü kanıtlar sunuyor.
Tarihteki ilk işçi-işveren arasındaki toplu sözleşmenin 1776 yılında Kütahya'da imzalandığı bilinir. Sadık Albayrak kitabında tarihteki ilk toplu sözleşmenin, bilinenin aksine, 1776'da Kütahya'da değil iki yıl öncesinde, 25 Haziran 1774'te İstanbul'da imzalandığına vurgu yapıyor. Albayrak'ın gün yüzüne çıkardığı tarihi belge, marangozundan hamalına kadar işçi sınıfının her kesimine verilen hakları tek tek belirtiyor: "Daha dünyada bir emek tespiti, ücret politikasının akla gelmediği, Batı dünyasının işçi ve köylüyü sömürdüğü bir zamanda emekçi sınıfı devletle ücret sözleşmesi imzalıyordu.
Bizim tespitimize göre, her ne kadar dünyada ilk sözleşmenin 1776'da Kütahya'da yapılmış olduğu söyleniyorsa da, elimizdeki bir vesikada, 1774'te İstanbul'da ilk işçi-işveren sözleşmesi imzalanmış ve sicillere geçmiştir. Hatta Mimarbaşı Ağa'ya hitaben kadı siciline geçen fermanda, ücretlerin yerine getirilmesine 'ihtimam eyleyesin' diye emir verilmiştir." Bugüne kadar bilinen ilk toplu iş sözleşmesi 1776 tarihli olanıydı. Sözleşme Kütahya'da çini atölyesi sahipleri ile bu atölyelerde çalışan kalfa ve çıraklar arasında yapılmıştı. Ancak Sadık Albayrak'ın kitabında yayımladığı Osmanlı belgesine göre Kütahya'daki bu sözleşmeden iki yıl önce 1774 yılında İstanbul'da tüm meslek sınıflarında çalışan işçileri kapsayan bir anlaşma yapıldı.
Dünyanın ilk toplu iş sözleşmesi olan bu metin, sadece Kütahyalı çini işçilerini değil İstanbul'da faaliyet gösteren 37 ayrı meslek grubuna mensup işçilerin haklarını devlet önünde güvence altına aldı. Bu sözleşmede esasa şöyle giriliyor: "Bu esnada işçi sınıfının ücretleri yükselmemesi için düzenlerinde, Allah'ın kullarından, Hazreti Padişah'ın makamına hayırlı davet istediği ve mal, evkaf ve devlet malları ile Allah'ın kullarını tamı tamına korumak, işinde işçi ve işverene cesaret olmayacak ve Allah'ın kullarının işlerinin temeli kolayca meydana gelecek şekilde ve zarurî olarak fazla olanların sıkıntıları ortadan kalkıncaya dek ortaklık adı ile deftere kaydolunup darlık son bulduğunda itibar olunmayıp geçmişteki ücretlerine, eskiden olduğu gibi, indirilmek şartıyla izin verilen miktarları şerhle, yazılmış bulunan işçi sınıfından düzen verilen defteridir ki, (aşağıya) zikr olunur; 15 r. 1188 (25 Haziran 1774)."
İşte tarihteki ilk toplu iş sözleşmesi
Kitapta yayınlanan belgede marangoz ustasıyla, kalfasının günlük alacağı ücretler tek tek gösteriliyor: "Üstadnakkaş, 1 nefer, yevmiyye 65 (para); şakird-i nakkaş, 1 nefer, yevmiye 50 (para); üstad-ı camcı 60, şakird-i camcı 40; (…) neccar (marangoz) ustası 60-70, marangoz kalfası 40-45, taşçı kârhanecisi 70-80, taşçı ustası 60-70,taşçı talebesi 36- 40,dıvarcı kalfası 70-80, dıvarcı ustası 50-55, lağımcı işbaşısı 60-70, lağımcı 45-55, kaldırımcı 45-50, ırgat sırık hamalı 36-40, hamal-başı ve ırgat-başı 45- 50,ırgat 30-36 (para) ve diğerleri'' Yazar Albayrak sınıflandırmayla ilgili "Böylece 37 ayrı emek alanında, en asgarisi 30, en çoğu da 80 para olmak üzere günlük takdir olunmuştur.
Sözleşmede yer alan bu ücret takdirini bir de o devirdeki tüketici mal fiyatı ile mukayese edersek, bugünkü ücretlerle o günkü ücretlerin alım gücünü daha iyi değerlendirmiş oluruz" diyor. Sadık Albayrak ayrıca 239 yıl önceki İstanbul'da günlük yaşamla ilgili bilgiler de veriyor. Dönemin günlük çalışma ücretleriyle bugünküleri kıyaslayan yazar bir işçinin aylık maaşıyla evine ne kadar yiyecek götürebildiğinin hesabını da aşağıdaki şu örnekle yapıyor. "1186 tarihinde, yani bu sözleşmeden iki yıl öncesinde (1772'de) İstanbul'da koyun etinin bir kıyyesi (bir okka, 1282 gram) 8 paraya satın alınabiliyordu.
Ayrıca bu yıllarda Rus Donanması, Osmanlı Donanması'nı Çeşme Limanı önlerinde yakması ile iktisadî bakımdan sıkıntılı döneme girilmişti. Bu bakımdan ekmeğin de bir kıyyesi-okkası (1282 gramı) iki paraya ve zeytinyağının kıyyesi de 10 paraya yükseltilmişti. Bu fiyatlara göre, o devirde en az günlük alan bir emekçi 30 para ile 1282 gramlık 15 ekmek veya dört okka koyun eti veya üç okka zeytinyağı alabiliyordu. Bu takdirde geçim şartlarının en yüksek ücrete göre, usta ve kalifiye işçiye gelince, aylık ücret 40-50 bin lira civarındadır… Sanırız bu kıyaslama, o devirdeki sosyal adalet ve emek eşitliğini gösterir en güzel belgedir."
TAHA DAĞLI / AKTUEL ÖZEL