*Aileniz nereli?
Ben ailemin nereli olduğunu pek söylemem.
*Neden? Büyük bir sır mı bu?
Yani şimdiye kadar bahsetmedim. Biraz şahsına münhasır bir yerdenim.
*Ne var bunda, normal bir soru bu?
Of'luyum.
*Trabzonlu'sunuz yani…
Hayır, Of'luyum. Ailem 1950'li yıllarda İstanbul'a gelmiş, bilmem oraları da, gidip gördüğüm yerler değil.
*İstanbul'un hangi semtinde büyüdünüz peki?
Doğma-büyüme Tarlabaşı…
*Mahalle delikanlısısınız…
Evet öyle. Ali Desidero'nun çok sevilmesinin nedeni budur zaten. Sulandırılmış bir tip değildi, herkes sevdi, saygı duydu, olmak istedikleri ve kendinden bir şeyler gördükleri adamla karşılaşınca gerçek hayatta, samimi buldular.
*Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Hızlı bir çocukluk geçirdim, hiperaktiftim. Bir ağabeyim vardı beni sürekli döven… Yedi yaş büyüktür benden p..t. Hâlâ pek iyi değildir aramız, biz üç kardeşiz. Çok yaramaz bir çocuktum, çocuk da yapmıyorum bu yüzden, bana benzerse ne halt ederim diye. Annem öldüğünde eminin onu toprağa koyduğumuz anda, Yaradan cennetine almıştır.
*Çok mu çektirdiniz?
Evet.
*Ağabeyinizle aranızdaki farklılıklar nedir?
O akademik bir heriftir, oturaklıdır ve IQ'su benden yüksektir. Ben hiperaktif ve pratiğimdir 50 yaşına geldim hâlâ her şey hızlı olsun isterim. Her ailenin bir delisi vardır, bizde de o bendim. Sürekli kavga etmeyi geçtim sopa yemediğim gün yoktu. Benim için racon çok önemlidir, yazılmamış kurallar geçerlidir.
*Nedir bu kurallar?
Zayıf olanın yanında olmak, küçüğünü sevmek, büyüğüne saygı duymak… Karşı taraftan da aynısını beklerim. İnsanlara her zaman önce sevgi ve saygıyla yaklaşırım, bazı bazı şuursuzlar benim over doz alçak gönüllüğümü ve gösterdiğim tevazuyu gerçek zannederler. O zaman da gerçeği hatırlatırım. Bana nasıl davranılmasını istiyorsam, öyle de davranırım. Günümüz Anadolu'su değil ama İstanbul'unda kimsenin kimseye tahammülü ve saygısı yok. Yakın çevremde bunun dışında bir düzen oluşturmaya çalışıyorum. Aile kültüründen yoksunuz.
#Sayfa#
"Kurtlar Vadisi'nde ben oynamak istedim"
*Ali Desidero nasıl hayatınıza girdi?
90'lı yıllarda gece kulüplerinde çalışmaya başladım. O dönemde bu tip mekanlarda defile modası vardı, bir yandan da kick box yapıyordum. Kick Box Federasyonu'nun kurucularındanım. O dönemler manken gibi adamsın falan diyerek bu teklifi getirdiler. Tesadüfen oldu yani.
*Ardından neler değişti?
Değişiklik olmasına müsaade etmedim. 1995 yılında kendi güvenlik şirketimi kurdum ki, bu şirket o zaman kurulan ve bu zamana kadar gelen üç-beş şirketten bir tanesidir. Prensipleri olan bir firmadır, kendi ruhumdan da çok şey kattım. Eğitimler yaptım yurt dışında. Meşhur olmakla, magazinel olmak eş anlamlı tutuluyor bizde, hâlbuki farklı şeyler. Mümkün olduğu kadar uzak durdum, vakit ayırmadım, hoşlanmadığımdan değil. Zaten kendime ait bir firmam var oturmuş olan.
*Kurtlar Vadisi'ndeki rolünüz nasıl geldi?
Ben kendim oynamak istediğimi söyledim. Çevremdekiler neden bu projede oynamadığı sorup duruyorlardı. Bir ara Ali Tarantula diye bir program yapıyorduk, o dönem yönetmenimiz Bahadır Er'di, kendisi şimdi Pana Film'le çalışıyor. Ona neden beni "Kurtlar Vadisi"nde oynatmıyorsunuz diye sorunca talebimi yapım şirketine iletti ve onlar da Poyraz karakterine uygun buldular beni. Poyraz ruh hastası, psikopat bir karakter tabii, daha neler olacağını da bilmiyoruz. Temposu ağır bir dizi "Kurtlar Vadisi", orada oynamakta da zorlanıyorum hiperaktif olduğum için, aslında bana yavaş geliyor. Başarıyı takdir etmek diye bir şey var. Bu proje yıllardır iyi bir çıkarıyor ki hâlâ izleniyor. Benim için yazdıkları senaryoya şapka çıkarıyorum… İnsanları nasıl etkileyeceklerini çok iyi biliyorlar. Ben de yakıştım role.
*Bu Poyraz ismi de son zamanlarda çok moda oldu. Bir aralar Rüzgâr popülerdi, şimdi tek tek diğer rüzgâr isimlerine geçtik…
Benim ismimi de ağabeyim koymuş. O şöyle ruh hastasıydı; ben sınavdan bir alırdım umurumda olmazdı, bu eğer sekiz aldıysa birisi dokuz aldı diye evde ağlardı… Hiçbir zaman arkadaş olamadık ne yazık ki, son yıllarda sinemaya falan gidelim diyor, kafana taş mı düştü diyorum. Sosyalleşmeye çalışıyor kendine göre. Emekli oldu artık, dünyadaki dalgıçlıkla ilgili çok önemli bir programda eğitmen eğiticisi
yetiştiren 10 adamdan biri.
*Yeğeniniz var mı?
Var, bir kız yeğenim.
*Böyle iki deli adama da gele gele kız çocuk gelmiş…
Çok görüşmüyorum ama, aile ilişkilerim çok iyi değil, pek katlanamıyorlar galiba bana.
*Siz çocuk istemiyor musunuz?
İstemiyorum yaşım 50 oldu.
*Kaç yaşında evlendiniz?
İki kere evlendim ben, tek eşli bir adamımdır bu kadar sosyal görünmeme rağmen ancak bir kadınla başedebiliyorum. Birkaç sevgilim var diyen adamlar yalan söylüyordur. Ben tanıştıktan sonra flört ederim, severim flört etmeyi, sonra beraber yaşamaya başlarım. İlk evliliğim dokuz sene sürdü, şimdiki eşimle yedi senedir evliyiz. Tabii ona sorsanız sekiz sene falan der, kadınlar bu tip hesaplamalarda daha başarılılar.