Araştırmalarda hep İskandinav ülkelerinin depresif olduğu ve burada yaşayanların intihara meyilli olduğu söylenir. Sanırız bu araştırmalar Stockholm için geçerli değil. 30 bin adadan oluşan İsveç takımadalarının güneydoğu ucunda, 57 köprü ile birbirine bağlanan 14 adacıktan oluşuyor Stockholm. Hepsi birbirinden farklı 14 adadan. Kutba olan yakınlığı yüzünden gece-gündüz kavramı karışan şehirde kışın güneş 08:30'da doğuyor ve 15:00 olmadan batıyor.
Bu durum da yerli halkın karanlıkta bol bol alkol tüketmesine neden oluyor. Enerjik, güler yüzlü ve oldukça sıcak bir halkı var. İçkiye karşı da oldukça dayanıklılar. Favori içkileri tıpkı Rusya'da olduğu gibi votka. Yazın da sabah 04:00'te doğan güneş gece 22:00'ye kadar batmıyor. Ama yakalarsanız gün batımı en güzel zamanı. Şehrin müthiş mimarisi, binaların renkleri gökkuşağı gibi gözünüzü kamaştırıyor. Güneş zamanında da herkes kendini parklara, kafelere atıyor.
Refah seviyesinin yüksekliği sokaklarda bile hissediliyor. Her yer o kadar temiz ve pırıl pırıl ki, insan saatlerce caddelerinde kaybolmak istiyor. Peki, Stockholm'ü keşfetmeye nereden başlamalı? En eski semti olan Gamla Stan'da kahve evleri ve kafeler var. Burada inanılmaz lezzetli sıcak çikolata yapan kafeler olduğunu da söyleyeyim. Şık ve lüks için istikamet Östermalm. Uluslararası markalar dışında İskandinav tasarımcılara ait ürünlerin satıldığı butiklere de burada rastlayabilirsiniz. Ayrıca antikacılar ve müzayede evleri de var. Eğlence için adres ise Sodermalm. Küçük butikler, barlar, kafeler…
Gün batımında tramvay olan Gondolen'de içkinizi yudumlayın deriz. Sanat olmadan olmaz. Müze ve galeri gezmek içinse Djugarden adasına gitmeniz gerek. Stockholm'de tek sıkıntı biraz pahalı olması.