Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri'nin 16'ıncısı, Göktepe'nin doğum günü olan 10 Nisan'da sahiplerine verildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Burhan Felek Salonu'nda düzenlenen ödül törenine Göktepe'nin annesi Fadime Göktepe, TGC Başkanvekili Turgay Olcayto ve yönetim kurulu üyesi Recep Yaşar, gazeteci Nail Güreli, Evrensel Gazetesi yazarı Nazım Alpman, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Ender İmrek katıldı.
FADİME ANA'YA "GÖZBEBEĞİM CENNETİM METİN" HEDİYESİ
Tören öncesi, moderatörlüğünü Gazeteci Celal Başlangıç'ın yaptığı Avukat Fikret İlkiz ile Akademisyen Esra Arsan'ın konuşmacı olarak katıldığı "Evrensel Hukuk ve Türkiye'de Basın Özgürlüğü" başlıklı bir panel düzenlendi. Panelin ardından Ressam Gülbahar Bozkurt, Fadime Göktepe'ye "Gözbebeğim Cennetim Metin" adlı resmini hediye etti.
Daha sonra ödül törenine geçildi. Yazılı Haber Ödülü'nü, Milliyet Gazetesi'nde yayımlanan "İcralık eden dayanışma" başlıklı haberiyle Arif Balkan alırken, Balkan'a ödülünü Nail Güreli verdi. Evrensel Gazetesi'nde yayınlanan "Pencereden Görünen Acı" fotoğrafıyla ödüle layık görülen Faruk Ayyıldız, Fotoğraf Ödülü'nü Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi'den aldı.
Kanal D muhabiri Özgen Bingöl ve kameraman Arda Sevimli "Dur panzer gitme" haberiyle Görüntülü Haber Dalında Ödüle layık görüldü. Bingöl ve Sevimli ödüllerini gazeteci Mete Çubukçu'nun elinden aldı. Yerel Gazetecilik Ödülü'nü ise "Başbakan'a hemşehrilerinden one minute. Nooliyi" haberiyle Gençağa Karafazlı ve Fehmi Demir aldı.
"NE ÇAYCIDAN NE FOTOKOPİCİDEN ALDIM "
Jüri Basın Özgürlüğü Ödülü'ne "İmralı zabıtları" haberiyle layık görülen Milliyet Gazetesi muhabiri Namık Durukan, ödülünü Fadime Göktepe'den aldı. Durukan, İmralı zabıtlarından öte zabıtların nasıl sızdırıldığı tartışmalarının öne çıktığını söyleyerek, "Ben bugüne kadar İmralı tutanakları ile ilgili hiç konuşmadım. Herkes konuştu, ben sustum" dedi. Yaklaşık 30 yıldan beri gazetecilik yaptığını, bu sürenin büyük bir bölümünde de mesleğini Güneydoğu'da gerçekleştirdiğini anlatan Durukan, "Bu süre içinde bir çok sıkıntı yaşadık. Yanı başımızda gazeteci arkadaşlarımız öldü, bir çoğuna da şahit olduk" diye konuştu.
Durukan, "İmralı tutanakları gerçekten tartışma yarattı, herkes konuştu. Kimisi 'çaycıdan', kimisi 'fotokopiciden aldı' dedi. Biliyorsunuz, gazeteciler belge olduğu zaman çaycıdan da, fotokopiciden de alabilir. Ancak şunu net söyleyebilirim ki, ben ne çaycıdan, ne fotokopiciden aldım. Bunların hepsini geyik muhabbetleri olarak değerlendiriyorum. Haberi bir tarafa bıraktılar, nereden sızdırıldığı, süreci sabote edici bir şekilde değerlendirdiler. Ben bu şiddet ortamının 30 yıllık bölümünü gazeteci olarak geçirdim, çocukluğumuz da böyle bir dönemde geçti. Dolayısıyla barış ortamını bozan, sabote eden bir muhabir olarak anıldım. Buradan şunu belirtmeliyim ki, bizzat bu şiddetin içinde yaşayan, bundan birinci derecede rahatsızlık duyan insanlardan biriyim. Her şeyden önce biz gazetecilik yapıyoruz, gazetecilikten başka da bir amacımız yoktur. Ben şuna inanıyorum, her şeyden önce şeffaf bir dönem yaşanıyorsa, İmralı tutanakları da dahil toplumum her kesiminin bu konuda bilgilendirilmesi gerekiyor. Ben de görevimi yaptığıma inanıyorum. Hiç bir zaman çaycıdan, fotokopiciden aldı şeklindeki iddiaları da üzerime almıyorum. Böyle de bir şey yok" diye konuştu.