Eğer edebiyat ya da şiirle az buçuk ilgiliyseniz "ne olacak şiirimizin hali?", "şiir ölüyor mu?", "gençler artık şiir okumuyor", "şiir kitapları çok az satılıyor", "Kültür Bakanlığı kütüphanelere şiir kitabı almıyor", "şiir, roman karşısında yenilmiştir", "şiire ilgi kayboldu", "1980'lerden sonra şiir kan kaybetmeye başladı" türünden tespit ve eleştirileri muhakkak duymuşsunuzdur
Şiirin gerçekten de 1980'lerden sonra görünürden kalktığı, şiir okurunun azaldığı, şiir kitaplarının çok az basım yaptığı aslında hiç de yanlış denemeyecek olgular. Ancak "şiir öldü mü?" sorularının henüz dile getirilmeye başlandığı bir dönemde ortalıkta, üstelik tüm yurt sathında pek çok kıpırdanmanın gözden kaçmayacak yoğunluğa ulaştığı da bir başka gerçek. Edebiyat dünyasında zaman zaman tartışmalara yol açan kimin şair, müteşair (şair özentisi), "şiirci" olduğu ya da neye şiir neye "şiirimsi" denileceği konularını erbabına bıraksak da ortada şiir adı altında düzenlenen faaliyet ve organizasyonların son dönemde dikkate değer şekilde bir artış gösterdiği gözlerden kaçmıyor.
Şiirin önlenemez görünürlüğü
Hemen her fırsatta bir şiir gecesine, şiir ve şair toplantısına, şiir festivaline, şiir atölyesine rastlamak mümkün. Büyük şehirlerin yanı sıra Anadolu'nun pek çok şehri ve kasabasında şiir dergileri çıkıyor. Şiir matineleri düzenleyen kafeler giderek artarken, sosyal medyada meraklısı olmayanın gözünden kaçsa da şiir sitelerinin sayısı kayda değer şekilde yükseliyor. Sosyal medyada ise şiir grupları saymakla bitmiyor. Belediyelerin yanı sıra çeşitli kuruluşların düzenlediği şiir faaliyetleri ve yarışmaları tüm Türkiye'de giderek yaygınlık gösteriyor.
Şairlerin "şiirimsi" olarak nitelendirdiği fon müziği eşliğinde popüler şiir albümleri patlamasının ve televizyonlarda radyolarda bu minvalde yapılan programların gördüğü talebin yanı sıra tanınmış müzisyenlerin bir araya gelerek Burhan Şeşen oğlu Serhan Şeşen anısına çıkardığı "Akustik Şiirler" kitabı dahi kimi yorumcular tarafından bir yandan şiirin sessiz sedasız yükselişine yorumlanıyor. Medyada ise şiirleriyle olmasa da görüşleriyle şair sıfatı taşıyanların daha sık görüldüğünü söylemek mümkün.
Sadece İstanbul Uluslararası İstanbul Şiir Festivali ve İstanbulensis Şiir Festivali gibi iki büyük uluslararası organizasyona ev sahipliği yaparken, benzer festivallerin diğer şehirlerde de çoğaldığı gözleniyor.
Aktüel yazarı Haşmet Babaoğlu da geçen sayıdaki köşesinde şiir dergilerindeki "has" şiirlerin çoğalışına ve katıldığı şiir gecelerindeki ilgiye atıfta bulunarak "şiir yeniden canlanıyor sanki" diyor ve bir tespitte bulunuyor: "Galiba gitgide naylonlaştırdığımız kalp kelimesinin içini şiir tekrar doldurmaya başladı." Dergâh, İtibar, Fayrap, Kurgan, Türk Edebiyatı, Kuyudaki Koro, Hece, Kertenkele, Edep gibi edebiyat ve şiir dergilerine Anadolu'nun dört bir yanında yayılan çok sayıda şiir dergisini eklediğinizde şiir dergiciliğinin de bugüne kadar görmediği bir yaygınlığa ulaştığını söylemek mümkün.
Son olarak buna Behçet Necatigil'in çevresinde yetişen iki şairin hikayesinden esinlenen "Kelebeğin Rüyası" filmi ile şiir ve şaire olan popüler ilgi artışını eklemek mümkün. Birkaç yıl önceki bir söyleşisinde yazar Orhan Pamuk şiirin yaygınlığını kaybettiğini ve itibar kaybetmeye başladığını söylüyordu. Oysa şiire yönelik faaliyetlerdeki görünür artış en azından nicelik olarak yazarın tespitini haksız çıkarmışa benziyor. "Sadece İstanbul'da değil Türkiye'nin diğer illerinde de şiirle ilgilenen pek çok insan ve mecra var. Özellikle taşrada çıkan çok fazla dergi var" diyen Şair Mevlana İdris Zengin de bu itibar kaybının henüz gerçekleşmekten uzak olduğunu hissettiriyor.
Dediğimiz gibi neyin gerçek ya da üst düzey şiir olduğu keyfiyetini konunun uzmanlarına bırakırsak şiir ve şiire dair faaliyetlerde belirgin bir yükseliş ve adeta yer altından gün ışığına çıkış gözlemek mümkün. Şiirin görmeye başladığı ilgi, şiirin yükselişi, görünürlüğü, popülerleşmesi konusunda hepsi aynı görüşte olmasa da ülkemizin saygın şairlerinden bazıları şiir konusunda gerçek durumu Aktüel'e yorumladılar.