Psikodrama yöntemleri arasında bulunan ve ülkemizde çok da bilinmeyen bir teknikten bahsediyoruz. Büyü Dükkanı (Magic Shop) adlı teknikten. Psikodramanın kurucusu Jacob Levy Moreno'nun öğrencisi Hanna Weiner tarafından geliştirilmiş. Tekniğin kullanıldığı oturumlarda, Büyü Dükkanı olarak tanımlanan bir sahne hazırlanıyor. Burası alışverişlerin takas yoluyla yapıldığı fantezi bir yerdir. Terapist, dükkan sahibi olur. Diğerleri ise müşteri. Birebir terapilerde de kullanılan ancak daha çok grup terapilerinde tercih edilen oyunda, dükkan sahibi ile müşterisi arasında bir pazarlık başlar. Ustaca yapılan bir pazarlığın sonunda müşterinin, Büyü Dükkanı'ndan alabileceği en iyi şeyi alarak çıkması beklenir. Ancak bu genellikle müşterinin esas istediği şey değildir. Oyundaki başarının sırrı da buradan kaynaklanır. Çünkü müşteri en çok istediği şeyle değil, alabileceği en iyi şeyle ayrılır pazarlıktan.
Siz uçurumdan neyinizi atacaksınız?
Türkiye'de bu tekniği uygulayan az sayıdaki psikologdan biri olan Dr. Yeşim Türköz büyü dükkanı üzerine iki de kitap yazmış. İlki, "Büyü Dükkanı", ikincisi de "Büyü Dükkanı'nda İki Çınar". Etkileyici pazarlıkların geçtiği bu kitaplar ve teknik ile ilgili görüşmek üzere Ankara'da yaşayan Yeşim Türköz'ün muayenehanesindeydik. Kitapta da hikayeler ile anlatmaya çalıştığı gibi hayatın bir yanıyla pazarlık olduğunu söyleyerek söze başlıyor. "Kızılderililer Yüce Ruh'tan bir şey istedikleri zaman en sevdikleri eşyayı alır uçurum kenarına gider ve dileğini içtenlikle haykırırken o en sevdiği eşyayı uçurumdan atarlarmış" diyor. Ve soruyor; Peki siz o çok istediğiniz şey için bedel olarak uçurumdan neyinizi atardınız? Huzurunuzu? Aşkınızı? Tutkunuzu? Yeteneklerinizi? Özgürlüğünüzü?
Takıntılı isteklere birebir
Tabii tahmin edilebileceği üzere bu terapi yöntemi hayatta takıntılı bir şekilde "bir şeyi" ısrarla isteyen insanlar üzerinde kullanılıyor. Zengin olmak, başkasıyla değil de illa bilmem kim ile evlenmek, şöhret olmak, yaşlanmamak gibi ısrarlı talepleri olanlarda… Bir de sevgilisiyle ailesi arasında kalmış umutsuz aşıklarda ve benzeri ikilem mağdurlarında ve kaza sonucu bir uzvunu kaybedip, onu kaybetmeden önceki hayatına geri dönmek isteyen travmatik vakalarda son derece başarılı oluyor. "Hayatta en çok istediğiniz şey, gerçekten de hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?" sorunsalı etrafında dönen pazarlıklar kıyasıya bir yüzleşmeyle sürüyor.
Sahip olma virüsüne karşı Büyü Dükkanı
Türköz, bu terapi yöntemine, hakkında kitaplar yazacak kadar ilgi duymasının temel nedeninin, insanoğlunun mutsuzluğunun köklerinde "sahip olma" virüsünün yaşaması olduğunu söylüyor. Gerçekten ihtiyacı olup olmadığına dair geçerli bir kanıt sunamasa da sahip olmayı istemek, pazarlık aşamasını gitgide zorluyor. Müşteri, istediği şeye sahip olmasının bedelinin ödenmeye değer olup olmayacağı üzerine derin düşüncelere sürükleniyor. Kitaplardaki hikayelerde herkes kendinden bir şey bulabiliyor… Ne de olsa insan denen şeyi hep aynı duygular yakıp yıkıyor. Ankara'ya gidip terapiye katılmak isteyip de imkanı olmayanların kitapları okuması tavsiye edilir.
Nasıl bir pazarlıktır bu Büyü Dükkanı pazarlığı, kitaptaki bir hikayeden örnek verelim…
Aşk mı hayal kırıklığı mı?
Hayatı hayal kırıklıklarıyla geçmiş bir genç kızın büyük bir aşk istemesiyle başlayan pazarlık, kızın kısa sürede aşktan vazgeçip aslında sadece iyi bir aşık istediğini itiraf etmesiyle devam ediyor. Genç kız, istediği gibi bir aşık karşısında tutkularını bedel olarak vermeye hazırdır. Çünkü tutkuyla sevmesinin ona şimdiye dek bir yararı olmamıştır. Pazarlık sürdükçe kızın hayal kırıklıkları yaşamasının ardında aşktan korkmasının yattığı anlaşılır. Sonunda aldığı ders ise şu olur; İnsanlık tarihi, isteklerin korkuya yenik düşmesinin ve garanti arayışlarına feda edilmesinin örnekleriyle doludur. Oysa istek ve korku hep var olmuş, garanti ise hiç olmamıştır. Kız dükkandan alabileceği en iyi şeyi alarak çıkmıştır; aşkta garanti beklenmeyeceğini anlayarak...
Aşkın bedeli onu vermektir
Türköz, bu hikaye genelinden aşk için verilebilecek bedellerden en önemlisinin de zaten bu olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Aşk istiyorsunuz, tamam. Ancak bunun ömür boyu sürmesini istemeniz açgözlülüktür. Beklentiniz ne kadar az olursa, o kadar mutlu bir ilişkiniz ya da evliliğiniz olur. Aşk zaten normal bir ruh hali değildir. Kimse bu hali bir ömür boyu sürdüremez. Eğer aşk istiyorsanız, bedeli onu bir gün vereceğini bilmek ya da garanticilikten vazgeçmek olacaktır. O zaman hayal kırıklığı olmadan mutlu ve uyumlu bir birliktelik sürebilirsiniz.
Mutluluk bir kibrit alevi
Türköz, mutluluk için de şunları söylüyor: Mutluluk bir kibrit alevine benzer. Ya eser rüzgar söndürür, ya siz üflersiniz ya da sonuna kadar yanıp kendiliğinden söner. Kibrit alevi eninde sonunda söner ama başka bir kibrit yakma şansınız daima vardır…
Ve kitabındaki bir hikayede geçen şu sözleri de ekliyor; Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır. Birincisi iyi düşünmektir. Bu en soylusudur. İkincisi taklit etmektir. Bu en kolayıdır. Üçüncüsü ise denemiş olmaktır. Bu en acısıdır.
ÜRÜN DİRİER, urun.dirier@aktuel.com.tr
Fotoğraf: ERGUN CANDEMİR