Dustun Hoffman, gençliğinden beri hayalini kurduğu yönetmenlik denemesini nihayet gerçekleştirdi. Usta aktör, ilk filmi "Dörtlü"de (Quartet) yetenekli müzisyenlerin emekliliklerini geçirdiği bir tür huzurevinde yaşayan opera sanatçılarının hikayesini anlatıyor.
"Dörtlü" bir grup opera sanatçısının hikayesi. Operaya özel bir ilginiz var mı?
Hayır, aslında hiçbir zaman büyük bir opera hayranı olmadım ama opera hep ekstrem sporlar gibi gelmiştir bana, yani neredeyse insanüstü bir şey. Bir opera sanatçısını izlemek olimpiyatlarda jimnastik ya da yüksek atlama yapan bir sporcuyu izlemek gibi benim için. İnsan sesi normalde operadaki gibi bir performans gösterecek güçte değil aslında çünkü. Bu yüzden ilgimi çekiyor opera.
İlk filminizi çekmeniz neden bu kadar uzun sürdü?
Açıklaması zor. Bazen hazır olmadığınızı düşünerek kendinize izin vermiyorsunuz. Yani, kendi kendinizi durduruyorsunuz. Film çekmek gençliğimden beri istediğim bir şeydi. Oyunculuğa başladığımdan beri yönetmelik yapmak istiyorum. Tiyatro okulunda birkaç küçük oyun yönetmiştim ama o kadar kötüydüler ki oyunculuğa yönelmeye karar verdim.
Sonunda film çekme hayalinizi de gerçekleştirdiğinize göre kariyerinizde istediğiniz her şeyi yaptığınızı düşünüyor musunmusunuz? Emekliye ayrılmak aklınızdan geçti mi hiç?
Hayır, hiç düşünmedim. Picasso bir keresinde şöyle demiş "Yağlı boyamı elimden alırlarsa pastel kullanırım, pastel boyamı alırlarsa renkli kalem kullanırım, renkli kalemlerimi alırlarsa kurşun kalem kullanırım, beni hapse atıp kurşun kalemimi de alacak olurlarsa parmağıma tükürüp onunla duvara çizerim." Ben de böyle bakıyorum. Hiçbir şey yapmadan durmayı, kolay yaşamayı bilmiyorum. Tatillerde bile bir deftere not almam gerekir çünkü hiçbir şey yapmadan durursam kötü hissediyorum.
Oyuncu olarak yaptıklarınızın insan olarak gelişiminizi biçimlendirden bir etkisi oldu mu?
Bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum gerçekten. Zaman geçtikçe, yaş aldıkça daha akıllı ve daha deneyimli bir adam oldum mu, emin değilim. Şimdi gençken olduğumdan daha yetenekli bir aktör müyüm bilmiyorum. Aslında istatistiklere bakılırsa bütün o büyük yazarlar ve besteciler en iyi eserlerini 20'lerinde ya da 30'larında vermişler. Dolayısıyla muhtemelen yeteneğim artmak bir yana azalmış olmalı. Ama en azından insan olarak geliştiğimi düşünüyorum. Gravyer peyniri gibiyim derim hep, deliklerle doluyum ama en azından her geçen gün deliklerim biraz daha azalıyor.
Bir keresinde şöhretin insanın ahlakını bozduğunu söylemiştiniz. Hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz?
Evet, tabii çünkü hepimiz sevilmek isteriz ve buna ulaşmak için bilerek ya da bilmeyerek tavizler vermeye, insanları memnun etmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırızdır. Bununla savaşmaya çalıştım hep ama hiç kolay olmadığını itiraf etmeliyim. Salvador Dali bir keresinde insanların en çok hangi resimlerini sevdiğini farkettiğinde kendini tekrar etmeye başladığını itiraf etmişti. Bana göre bu kendine ihanet etmek, kendini satmaktır.
Oyuncu olmak istediğinizi ilk ne zaman farketmiştiniz?
Başarısız bir öğrenciydim çünkü konsantre olmakta çok zorlanıyordum ve bütün derslerden kalıyordum. Piyano desleri almaya başlamıştım çünkü ailem piyanist olmamı istiyordu ama piyanoda da çok kötüydüm. Sonra okulda seçmeli ders olarak tiyatroyu seçtim çünkü tıpkı beden eğitimi gibi herkesin geçtiği bir ders olduğunu söylemişlerdi. Ayrıca oyuncuların çoğunun işsiz olduğunu da biliyordum, böylece işsiz kalsam da onurumu korumuş olacaktım.
Söyleşi:Nando Salvo
Kaynak:Sinema dergisi sayı:2013-04