Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi sık sık tartışmaya konu oluyor. Ortaya çıkan belgelerle toplumsal, siyasi olaylar farklı anlamlar ve boyutlar kazanıyor. Bir dönem Cumhuriyet tarihine damgasını vuran Demokrat Parti'nin darbeye maruz kalması da bunlardan biri… 50 sene sonra Adnan Menderes'in yardımcısı Samet Ağaoğlu'nun hapishane günlükleri kitaplaştı. "Yassıada, Kayseri ve Toptaşı Cezaevi Günlükleri" adıyla Yapı Kredi Yayınları'ndan Gülay Sarıçoban imzasıyla çıkan kitap bir devrin kapılarını aralıyor. Kitap Ağaoğlu'nun cezaevinde tuttuğu notlardan oluşuyor. Yassıada'da hapishane hayatını Samet Ağaoğlu'nun bakış açısından gözler önüne seriyor. Bir bakıma parmaklıklar arkasından 27 Mayıs Darbesi'nin fotoğrafını çekiyor.
Edebiyatçı bürokrat
Türkiye Cumhuriyeti'ne damgasını vuran Demokrat Parti'nin Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu, 23 Nisan 1909'da dünyaya gelir. Siyasetteki başarı hikayesinin temeli diyebileceğimiz babası ise 1909 yılında Osmanlı'ya göç etmiş Azeri Ahmet Ağaoğlu'dur. Kendisi Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerinin önde gelen düşünce adamlarındandır. Oğlu ise çok partili hayata geçişte önemli hizmetler etmiştir. Samet Ağaoğlu siyasetin yanında edebi kimliğiyle de kendini ispat etmiş bir şahsiyettir. Edebiyat yolculuğuna lise yıllarında başlar, üniversite yıllarında çıkardıkları "Hep Gençlik" dergisiyle devam eder. 1931 yılında gittiği Strasbourg'ta dünya edebiyatını yakından tanır ve çalışmalarına hız verir. Birçok dergide hikayeleri, Türkiye'nin önde gelen gazetelerinde yazıları yayınlanmaya başlar. Edebiyat konusundaki başarılarını bürokraside de gösteren Ağaoğlu, Cumhuriyet'in ilk büyük iş kanununu hazırlayan ekip arasında yer alır. İç Ticaret Müdürü iken siyasete atılmak üzere bürokrasiden ayrılır. Celal Bayar'la fikir birliğine vararak 1 Temmuz 1946 yılında Demokrat Parti'ye katılır. 1950'ye kadar CHP'yi eleştiren yazılarıyla DP'nin meclis dışı muhalefetini temsil eder. Hatta sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Kuvvet Gazetesi'nde Adnan Menderes'in konuşmasını yayınladığı için dört gün İzmir'de tutuklu kalır. Ağaoğlu nihayetinde 50 seçimlerinde Meclis'e girer.
Menderes'le Yassıada'ya
Çeşitli bakanlıklarda ve Adnan Menderes'in yardımcılığında bulunan Ağaoğlu 27 Mayıs Darbesi'yle tutuklanır ve Yassıada'ya gönderilir. 14 Ekim 1960'da başlayan dava sürecinde "Anayasayı ihlal etmek, dikta rejimi kurmak isteyenlere yardım etmek, iktidarı maddi menfaat sağlamak için kullanmak, Vatan Cephesi kurmak" iddialarıyla suçlanır.
15 Eylül 1961 yılında müebbet cezaya mahkum edilip İmralı Cezaevi'ne gönderilir. Oradan Kayseri Cezaevi'ne, son durak olarak da İstanbul Toptaşı Cezaevi'ne nakledilir. Hastalığı süreklilik kazandığı için Cumhurbaşkanlığı'na af talebinde bulunulur. 2 Ekim 1964 günü özgürlüğüne kavuşur. Daha sonra ise çocuklarının kurduğu Ağaoğlu Yayınevi'nde son hikayelerini ve siyasi eserlerini yayımlar. 1982 yılında vefat eder. Samet Ağaoğlu, hapis hayatından özgürlüğe kavuşuncaya kadarki hayatını 13 adet not defterine kaydeder. Bu günlüklerden hapiste yaşananları, Yassıada dava sürecini, koğuş arkadaşlarının rüyalarını okumak mümkün. Ağaoğlu, genelde günlüğünü sabah saatlerinde tutarmış. Günlükleri bazen askerler tarafından denetlenmek üzere alınır.
"Dünyada bu hale düşürülmüş devlet adamı yok"
Ağaoğlu, Adnan Menderes'i mahkeme salonunda hatları çekilmiş, yüzü sapsarı olmuş, omuzları çökmüş olarak tasvir ediyor. Menderes'in olur olmaz şeylerle suçlandığını söyleyen Ağaoğlu hissiyatını şöyle aktarıyor: "Dağın başında Halk Partili komşusuna çatan köylünün hesabından, İstanbul'da göze girmek için habersiz ev yaptıran şube müdürünün hesabına kadar vermeye çalışıyor! Dünyada bu hale düşürülmüş değil devlet adamı, gerçek zalim tek bir hükümdar, tek bir diktatör yoktur."
"AYNI KONULARI KONUŞMAKTAN TİKSİNTİ GELİYORDU"
Ağaoğlu, 60 Darbesi sonrası götürüldüğü Yassıada'da ilk günler hapis hayatının ağırlığını hissetmiyordu. Koğuşun camından bakarak "Hava iki günden beri oldukça şiddetli lodos. Denizin sesi gece gündüz odayı dolduruyor. Dün uzun uzun dalgalarla martıların oyununu seyrettim. Deniz bol tuzlu, beyaz yeleli bir kediye benziyordu" diye yazıyordu. Tabii günler ilerledikçe ruh hali değişmeye başlıyordu. Konuşacak konular tükeniyordu. Hatta Ağaoğlu "Bir odada dört insan, müşterek konular, o kadar konuştuk o kadar didindik ki artık onlardan bahis açılınca tiksinti gelmeye başladı" notunu düşüyordu.
"MENDERES ARKADAŞLARININ HIYANETİNE UĞRADI"
Günlüklerinde Adnan Menderes'in de içinde bulunduğu durumu değerlendiren Ağaoğlu, Başbakan'ın güvendiği ve yakın çalışma arkadaşları tarafından büyük bir haksızlığa uğradığını söylüyor. Ailesinin yalan yanlış haberlere aldırış etmeden kendisine sahip çıkışını ise "Dün Adnan Bey'i karısı ve küçük oğlu ile görüştürdüler. Gazeteler Berrin hanımın resimleri ile dolu idi. Bu kadının asil bir tarafı var. Bebek davası ile yaratılmak istenen skandala kocasını görmeye koşarak ne güzel cevap verdi!" diyerek özetliyordu. Menderes'in emir subayı Hayrettin'in pervasızca yalan söylediğini yazan Ağaoğlu, savunma avukatlarından Süreyya Ağaoğlu'nun dava dosyasında Ethem Menderes'in hatıra defterini gördüğünden bahsediyor. Defterin kendinden bahsettiğini söyleyen Ağaoğlu, durumu kendi günlüğünde "Geçmiş birçok hadiseleri, benim Bayar ve Menderes ile münakaşalarımı yazıyormuş! Adnan Bey için de hep aleyhte notlar varmış ve 'Ondan intikam alacağım' diyormuş. Zavallı Menderes! Sen en yakın ve ekmeğinle beslenmiş arkadaşlarının hıyaneti ile karşı karşıya kaldın!" diyerek aktarıyordu.
HASAN HÜSEYİN KEMAL