Sinema tarihine çok sayıda başyapıt bırakan, gerilim sinemasının yol haritasını çizen Alfred Hitchcock'un Sapık filminin çekim sürecinin anlatıldığı Hitchcock bu hafta vizyona girdi. Biz de yönetmeni A'dan Z'ye köşesine konuk ederek selamlıyoruz
ARKA PENCERE: Üstadın filmografisinin en iyi filmlerinden biri. İlk başyapıtı sayılabilir. 1997'da ABD Kongre Kütüphanesi, James Stewart ve Grace Kelly'nin rol aldığı yapımı, 'kültürel, tarihi ve estetik olarak' önemli filmler arasına seçerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verdi. (Casusluk filmlerinin en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilen Gizli Teşkilat da bu arşiv tarafından muhafaza edilen filmlerden biridir.) Türkiye'de bir grup sinema yazarının Hitchcock'a saygısını sunduğu online sinema dergisinin adı da Arka Pencere'dir.
BEYOĞLU SİNEMASI: Halep Pasajı'nda bulunan Beyoğlu Sineması'nın salona girişindeki iki kapıdan biri Hitchcock'a itaf edilmiştir. Kapıda da kocaman bir fotoğrafıyla selamlar sizi usta yönetmen. Filmlere açılan kapı bir anlamda Hitchcock'tan geçer.
CHARLES GOUNOD: Usta yönetmenin TV ekranlarına çıktığı Alacakaranlık Kuşağı/Alfred Hitchcock Presents adlı yapımda çalan müziğin bestecisi. Fransız müzisyen Gounod'un (1818-1893) piyano için bestelediği eserlerden biri olan Funeral March of a Marionette (Bir Kukla için Cenaze Marşı), Alacakaranlık Kuşağı'nın sonrasında adeta Hitchcock'la özdeşleşti.
DUŞ SAHNESİ: Bir diğer başyapıtı Sapık'ın en bilinen sahnesi. Bu sahne sinema tarihinin en dehşetengiz anlarından biri olarak kabul edilir. Sahnenin ortaya çıkmasında sansür kurulunun etkisi olduğu, Hitchcock filminde de anlatılıyor. Kurul bu sahnede kadının çıplak olarak resmedilmemesini ve bıçağın vücuda girip çıktığının gösterilmemesini ister. Hitchcock için bu sorun değil tabii. Farklı açılardan defalarca çekim yapar ve olağanüstü bir kurgu ile kurulun istediği gibi bir sahne çeker. Çıplaklık da, açıktan şiddet gösterisi de yoktur. Ama sonuç fevkalade... Bu, en çok gönderme yapılan sahnelerden biridir.
EVLİLİK:Kendisi gibi sinemacı olan eşi Alma Reville ile 1926'da evlendi. Ama Alma, Hitchock'un eşi olmanın daha ötesinde bir kadındır. Hitchcock'un yeteneğinin kristalleşmesini sağlayan destekçisidir. Hitchcock da bunu zamanla kabullenir. Amerikan Film Enstitüsü'nün verdiği Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü alırken yaptığı konuşmada gerçeği itiraf eder: "Eğer, genç ve güzel bayan Miss Reville, 53 yıl önce yaşam boyu sürecek bir kontrata imza atıp Mrs. Hitchcock olmasaydı, Mr. Alfred Hitchcock bu gece burada olamazdı."
FİGÜRAN: Hitchcock, filmlerinin birçoğunda figüran olarak kamera karşısına da geçmiştir. Usta yönetmeni 1930 tarihli Cinayet/Murder filminde olduğu gibi bazen bir cinayet alanının önünden geçerken görürüz bazen de Genç ve Masum/Young and Innocent filmindeki gibi mahkeme salonunun önünde elinde kamerasıyla... Öyle ki, Hitchcock, sadece bir botta geçen 1944 tarihli Yaşamak İstiyoruz/Lifeboat filminde bile bir gazete kupüründe kendine yer açmıştır: "Perdede görünmem tamamen yaratıcılık zihniyetiyle yapılmıştı, perdeyi doldurmak zorundaydık. Sonradan sıkıntılı bir şakaya dönüştü. Ben de ilk beş dakikada görünmeye dikkat eder oldum, izleyici filmin gerisini rahat rahat izleyebilsin diye."
GERİLİM: Biraz da ezberden, korku filmlerinin unutulmaz yönetmeni şeklindeki tanımlamalar yapılsa da onun asıl usta olduğu alan gerilimdir. Zaten üstada göre gerilim, korkuyla ilişkili değildir. Gerilimin temel dayanağının da duygular olduğunu söyler. Filmlerinin vazgeçilmez özelliği, 'tedirgin bekleyiş' olarak adlandırılan durumdur. Karakterlerin tehlike öncesi bu tedirgin bekleyişlerine tanık oluruz. Hitchcock'a göre de bu bekleyiş anı gerilim yaratmanın özüdür.
HITCHCOCK: Yeni Dalga'nın ünlü yönetmenlerinden François Truffaut'nun kendisiyle yaptığı uzun söyleşi Hitchcock adıyla yayımlandı. Üstat bu söyleşide filmleri ve kariyeriyle ilgili birçok şeyi anlatır. Kitap Türkiye'de de Hitchcock adıyla çıkar. Onunla ilgili birçok referansın kaynağı da bu kitaptır.
İNGİLTERE: Her ne kadar önemli filmlerini Hollywood'da çekse de memleketi İngiltere'dir. 13 Ağustos 1899'da Londra'da dünyaya gelen Hitchcock, anlattığına göre yalnız ve 'korunaklı' bir çocukluk yaşamış. Zaman zaman fazla kiloları nedeniyle çocukluğunun zor geçtiğini de dile getirmiştir.
JAMES STEWART: Yönetmenin favori aktörlerinden biri. Stewart, Hitchcock'un Ölüm Kararı, Arka Pencere, Çok Şey Bilen Adam ve Ölüm Korkusu/ Vertigo gibi yapımlarında rol aldı. Stewart ile birlikte Cary Grant de üstadın favorileri arasında; o da dört Hitchcock filminde boy gösterdi. Üçer filmle Grace Kelly ve Ingrid Bergman, Hitchcock'un favori kadın oyuncularındandır.
KUŞLAR: Hitchcock deyince akla gelen başyapıtlarından biri. Üstadın, kuşların insanlara saldırdığını okuduğu bir gazete haberinden ve İngiliz yazar Daphne Du Maurier'in eserinden yola çıkarak çektiği film, doğanın insandan intikam almasını anlatır ve bu temanın öncü filmlerden biridir. Geçen hafta filmin 50. yılı kutlandı. (ABD gösterim tarihi: 28 Mart 1963)
LANG, FRITZ: Hitchcock, en sevdiği filmin, Alman sinemacı Fritz Lang'ın 1921 yapımı Der Müde Tod (Kader) adlı filmi olduğunu söylemiştir. Dick Cavett'ın 8 Haziran 1972'de yayınlanan şovunda ise filmografisindeki en sevdiği filmin Şüphenin Gölgesi/Shadow of a Doubt olduğunu açıklamıştır.
MACGUFFIN: Alfred Hitchcock, filmlerinde gerilimin her zaman en üst sınırda olmasını ister. Bu nedenle çeşitli yöntemler kullanır. Bunlardan biri de MacGuffin olarak adlandırdığı yöntemdir. MacGuffin, bir filmde bir nesne de olabilir, bir insan da, bir melodi de. Bu öğe seyircinin dikkatini filme vermesini sağlar ve seyirci bu öğenin film için hayati önem taşıdığını düşünür. Ama çoğu zaman bir önem taşımaz.
NAZİ: 2. Dünya Savaşı sırasında İngiliz ve ABDli askerleri tarafından Nazilerin kurduğu toplama kamplarında çekilen görüntüler savaştan sonra İngiliz hükümetinin de isteğiyle Alfred Hitchcock tarafından bir belgesele dönüştürüldü. Fakat hükümet daha sonra bu belgeselin halk için fazla ağır olduğuna karar verdiğinden, belgesel ancak 2008'de televizyonda yayınlandı.
OSCAR: Sinema tarihine çok sayıda başyapıt bırakan az sayıda yönetmenden biri olmasına karşın, Akademi, Hitchcock'u ıskalamış maalesef. Rebecca, Yaşamak İstiyoruz/ Lifeboat, Öldüren Hatıralar/Spellbound, Arka Pencere ve Sapık ile yönetmen kategorisinde Oscar'a aday gösterilse de hiç kazanamadı. Kendisine verilen onur ödülleri ise Akademi'nin kendi hatasını telafi etmek için yaptığı tercihler. Netice olarak bize Oscar'ın da o kadar önemli bir ödül olmadığını anlatan ender sinemacılardandır.
PATRICIA HITCHCOCK: Alfred Hitchcock'un kızı ve varisi. Babasının Sapık ve Trendeki Yabancı filmlerinde de rol alan Patricia, aynı zamanda yapımcıdır.
ROPE: Türkiye'de Ölüm Kararı adıyla gösterilen, Hitchcock'un ilk renkli filmidir. Üstadın 1948'de çektiği yapım alışılageldik Hitchcock sinemasına göre oldukça farklıdır. Uzun planların birbirine ustaca bağlanmasıyla kesintisiz çekim yapılmış hissi veren, tek mekanda geçen yapım, Hitchcock'un kamerayı nasıl ustaca kullanabildiğini gösterdiği, bir biçimsel olarak bir meydan okuma filmidir adeta.
SARIŞIN TAKINTISI: Filmlerinde mesafeli, sarışın kadınları oynatması Hitchcock'un en bilinen özelliğidir. Hatta buna bir özelliğin ötesinde takıntı bile denilebilinir. Vertigo'da oynayan Kim Novak tam bir Hitchcock klasiği kabul edilir. Grace Kelly ile Ingrid Bergman ise daha zarif bir sarışın kadın imajı olarak değerlendirilir. Bu sarışın takıntısının sinemasal karşılığını da "Perdede cinselliğin de, bir gerilim unsuru olması gerektiğini düşünüyorum. Eğer cinsellik, aşırı biçimde göze çarpıyorsa ve çok belirginse gerilim olamaz. Filmlerimde hep görmüş geçirmiş sarışınları seçmemin nedenini biliyor musunuz? Biz, ancak yatak odasına girdikten sonra fahişeleşmeye başlayan, gerçek hanımefendilerin peşindeyizdir." diyerek açıklar. Lakin Hitchcock takıntıları sarışın kadınların ötesindedir. Kötü anne karakterleri de başka bir takıntısıdır.
TIPPI HEDREN: Kuşlar'ın başrolünde oynayan Tippi Hedren, Alfred Hitchcock'un televizyonda görüp keşfettiği bir oyuncudur. Kuşlar'dan sonra Marnie adlı filminde de rol almıştır. Fakat 2012 tarihli TV filmi The Girl sayesinde Hedren ve Hitchcock arasındaki ilişki de su üzerine çıktı. Hitchcock ile ilgili biyografi de yazan Donald Spoto'nun anlattığı gibi yönetmen filmde tacizci, takıntılı olarak resmedildi. Melanie Griffith'in de annesi olan Hedren yıllar sonra verdiği bir söyleşide Kuşlar filminin çekiminin zorlu geçtiğini, Hitchcock'un kendisini takıntı haline getirdiğini anlatıp "Neredeyse akıl sağlığımı yitirecektim" demişti.
UYARLAMA: Edebiyattan bu kadar faydalanan bir başka yönetmen bulmak zor. Üstadın Yaşamak İstiyoruz filmi John Steinbeck'in eserinden uyarlanmıştır. Ayrıca, Sapık, Robert Bloch'un romanından, Ölüm Korkusu, Pierre Ayraud ile Pierre Boileau'nun ortak imzasını taşıyan romandan, Arka Pencere, Cornell Woolrich'in kısa öyküsünden, Rebecca, Jamaika Hanı/Jamaica Inn ve Kuşlar ise İngiliz yazar Daphne Du Maurier'in eserlerinden sinemaya uyarlanmıştır.
VERTIGO: Türkiye'de Ölüm Korkusu adıyla oynayan film, 2012'de İngiliz Film Enstitüsü'nün dergisi Sight&Sound'un yaptığı, sinemacıların katıldığı ankette tüm zamanların en iyi filmi olarak seçildi. Üstelik bunu, listede 1962'den bu yana zirvede olan Orson Welles'in Yurttaş Kane filmini geride bırakarak başardı. Vertigo 'dolly zoom' tekniğinin en iyi kullanıldığı filmdir. Bunun için 'Vertigo efekt'i ya da 'Hitchcock zoom'u' olarak da bilinir bu teknik, yeri gelmişken hatırlatalım.
YAHU BEN...: Bu memleketten bildiğimiz kadarıyla iki kişi onunla aynı havası soludu. Biri fotoğraflarını çeken Ara Güler diğeri de onunla söyleşi yapan Atilla Dorsay. Söz şimdi Güler'de: "Onunla yaptığımız çalışmayı unutamam. Onun çekimi biraz sıkıntılı olmuştu. Ayaklarını ön plana alarak bir fotoğraf çekmek istedim. Hitchcock da rejisör olduğu için, fotoğraf işlerini de iyi biliyor. Karşımda kurnazca hareketler yapıyor. Çalışırken sanki rol yapıyor, sesler çıkartıyor, oyun oynuyordu. Sabah 11.00'de başladığımız çalışma akşam 5'te bitti. Bana kızdı başlarda, sevmedi. Ben içimden 'Yahu ben, Picasso'larla falan çalışıyorum. Sen de kim oluyorsun? Sen Hitchcock'san, ben de Ara Güler'im," diyorum. Ama sonra alıştık birbirimize. Şakalaşmaya başladık. Baktı ki, ben ondan daha matrak biriyim, rahat rahat çalıştık."
ZEHRİN KALORİSİ YOK: Alfred Hitchcock tarafından seçilen 11 polisiye-gerilim öyküden oluşan kitap Türkiye'de Zehrin Kalorisi Yok adıyla yayımlandı. Kitabın girişinde yazan bölümden birkaç satır alıntı: "Alfred Hitchcock yaşadığı sürece uç noktaların insanı olarak tanınırdı. Bir yandan çok cömert bir ev sahibi, bir yandan da fanatik derecede cimriydi. Çok iyi para kazanıyordu. Londra'ya 50 kilometre uzaklıkta bir arsa aldı. Harcadığı bu parayı karşılamak için günlük hayatında kemerleri sıktı. Muhasebecisinden kendine çok düşük miktarda harçlık vermesini istedi."
Olkan Özyurt