"Kaybedenler Kulübü" müziklerinin gördüğü büyük ilgi üzerine yönetici olduğu şirkette istifayı basıp, tamamen müziğe yöneldi Can Gox. İyi de etti. Onu "Kuzey Güney"de çalan "Haydar Haydar" ve "Şubat"ta çalan "Dal Goncayı Bir Sabah"tan da biliyoruz, aslında. Can Gox'un birbirinden nefis başka şarkıları da var. Bu şarkılar, yetenek silsilesi müzisyenin ilk solo albümünde dinleyicilerini bekliyor.
● Can Gox'a sanki yıllardır aşinaydık… Tanışmış mıydık daha önce?
Ben 15 yıldır blues ve caz söylüyordum. Bu işi daha çok keyif için yapıyordum. Bir yandan da çalışıyordum çünkü, gıda üzerine bir şirkette idari işler müdürüydüm. Konserden dönerdim, öğlen tatilinde revirde uyurdum. Çalıştığım şirket çok güzel bir aileydi, beni kollarlardı. Bir yandan da Bilgi Üniversitesi'nde Nükhet Ruacan ve Randy Esen'den dersler aldım.
● "Kadıköylülük" diye bir şey var ama müzikte, değil mi?
Tabii ki. Shaft açıldığından beri, 99'dan beri çalıyorduk. Müziğimizde elbette Kadıköy etkisi var. Blues'un blues olduğu dönemler hep birlikte müzik yapıyorduk, Mojo'da, Blues Kumpanyası'nda falan. Birkaç grubum oldu. Sonra "Kaybedenler Kulübü" dönemi başladı. Ben çalışıyordum yine o dönem. Mete Avunduk, Kaan Çaydamlı ve Mehmet Ada Öztekin tayfası, yönetmen Tolga Örnek'e dinletmişler "Wrong Side"ı. Sonra da Gülce Duru dahil oldu ekibe. Şarkıları beraber yapıyorduk zaten. "My Woman" çıktı ortaya. Film ilgi görünce devam ettik.
● İngilizceniz oldukça akıcı. Soyadınız da "Gox" olunca sizi yabancı sanıyorduk. Var mı ailede "yabancılık"?
Yok. Ama ben blues söylemeyi Kuşadası'nda gerçek bir blues grubundan, bu müziğin anakarasından gelmiş siyahî insanlardan öğrendim. Daha 14 yaşındaydım, yırtık bir sesim vardı, kimse beni dinlemiyordu. "Sende bir şey var" dediler ve gitarımla çalışmaya başladım. Eğitimlerim de hep İngilizce olduğu için sanırım telaffuzla ilgili bir sıkıntım yok. Yoksa, yakışmıyor. Sentetik bir şey oluyor.
"Özümüzü koruyalım diye değil ama…"
● Bir yandan da ilk solo albümünüzde "Haydar Haydar", "Dal Goncayı Bir Sabah" gibi şarkılar var. Bunları da can-ı gönülden söylüyorsunuz…
Bunu "özümüzü koruyalım" diye yapmadım. Ama bu damar bende var. Ne yaparsam yapayım, hüzünlendiğim şey bana ait olsun istiyorum. Fransızca ya da İngilizce "seni seviyorum" demek bana anlamlı gelmiyor, mesela. Türkçe olmalı, Türkçe söylenmeli bu söz. Bu şarkılar bir sentez evet. Eski tayfayı da kaybetmeden, duruşu bozmadan bir albüm yapmaya çalıştık. "Türkçe albüm yapalım mı" dendiğinde tüylerim diken diken oluyordu önce, ama kırıldı bu sonra. Yabancı şarkıları da sonradan yapacağım, sürpriz olsun.
● Vokaliniz güçlü, özellikle hüzünlü şarkılarda sizi içimizde "hissediyoruz". Siz şarkılarınızı yazarken neler okuyorsunuz, nelerden besleniyorsunuz?
Tesla'nın hayatını okumuştum. Bir de 6.45 yayınlarını takip ediyorum. Çok karışık aslında benim okuduklarım… Oruç Aruoba'nın "İle" diye bir kitabı vardı. Enis Batur da tuhaf ve ilginç bir adam. Bir de Bilge Karasu okurum. İkinci Yeni seviyorum, Garip akımını da acı çekerek okuyorum. Mesnevi okumayı da denedim.
SEBLA KOÇAN