ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgale hazırlanırken, dönemin başkanı George W. Bush ve ekibinin büyük umutlarla iktidara gelmesine yardımcı olduğu (Ecevit hükümetini yerle bir ederek) AKP iktidarında, 1 Mart'ta ABD'nin Irak'ı işgaline yardım ve yataklık yapmayı içeren tezkerenin TBMM'de reddinin 10. yıldönümünde geliyor John Kerry.
Bu tarihte tezkerenin reddedilmesiyle, Trabzon'dan İskenderun'a kadar 60 bin asker ve ağır silahlarla önce Türkiye, ardından Irak'ı kuzeyden işgal planları suya düşen ABD, bu yüzden çok büyük bir fatura ödemişti. Hatta bazı Amerikalı siyasetçiler bu tezkerenin reddinin ABD için büyük bir darbe olduğunu ve işgalin bedelini hem asker kaybı, hem de trilyon dolarları bulan maddi kayıplarla fazlasıyla artırdığı için bundan Türkiye'yi sorumlu tutmuştu. Bu dönemde TSK'ya karşı bir intikam fırtınası estirilerek, Kuzey Irak'tan çuval operasyonu ile kovulduktan sonra, Ergenekon, Balyoz ve diğer organize davalarla, içindeki "ABD çıkarlarına zararlı" unsurlardan ayıklanma yoluna gidildi. Bu da 1 Mart tezkeresinin reddinin ABD için gerçekten önemli bir kayıp olduğu tezini güçlendiriyor.
İşte John Kerry'nin tam da bu tarihte Türkiye'yi ziyaret edecek olması, sembolik de olsa önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Obama'nın Tayyip Erdoğan'a bir türlü randevu vermediği bir ortamda, (silik Başkan Yardımcısı Joe Biden'ı saymazsak) Obama'dan sonraki en önemli ismin ziyareti, hükümet için hele de şu kritik "al Kürdistan/ver Başkanlık" sürecinde pek tabii ki çok daha fazla önem kazanıyor. Kerry, Ankara'daki muhataplarına Obama'nın yeni politikasını birebir anlatma fırsatı bulacak. Bizim tahminimiz, bu politikanın Erdoğan'ın başkanlık yoluyla çok da fazla örtüşmediğidir. Randevu alamamanın öfkesiyle belki de, şakacıktan da olsa Şanghay İşbirliği Örgütü'nü telaffuz edebilen bir Erdoğan'ın, Türkiye gibi farklı katmanları ve çeşitlilik arz eden tezgahlarıyla vektörel açıdan daha kontrol edilebilir bir Ortadoğu ülkesini, Saddam veya Esad gibi tek adamlığa taşıması ABD için tercih edilmez. Bu soğukluğun farkında olan RTE'nin ABD'yi İsrail ile ikame çabalarının ise Washington tarafından daha da fazla tepkiyle karşılanması kaçınılmaz olacaktır.
Türkiye'nin bölünerek daha büyük bir Kürdistan'a yol vermesi elbette ABD, İsrail ve hatta bu ikisiyle yeni bir ilişki geliştirmesi olası Rusya'nın bile istediği/isteyebileceği bir gelişme olsa da, zamanlamanın çok da koordineli yürütüldüğü kanaati bende uyanmıyor. Sanki bu takvim daha çok içerideki güç savaşlarıyla ilgili gibi. Açık söylemek gerekirse bu takvim tamamen Erdoğan'ın bir an önce başkan olmayı istemesiyle alakalı.