Büyük ilgi gören 'Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda'nın üç oyuncusu Sinem Kobal, Sedef Avcı ve Burcu Kara; filmde çok güzel göründüklerini kabul ediyor ama bunu projenin bütününün güzelliğine bağlıyor: Yoksa biz de kusursuz değiliz; sorsanız neler anlatırız!
Sinema salonlarını tıklım tıklım doldurmayı başaran ve daha ilk haftasında yüzbinlerce kişiye ulaşan 'Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda'nın üç güzel oyuncusu Sinem Kobal, Sedef Avcı ve Burcu Kara; filmde performanslarıyla olduğu kadar güzellikleriyle de göz dolduruyor. Böylesine kaliteli bir filmde rol almaktan çok mutlu olduklarını ve çekimler sırasında çok eğlendiklerini söyleyen üç ünlü oyuncu; filmle ve güzelliklerine yapılan övgülerle ilgili düşüncelerini, ilişkilere ve evliliğe bakışlarını anlattı...
ARKADAŞLAR GAZA GETİREBİLİR
Romantik Komedi'; kız arkadaşlıkların ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Sizin de hayatınızda sağlam kız arkadaşlarınız var mı, yoksa daha çok 'kadın kadının kurdudur' sözünün örneklerini mi yaşadınız?
BURCU KARA: Her iki dediğine de katılıyorum. Arkadaşlar bazen seni gaza da getirebilir, yanlış da yönlendirebilir. Ama benim kız arkadaşlarımın her halükârda yanımda olmaları bana her zaman güç vermiştir. Onlara çok şey borçluyum; yaşadığım bütün kötü dönemlerde yanımda oldular, onlar olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Sinem ile Sedef de yanımdaydı o dönemde.
SEDEF AVCI: Burcu'ya katılıyorum; güçlü dostlukların olması çok önemli. Çünkü mantıklı düşünemediğin zamanlarda; seni gerçekten iyi tanıyan dostların varsa, sana çok yardımcı olabiliyorlar. Ben de böyle dostlara sahibim, o yüzden şanslıyım. Tabii geçmişte çok yakınım hissettiğim ama zor zamanlarda aslında yakınım olmadıklarını gördüğüm insanlar da oldu. Sadece zor zamanlarda değil, mutlu anlarda da gerçek dostlarının kim olduğunu anlayabiliyorsun.
SİNEM KOBAL: Sedef doğru bir şey söyledi; zor gün dostluğu gibi aslında iyi gün dostluğu da çok önemli. Ben de şanslı hissediyorum kendimi o konuda; iyi dostlara sahibim. Dostluklar zor kuruluyor ama gerçekten o samimiyeti ve gerçekçiliği bulduğunuz zaman, çok kıymetli oluyor.
Filmdeki üç kadın da bambaşka karakterlere ve alt yapılara sahip. Sizce bu kadar farklı kişilerin bu kadar sağlam arkadaşlıklar kurması mümkün mü?
S.A.: Kendilerinin hakim olmadığı konularda birbirlerinden yardım alıyorlar, birbirlerini tamamlıyorlar.
B.K.: Benim hayatımda da böyle; arkadaşlarımın hepsi ayrı telden çalıyor, hiçbirinin bir diğeriyle alakası yok ama hepsi bir araya geldiğinde çok güzel oluyor. Yani farklılıklar da güzel aslında; filmdeki üç arkadaşın ilişkisinde de bunu görüyoruz.
ERKEKLER DE DEDİKODUCU!
Filmde bir de çok yakın bir erkek arkadaş grubu var. Filmde de görüyoruz; erkek arkadaşlarla kız arkadaşlar arasında büyük farklar var. Mesela kızlar zaman zaman aralarında tartışabiliyor...
S.A.: Bu, erkeklerde olmuyor değil mi? Çünkü onlar o kadar düşünmüyorlar! (Kahkahalar)
S.K.: Biz daha duygusal olduğumuz için galiba o yönde ayrışıyoruz...
B.K.: Bence erkekler daha çok anı yaşıyor. Onlar mesela buluştuklarında başka bir şey konuşuyorlar, izledikleri filmlerden bahsediyorlar ya da Playstation oynarken kaptırıyorlar kendilerini, dünyanın tüm meselelerini unutuyorlar.
S.K.: "Kadınlar dedikodu yapıyor" diyorlar ya; erkekler de en az kadınlar kadar dedikodu yapıyor bence. Ama konular farklı olabilir belki.
B.K.: Ben de erkeklerin her şekilde dedikodu yaptıklarını düşünüyorum; bizden çok farkları yok o anlamda. Ama biz galiba ilişkilere daha çok kafa yoruyoruz. Onlar olduğu gibi yaşıyor, 'Ne olacaksa olur' diye düşünüyor. Onlar için bu çaysa çay. Ama biz 'Demli mi, demsiz mi, bayat mı, taze mi, ne zaman demlendi, hangi bardakla içilir?' gibi ayrıntılarla doluyuz.
ŞU AN BU SORUYLA BİZİ UÇURDUN
Filmde; sevgililerinizle aynı otelde kalan model kızları görünce "Bunlar kadınsa, biz üretim hatasıyız" diyorsunuz. Genelde kadınlar da sizi görünce böyle düşünüyor; biliyorsunuz değil mi?
S.A.: Kadın psikolojisi işte!
B.K.: O cümle, aşk karşısındaki çaresizlik hissi herhalde!
Filmde üçünüz de çok güzel görünüyorsunuz ve kadınlar için çıtayı çok yükseğe koyuyorsunuz; büyük haksızlık değil mi bu?
S.A.: Şimdi biz bu soruya nasıl cevap verelim? (Kahkahalar)
B.K.: Şu an bizi uçurdun; ben sete uça uça giderim herhalde! (Kahkahalar) Filmin sanırım en dikkat çekici yönlerinden biri o; görselliğin çok yüksek olduğu bir iş. Kostümlerimiz, ayakkabılarımız, makyajımız, saç detaylarımız, aksesuvarlarımız, elimizde taşıdığımız poşetlere kadar her şey en ince detayına kadar düşünüldüğü için bir bütün olarak her şey çok güzel görünüyor. Ama tabii biz de kusursuz değiliz, yok öyle bir şey.
S.K.: Aynen! Bir de bize sorun; biz size neler anlatırız aslında!
BU SİNERJİ HER ZAMAN KOLAY YAKALANMIYOR
Filmin üçüncüsünün de çekileceği söyleniyor. Siz nasıl bakarsınız böyle bir şeye; "Üçüncüsünde de oynarım" mı dersiniz, yoksa "İki film yeterli" mi?
B.K.: Bu filmin üçüncüsü de olur, 13'üncüsü de olur. Hikayelere, karakterlere bakınca; çok geniş açılımı olan bir iş bu.
S.K.: Sürprizli de bir iş. İkincisinde de seyircinin talebi üzerine bir araya geldik. Hepimiz çok heyecanlandık, senaryo da bizi heyecanlandırdı. Üçüncü film için de bir talep gelirse sanırım hepimiz büyük bir mutlulukla oynarız.
BİRLİKTE ÇALIŞMAK ÇOK KEYİFLİ
Oturmuş bir kadroyla, bildiğiniz bir hikayede oynamak; bir oyuncu olarak cazip mi geliyor?
S.K.: Bu kadar anlaşan bir ekip olunca, evet. Ben Sedef'le de, Burcu'yla da, diğer rol arkadaşlarımla da bir seti paylaşmaktan, bir filmin içinde beraber emek vermekten çok keyif alıyorum. Aslında bizim en büyük şansımız da bu bence. İlk filmden itibaren hepimiz iyi bir enerji yakaladık ve iyi anlaştık; öyle olunca birbirini besliyorsun, sette olmaktan, o projenin içinde olmaktan keyif alıyorsun. O yüzden bu kadar anlaşan bir ekiple yol almak her zaman cazip.
S.A.: Keyif aldığın bir iş olduğu zaman, onun içinde yer almak da keyifli oluyor. Çünkü böyle bir sinerjiyi yakalamak her zaman pek mümkün olmuyor.
EVLİLİĞİ BENDEN DİNLEMEYİN
Sedef Hanım siz şu an evlisiniz, Sinem Hanım siz evlenmeye hazırlanıyorsunuz, Burcu Hanım sizin de başınızdan bir evlilik geçti; evliliği saplantı haline getirmiş kızlara ne diyeceksiniz?
S.A.: Bence vazgeçsinler saplantıdan. Çünkü bir şeyin üstüne ne kadar düşersen, o kadar ters teper. Ben evlenmeden önce, 'Ben erken evlenmem" diyen bir insandım ama gördüm ki büyük konuşmamak gerekiyormuş. Her şeyi oluruna bırakmalı.
B.K.: Çok istediğin bir şey senin için ille de hayırlı olacak anlamına gelmiyor. Evlilik konusuna gelince... Bence evliliği benden dinlemesinler. Ben normal bir evlilik yaşamadığım için evlilik hakkında şu an bir cümlem yok. Güzel evliliği olan insanlarla konuşsunlar.
S.K.: Gerçek aşkı hisseden herkes, bir ömür mutlu olsun, herkes sevdiğiyle kavuşsun; bizim dileğimiz bu.
'DİDEM'İN REFERANS KİTABI KİTAPÇILARDA!
Filmde 'Didem'; 'Evliliğe Giden Yol' isimli kitabı elinden düşürmüyor. Sizin de bu tür kitapları okuduğunuz dönemleriniz oldu mu?
S.A.: Okuyorum ama 'Didem' gibi saplantılı bir şekilde hayatımı kitaplarla yönlendirmeye çalışmıyorum tabii ki. Bir de ilişkiler üzerine değil de daha çok insan psikolojisi üzerine; bazen kendimi rahatlatmak, bazen de biraz daha bilinçlenmek için okuduğum kitaplar oluyor.
S.K.: 'Didem'in ilk filmde de elinden düşürmediği bir kitap vardı. İkinci filmde de, evliliği saplantı haline getirdiği için 'Evliliğe Giden Yol' kitabına sarıyor. Arayanlar bulabilir, gerçekten de böyle bir kitap var; senaristimiz Aslı Zengin yazdı. Ben, 'Didem' gibi saplantı halinde bir şeye bağımlı olduğumu hatırlamıyorum ama kitap okumak her zaman bana huzur vermiştir, dinlenmemi sağlar. Aynı zamanda kendini geliştirmek için de önemli kitap okumak.
Sinem Hanım, gerçekten okudunuz mu o kitabı peki?
S.K.: Evet, okudum. Aslı'yı da tebrik ettim; gerçekten çok güzel bir kitap yazmış. Herkese de tavsiye ediyorum; çok keyifle okunan bir kitap.
Evlenmek isteyen kızlara önerir misiniz yani?
S.K.: Herkesin okuyabileceği bir kitap çünkü sadece madde madde önerilerden oluşmuyor; çok güzel bir hikayesi var. Okuyup keyifli vakit geçirilebilir bence.
İZLEYENDE EVLENME DUYGUSU YARATIYOR
Sinem Hanım, nişanlınız Arda Turan ile Haziran'da evlenmeye hazırlanıyorsunuz. Bu dönemin, filmle aynı döneme denk gelmesi ilginç olmuş...
S.K.: Evet, hoş bir tesadüf oldu. Bu; evlenme ve aşk üzerine, kadın-erkek ilişkilerinin anlatıldığı bir film. Filmi izleyen herkesin de sinema salonundan evlenme duygusuyla çıktığını duyuyoruz. Benim için de böyle bir döneme denk gelmesi hoş bir tesadüf oldu gerçekten.
ŞİMDİ 'DANSÖZ KIYAFETİ GİY' DESELER hAYATTA GİYEMEM
Filmde gördük ki müthiş bir oryantal yeteneği varmış hepinizde. Farkında mıydınız, yoksa birden mi ortaya çıktı bu yetenek?
S.K.: Ben çok seviyordum oryantali. Zaten kapı gıcırtısına oynayan bir tipim.
S.A.: Ben de seviyordum da bu kadar senkronize bir şekilde yapabileceğimizi düşünmemiştim.
B.K.: O ritmi, o kompozisyonu bu kadar hızlı kapıp başarılı olunca biz de çok şaşırdık gerçekten. Etrafımızdaki herkes de çok şaşırdı. Biz bir-iki hafta ders alırız diye düşünüyorduk ama sadece bir kere gittik derse ve üçüncü, beşinci tekrardan sonra hep birlikte dans etmeye başladık.
S.K.: Dersi videoya çektik ve videoyu izleyip izleyip "Hadi şunu da yapalım, bunu da yapalım" dedik. Türk kızlarının ruhunda da var zaten oryantale yatkınlık. Ben 5-6 yaşlarındayken Mezdeke çok meşhurdu. Sabah erken kalkar, yüzüme peçe takar, teybe Mezdeke'nin müziğini koyup orta sehpanın etrafında sürekli dönerdim. Yani oryantali bir 6 yaşındayken yapmıştım, bir de filmde kısmet oldu!
S.A.: Ben de küçükken oynamayı severdim; külotlu çorabımı giyip her yanına eşarpları takıp oynardım. (Kahkahalar)
B.K.: Bir de oradaki ben değilim ki; 'Zeynep'. Ben hiçbir erkek için böyle bir şey yapmam, Sinem'le Sedef'in de yapacağını zannetmiyorum. Ama kamera karşısına geçince kendinden sıyrılıyorsun; o zaman oryantal de yapıyorsun, şarkı da söylüyorsun, ata da biniyorsun.
S.A.: Şimdi deseler "Dansöz kıyafetini giy, çık"; hayatta yapamam, utançtan yerin dibine girerim.
SEDEF AVCI
"Kendi evliliğimde kız kınası yapmamıştık ama filmde canlandırdığım 'Esra'ya kız kınası yapıldı. 'Esra'nın bir kayınvalidesi var ki; Allah'tan ben öyle bir kayınvalideye sahip değilim! Kına sahnesinin çekimlerinde çok eğlendik. Özellikle o sahnelerde Nurseli (İdiz) Abla inanılır gibi değildi; bizim oradaki tepkilerimiz, gerçek tepkiler. Nurseli Abla'nın oyununu gördükçe ağzımız açık kaldı. Tüm sahne bir kerede çekildi. Kına gecesinde oynayanların çoğu; gerçekten o köyde yaşayan insanlardı."
SİNEM KOBAL
"Herhangi bir konuda saplantı haline gelen bir şey; ister istemez bütün dengeyi bozabiliyor. O denge bozulunca da bir sürü etkileri oluyor. Bu yüzden ben hiçbir şeyi saplantı haline getirmem. Filmde canlandırdığım 'Didem' karakteri aslında çok büyük bir aşk yaşıyor ama evliliği saplantı haline getirdiği için mutlu olamıyor. Biz kadınlar, istediğimiz bir şey olmadığında hep bir sebep ararız ve sebebi de genelde kendimizde ararız ya; 'Didem' de öyle yapıyor."
BURCU KARA
"Hayat bir yol. Yolda araba kullandığını düşün; bir araba çıkar, bazen beraber gidersin, o sağ yola girer, sonra karşına biri çıkar, birden bir hareket yapıp senin şeridine geçebilir... Ben, herkesin hayatıma bir giriş sebebi olduğunu düşünürüm. Bir dönem hayatında biri vardır mesela, sonra bir daha görüşmezsin ama o dönem sana çok iyi gelmiştir. Her şeyin bir sebebi vardır yani."
EYLEM BİLGİÇ