Yaz sonundan beri futbolda transfer konusunda bizim gündemimizde
Wesley Sneijder, dünyanın gündeminde
David Beckham var. Biz genelde gündem bazında da kendi yağıyla kavrulmayı bilen bir toplum olduğumuzdan kafamızı kaldırıp öteye bakmak pek aklımıza gelmez. Ama David Beckham, L.A. Galaxy'yle bu sezon sözleşmesi bitecek olmasına rağmen biraz daha oynamak istediği konusunu ortaya attığından beri dünyada transferle ilgili konuşulan bir numaralı konu bu…
Elbette
Beckham ve ekibi (Victoria'nın çok etkili olduğu herkes tarafından bilinir) hiçbir hamleyi tesadüfen yapmaz. Cuma programlarımın daimi konuğu Burak Ünaldı'nın ifadesiyle futbol endüstrisi içinden, ondan bağımsız bir "Beckham endüstrisi" üremiş olması bundandır. Beckham'ın bir sezon daha aktif futbol oynamak istediğini açıklaması, bunu ta sezon başında yapması, nerede oynayacağını söylemeden konunun ucunu açık bırakması… Tamamını öngörüyle yapılmış halkla ilişkiler faaliyetleri olarak algılayabiliriz.
Önce Avustralya'yla ilgili dedikodular çıkmaya başladı. Eh Beckham artık 37 yaşındaydı; majör liglerde top koşturması beklenemezdi. Bu yüzden de tanıtımını yapıp kendini dünyaya duyurmak ihtirasında olan lig olarak Avustralya Ligi seçildi ve bir süre oradaki futbol ve magazin severler heyecanlandı. Ardından bu etki dalga dalga yayıldı. Parası çok olan, ismini duyurma amaçlı transfer yapma peşinde olan Arap kulüpleri, oyuncularına tuhaf meblağlar ödeyen Rus oligarkların oyuncağı durumundaki Rus kulüpleri, onlar devreye girince "eh madem oynayacak bari bizde oynamaya devam etsin" diyen LA Galaxy ve başka Amerikan kulüpleri…
Hepsinin adı
teker teker geçti. Sonrasında Beckham'ın kendini yönetmek teki başarısının antrenman ve maç profesyonelliğinde de eksiksizce devam ettiğinin bilincinde olan Avrupalıların kafası da karışmaya başladı. Beckham'ın kadroda olması yaşı 37 dahi olsa hiç fena olmazdı ve üstelik bundan daha sansasyonel bir transfer de düşünülemezdi. İngilizler, Fransızlar… Topyekûn konuyu köpürttüler. Güney Amerika ve Afrika hariç dünya haritasının tamamı Beckham transferini bir dönem gündemine aldı ve aslında David'e çalıştı. Ve Beckham sağ olsun, transferin son gününe kadar konuyla ilgili ser verip sır vermeyerek oyuncağımızı elimizden almadı. Ve bilindiği üzere o son gün, Paris Saint Germain'le yılsonuna kadar sözleşme imzaladı.
David'in transfer dedikoduları aylarca sürmüştü ama elbette konu nihayete erince bunun haber değeri ancak tek bir günle sınırlıydı. Meşhur ekibimiz burada da devreye girdi. David'in sezon sonuna kadar alacağı yaklaşık bir milyon dolarlık ücretten feragat ettiği ve bu paranın çocuklarla ilgili bir hayır kurumuna bağışlanacağı açıklandı. Ortalık tekrar karıştı.
Bir halkla ilişkiler hamlesi olsun ya da olmasın netice itibariyle o bir milyon dolar bir hayır kurumuna gidecek. Bununla ilgili bir soru işareti olmadığı için bu noktada David Beckham'a teşekkür etmemizde bir sakınca yok. Ama günler geçtikçe bu gösterişli halkla ilişkiler hamlesinin aslında sadece başarılı bir PR faaliyeti olmadığı bir yandan da doğru hesaplanmış bir finansal hamle olduğu ortaya çıktı
Geçtiğimiz ay başında pek yetenekli ve artık pek şişman Fransız aktör Gerard Depardieu'nün Rus vatandaşlığına geçtiği, biraz gündem takip eden herkesin malumu. Aktör bir süre önce zenginlere yönelik olarak uygulanan yüksek vergi oranları ve servet vergisi adıyla bilinen vergiler sebebiyle Belçika'ya yerleşmiş hatta Başbakan'a sosyal sigorta kartını ve pasaportunu yollamıştı. Konuyu fırsat bilen bir başka iş bilir Vlademir Putin de, Depardieu'nün dilediği takdirde Rus vatandaşı olabileceğini söylemiş ve bununla da kalmayıp işlemleri tamamlatmıştı.
Şimdi gelinen noktada konuşulan ise aynı vergi diliminde işlem görecek olan David Beckham'ın da bu vergiden kurtulma yolunu kazanacağı parayı bağışlayarak bulduğu yönünde… İki örnek de yüksek vergiden kurtulmak için bir hamle yapıyor ama elbette arada büyük bir fark var. Depardieu'nün Rus vatandaşlığına geçişi zihinlerde "vergi ödememek için vatandaşlıktan çıktı" diye tatsız bir şekilde, Beckham'ınkiyse "yakışıklı olduğunuz kadar altın kalplisiniz de!.." romantizmiyle yer buluyor.
Dünyanın hâlâ yıllık kazanç bazında bir numaralı futbolcusu, yüzde 75'ini vergi olarak ödeyeceği bir milyon doların kendine kalacak olan 250 binlik kısmını bağışlamıştı aslında sadece… Ve devasa servetinin yanında farkında bile olunmayacak bir parayla servetle orantılı devasa bir imaj cilası yaptı.
Beckham'dan görmeye alışık olduğumuz hamleler
Bu verimliliği yüksek hamleler Beckham ve ekibinden her zaman görmeye alışık olduğumuz hamleler aslında. Biraz zihnini zorlayan ilgili okuyucu Beckham'ın İspanya'da futbol oynamaya gittiği dönemde yeni çıkartılan bir vergi yasasından ilk yararlanan "yabancı çalışan" olduğunu hatırlayacaktır.
Beckham'dan önce İspanya'da 183 günden uzun süreli çalışan yabancılar İspanyol vatandaşlarıyla aynı vergi dilimine sokuluyor ve yüksek vergiler ödemek durumunda kalıyorlardı. Kanunun değişmesiyle Beckham'ın İspanya'ya transferi cuk diye zamana denk gelince kanun İspanyollarca "Beckham yasası" diye anılmış ve bizim de zihinlerimizde böyle yer etmişti
Gelinen noktada muhalifler Fransa'da zenginlere yönelik yüzde 75'lik vergi oranının değişmesi gerektiğini, zira bu şekilde zenginlerin bunu hiç ödememenin yolunu bir şekilde bulduğunu söylemeye başladılar. "Daha az alalım ama hiç olmazsa alalım; bu şekilde hiç ödemiyorlar" önermesi çok mantıksız görünmüyor. Ve asıl mantıklı görünen altın saçlı süper kahramanımızın ve ekibinin stratejik hamleleri… Ama sonuçta o milyon dolar bazı çocukların hayatını değiştirebilir. Ve bu olduğu müddetçe biz David'i konuşmaya, köpürtmeye ve takibe hazırız. Çorbada tuzumuz olduysa ne mutlu!..
ALPER KOTAMAN
alper.kotaman@hotmail.com